CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, İzmir’deki Devlet Demiryolları Liman İşletmesi ile ilgili operasyona müdahale ettiği gerekçesiyle Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında hazırlanan fezlekenin Adalet Bakanlığı’na ek olarak Meclis Başkanlığı’na da gönderildiğini açıkladı.
Tezcan, “bu fezlekenin muhatabı Adalet Bakanı, kendisi ile ilgili bir fezlekenin muhataba gönderilmesi tabi garip bir durum. Onun için bu fezlekeyi 32 klasörlük eki ile birlikte, aynı şekilde TBMM başkanlığına gönderildi, İzmir savcılığı tarafından. Bugün ya da yarın gelmiş olması lazım. Bunun aynısı Meclis Başkanlığı’na geldi. Meclis Başkanlığı “bu bize gelecek merci değildir” diye iade etmeyi düşünebilir. Bunun savcılık tarafından muhtemel bir örtbas etmeye karşılık, doğrudan TBMM başkanlığına göndermesi doğaldır” dedi.
Bülent Tezcan, Bozdağ hakkındaki fezlekeyi açıkladığı basın toplantıda fezlekeyi düzenleyen savcının adını vermemişti. Tezcan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkındaki fezlekeyi hazırlayanın İzmir Cumhuriyet Başsavcıvekili Ali Haydar olduğunu açıkladı.
Artı Bir televizyonu’nda Can Dündar’ın sunduğu Canlı Gaste programında kanalın Ankara temsilcisi Murat Sabuncu’nun sorularını yanıtlayan Bülent Tezcan’ın açıklamaları şöyle:
Fezlekenin altındaki imzanın sahibi savcının isminı açıklamamıştık. Fezleke İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Özel Soruşturma Bürosu tarafından düzenlenmiş. Düzenleyen İzmir Cumhuriyet Başsavcıvekili Ali Haydar.
Bozdağ, iki savcının kendisi hakkında fezleke düzenlediğini kendisi açıkladı. Kendisinden öğrendiğimiz üzere Adana'da da bir fezleke hazırlanmış.
Basına sadece bir tutanak olarak düştü. Sanki bir fezleke yokmuş gibi bir algı oluştu. Bu bir fezlekedir. Tek tek, 32 klasör, İzmir'deki yolsuzluk soruşturmasının içeriğini özetleyen, ama esas olarak bu yolsuzluk soruşturmasının kimlerin hangi aşamada müdahale ettiğini tek tek açıklayan bir fezlekedir bu. Önce müsteşarla, Adalet Bakanılığı Müsteşarı Kenan İpek ile başlayan, başsavcıyı tehdit eden, daha sonra vali ve İzmir emniyet müdürünün, mali şube müdürünü arayarak tehdit etmesi, 'savcının emrini yerine getirmeyin, arama yapmayın' diye sıkıştırması, ardından da Adalet Bakanı'nın 7 Ocak günü , doğrudan doğruya İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Baş'ı arayarak bu konuda soruşturmaya nasıl müdahale ettiğini bu fezleke içinde açıkça görüyoruz.
Bu elimizdeki belge, fezlekenin içerisine iki tutanağı olduğu gibi yazmışlar. Eğer savcılar veya hâkimler bir suçla ilgili kendilerine bir bilgi gelirse, bir suçun tanığı olurlarsa tutanak düzenlerler. Bu görüşmeler suç teşkil ettiği için, tutanak tutmuşlar. İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Baş'ın ifadesidir bu, tutanaktan okuyorum: “7 Ocak 2014 tarihinde makam odamda çalıştığım sırada Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın aradığı bildirildi. Sabit hattan sekreteri aracılığı ile bağlantı kuruldu. Cumhuriyet başsavcılığımız tarafından, çıkar amaçlı suç örgütü yönetmek, örgüte üye olmak, rüşvet, ihaleye fesat karıştırmak, itikab, nitelikli dolandırıcılık suçlarından yürütülen, 2011/12000 445 sayılı soruşturma evrakını kastederek içeriği hakkında bilgi istedi. Kısaca kendilerini bilgilendirip. İnsanların lekelenmemesini, soruşturmada dikkatli davranılmasını, gözaltı yerine, çağrılsa bu kişilerin gelebileceği, soruşturmanın ilgili cumhuriyet savcısından alınarak soruşturmanın bizzat tarafımdan yürütülmesi hususlarında bir görüşmemiz oldu. Bu tutanak tarafımdan kaleme alınmıştır.”
Sayın Bozdağ bugünkü açıklamasında dedi ki, “aradım, ama suç teşkil edecek bir şey söylemedim. Sadece düzgün yürüsün, soruşturmanın gizliliğine dikkat edilsin” dedim diyor. Gözaltına almayın, kişileri çağırın diyor. Bu soruşturmaya doğrudan müdahaledir. Dosya hakkında bilgi bile isteyemez normal koşullarda. Bunu kim söylüyor? Adalet Bakanı’nın başkanı olduğu, HSYK, 28-12-2012 tarihinde bir duyuru yayımlıyor. Yargılama faaliyetine ilişkin olarak, hiçbir hâkim ve savcının aranamayacağını bilen…” ifadesi geçiyor.
Görüşme dökümleri var, tapeler var. Diyor ki, vali, mali şube müdürüne, savcı gelse de, arama yapma. Ankara bunu istiyor diyor. Diyeceksiniz ki diyor, ‘talimatınız ulaştı, üzerinde çalışıyoruz’ ama personeli göndermeyeceksiniz, aramayı yapmayacaksınız. Bunları hem vali, hem emniyet müdürü diyor.
Adalet bakanlığına bu geldi. Adalet bakanlığı hem bu fezlekeyi, hem de 4 bakanla ilgili fezlekeyi meclise göndermek zorunda. Ancak şu var, bu fezlekenin muhatabı Adalet Bakanı, kendisi ile ilgili bir fezlekenin muhataba gönderilmesi tabi garip bir durum. Onun için bu fezlekeyi 32 klasörlük eki ile birlikte, aynı şekilde TBMM başkanlığına gönderildi, İzmir savcılığı tarafından. Bugün ya da yarın gelmiş olması lazım. Bunun aynısı Meclis Başkanlığı’na geldi. Meclis Başkanlığı “bu bize gelecek merci değildir” diye iade etmeyi düşünebilir. Bunun savcılık tarafından muhtemel bir örtbas etmeye karşılık, doğrudan TBMM başkanlığına göndermesi doğaldır. Bu bilgi yeni bilgidir.