The Economist: Ahmet Altan ve Türkiye'nin dönen hapishane kapıları

The Economist: Ahmet Altan ve Türkiye'nin dönen hapishane kapıları

T24 Çeviri

Britanyalı Economist dergisinin internet sitesinde "Prospero yazıları" kapsamında Ahmet Altan ve Türkiye'deki diğer tutuklular hakkında bir makale yayımlandı. Makalede Ahmet Altan'ın "I Will Never See the World" kitabından kesitlere, Türkiye'de bulunan tutuklular hakkında bilgilere, Harvard ekonomisti Dani Rodrik'in Altan'ın tekrar tutuklanmasıyla ilgili görüşlerine ve Taraf gazetesinin Ergenekon ile Balyoz süreçlerindeki tutumuna yer veriliyor.

19 Kasım'da yayımlanan The Economist'te yayımlanan, "Ahmet Altan ve Türkiye'nin dönen hapishane kapıları" makalenin Türkçe'ye çevrilmiş hali şöyle:

Ahmet Altan hapishane güncesinde mahkemenin uydurma terör ve darbe suçlamalarıyla kendisine müebbet hapis cezası verdiği anı "Ellerimi uzattım ve bana kelepçe taktılar” ifadeleriyle anıyor. Savcıların kendisine yönelttiği suçlamalar arasında 2016’daki sonuçsuz darbe girişiminden önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin devrilmesi için ‘sübliminal mesajlar’ göndermek de bulunuyordu. ”Dünyayı bir daha asla görmeyeceğim” yazdı Altan, “Bir daha asla avlu duvarlarının çerçevelemediği bir gökyüzü görmeyeceğim”.

Türkiye’nin en meşhur yazarlarından biri olan Altan, birkaç günlüğüne yanılıyor gibi gözüktü. 4 Kasım’da yeniden yargılamanın ardından bir hakim onun ve diğer meslektaşlarının denetleme altında serbest bırakılmasına karar verdi. Üç yıl boyunca çürüdüğü hapishanenin dışında Altan kızının kollarına koştu.

Başarısız darbe girişiminin üzerinden 3 yıl geçmesinin ardından yaklaşık 30 bin kişi hala demir parmaklıkların arkasında. Aralarında darbeye liderlik ettiğine inanılan gizli İslamcı hareket Gülen cemaatine bağlantısı olduğu sonucuna varılmış veya şüphelenilen binlerce hakim, savcı, öğretmen ve gazeteci var. Türkiye’nin ana Kürt partisinden eski Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş da dahil olmak üzerine birçok kişi cezaevinde. 

Yeni mahkumlardan birçoğu Türkiye hapishane edebiyatı geleneğini devam ettirdi. Demirtaş kısa hikayelerini içeren popüler bir koleksiyon üretti. Tecrübeli gazeteci Kadri Gürsel, demir parmaklıklar arkasındaki 11 ayının çoğunu yeni bir kitap yazarak geçirdi. 2016’nın ilk aylarında serbest bırakıldıktan sonra Almanya’ya sığınan belgeselci Can Dündar da onu hapse atıp, akıllı telefonunu alarak yazı yazmaya odaklanmasına fırsat veren yetkililere teşekkür etmişti. Son zamanlarda ortaya çıkan bir şakada bir mahkum hapishanedeki kütüphaneciden bir kitap istiyor. “Bizde o kitap yok” diyor kütüphaneci, “Ama yazarı var”.

Bu gelenek Altan ailesinde de uzun süredir var. Kendisi de bir yazar olan Ahmet Altan’ın babası Çetin Altan, en beğenilen romanını cezaevinde yazdı.1971’de bir darbenin ardından onu tutuklamaya geldiklerinde baba Altan polislere kahve yapma teklifinde bulundu. Yarım asır sonra başarısız bir darbe girişiminin ardından oğlu için geldiklerinde Ahmet Altan da bu sahneyi canlandırdı ve onlara çay teklif etti. Oğul Altan daha sonra, “Bu ülke tarih içinde çok yavaş hareket ettiğinden zaman ileriye doğru gidemiyor, dönüp kendi üstüne katlanıyor” yazacaktı.

Kısa süre önce İngilizce olarak yayınlanan kitap, Altan’ın avukatlarına verdiği notların birleştirilmesiyle ortaya çıktı. Kitabı okumak, sahibi ufak bir hücreye sıkışmış ancak kendisi özgür kalmaya kararlı hiç durmayan bir zihnin gezi günlüğünü okumak gibi. Altan, fikirlerle ve zamanın geçişiyle güreş tutuyor. Arada onunla beraber tutuklanan kardeşi Mehmet’i görüyor. Dindar hücre arkadaşlarıyla din tartışıyor ve bir hakimin hapishanenin nasıl bir yer olduğunu daha önce görse daha az kişiyi mahkum edeceğini söylediğini duyuyor. Çaresizliğin kıyısındayken eline ilk kez cezaevi kütüphanesinden bir kitap geçtiğinde deniz kaybolmuşken ada bulmuş bir adam gibi keyifleniyor.

Altan, Türkiye’de karışık duygular uyandırıyor. Kitapları yüz binlerce sattı. Ancak bir çok kişi isteyerek de yapmış olsa istemeden de yapmış olsa onu Taraf’ın genel yayın yönetmeniyken Gülenistlerin amaçlarına hizmet etmekle suçluyor. Altan yönetimindeki gazete, 2000’lerin sonunda ordunun Erdoğan hükümetine karşı komplo düzenlediğini iddia eden birçok haber yayımladı. Bu haberlere ilham veren ve ardından birçok laik askerin ve muhalifin tutuklanmasına sebep olan bu belgelerin bürokrasideki Gülen destekçileri tarafından sızdırıldığı ortaya çıktı. Kayınpederi tutuklanan generaller arasında bulunan Harvard ekonomisti Dani Rodrik, Gülenistlerin ve Erdoğan’ın devlet kurumlarında hakimiyetini artırmasında Taraf’ın “yadsınamaz bir sorumluluğu” olduğunu söylüyor. Ancak Rodrik bile Altan’ın yargılanmasını yapmaca olarak değerlendiriyor. “Gazeteci olarak itibarını kaybetmeyi hak etse de” diyor Dani Rodrik, “ona yöneltilen suçlamalar temelsiz”.

Türkiye’deki mahkemeler adalet yerine siyasi intikam dağıtmaya kararlı gibi gözüküyor. 3 yıldır ilk defa özgürlüğü tatmasının üzerinde bir haftadan biraz fazla geçmişken, savcıların karara karşı çıkmasının ardından 12 Kasım’da Altan tekrar tutuklandı. Bir insan hakları örgütü olan Article 19, bu yapılanın “psikolojik işkence” olduğunu söyledi. Evinden polis arabasına götürülürken Altan, foto muhabirin kamerasına gülümsedi ve el salladı.

Makalenin İngilizce orijinaline buradan ulaşabilirsiniz