'Ticaret Tüzüğü kabul edilirse, liman ve havaalanlarımızı açarız'

'Ticaret Tüzüğü kabul edilirse, liman ve havaalanlarımızı açarız'

Hükümet, Kürt ve Ermeni açılımlarından sonra Kıbrıs açılımını da başlattı. Cuma akşamı TESEV, British Council ve AB Komisyonu Türkiye Temsilciliği tarafından ortak düzenlenen toplantının gala yemeğinde konuşan Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış bunun ilk sinyallerini verdi. Ertesi gün yaptığı konuşmasında da söylediklerinin altını bir kez daha çizdi.

Bağış, 2004'ten bu yana Türkiye tarafından Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonla Türkiye'nin gümrük birliğinden doğan sorumlulukları arasında kurulmuş siyasi bağlantıyı netleştirdi, 24 Ocak 2006'da öne sürülen koşullar yerine çok daha makul tek bir önkoşul gündeme getirdi.

Egemen Bağış, "Eğer AB Kıbrıslı Türkler ile kendisi arasında ticareti kolaylaştıracak 'Doğrudan Ticaret Tüzüğü'nü kabul ederse biz de liman ve havaalanlarımızı açarız" dedi. Ardından da Cumhurbaşkanı Gül'ün Obama ile görüştüğü ve konular arasında Kıbrıs'ın da olduğu haberi geldi.

Belli ki Türkiye bir Kıbrıs açılımı başlatıyor. Şimdi bütün mesele dönem başkanı İsveç Büyükelçisi, diğer AB ülkelerinin büyükelçileri, Komisyon Türkiye Temsilcisi, Genişlemeden Sorumlu Komiser, dahası da kameraların önünde, üstelik de bir kez değil iki kez yapılan Kıbrıs açıklamasının üye ülkelerin başkentlerinde yankı bulmasında.

Eğer yankı bulursa bu "açılım" Türkiye'nin AB üyeliğinin önündeki engellerin kalkmasına ve Kıbrıs sorununun çözülmesine yardımcı olur. Çünkü bilindiği gibi askıya alınan sekiz başlığın müzakere edilememesinin önündeki tek teknik engel Türkiye'nin 29 Temmuz 2005'te imzaladığı Ankara Antlaşması'na Ek Protokolü hayata geçirmemiş olması.

Uluslararası konjonktür bu teklifin yankı bulmasına ziyadesiyle müsait. Yunanistan'da Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesine, Ege'deki sorunların çözülmesine yatkın bir yönetim var. İki ülke arasında başlayan siyasi yakınlaşmanın mimarı Papandreu tekrar iktidara geldi ve gelir gelmez de Türkiye'yi ziyaret etti. Yakın çevresinde de Türkiye'de olan biteni okuyabilecek bir ekip bulunuyor.

İsveç'in AB Dönem Başkanı olması da büyük bir şans. İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, oldum olası Türkiye'nin AB üyeliği yanlısı ve bu konudaki görüşleri herkes tarafından biliniyor. Bu kez Türkiye tarafından yapılan öneri de yönettiği bakanlığı AB dayanışması gerekçesiyle rahatsız edecek bir öneri değil. Nihayetinde istenen komisyonun AB hukukuna uygun olarak hazırladığı 'Doğrudan Ticaret Tüzüğü'nün üye ülkeler tarafından kabulü.

Tüm bunların ötesinde, Türkiye'nin özgül ağırlığı da sürekli artmakta. Sadece geçen hafta yaşanan gelişmeler bile bunun ispatı niteliğinde. Irak ile imzalanan protokoller, Suriye ile vize uygulamasının kalkması ve bunu vurgulayan sembolik sınır geçişi, çarşamba günü Bursa'da oynanan maç, ondan önce de Ermenistan ile ilişkilerin gelişmesi için Zürih'te imzalanan iki protokol ve nihayet yapılaması planlanan bir tatbikatın iptali Türkiye'nin etkinliğinin, etkisinin arttığını gösterir gelişmeler.

Suriye ile güvenlik alanında işbirliğine giderek onun İran'a yaslanmasına gerek bırakmayacak bir ortam yaratmaya çalışan, Irak'ın istikrarının garantisi haline dönüşen, İsrail uçaklarının katılacağı tatbikatı erteleyerek hem Gazze felaketini unutmamış Arap dünyasına hem de İsrail saldırısından endişe duyan İran'a mesaj veren Türkiye'nin Kıbrıslı Türklerin zaten hakkı olan bir şeyi istemesi yüzünden "kırılması" çok kolay olmasa gerek.

Zaten Türkiye'nin açılımı karşılıksız kalsa da aralık ayındaki AB Zirvesi'nde Kıbrıs yüzünden zorlanması imkânsız. Şirketlerine enerji pazarının açılmasını isteyen Fransa dahi Türkiye'nin Kıbrıs açılımını desteklemek durumunda kalacaktır.

Ancak teklif AB tarafından kabul görürse, Türkiye de liman ve havaalanlarını Kıbrıs bayraklı gemi ve uçaklara açarsa, yani Ankara Antlaşması'na Ek Protokol'den doğan sorumluluklarını yerine getirirse, Kıbrıs sorununun çözümü de kolaylaşır. Liman ve havaalanlarının açılması, "Doğrudan Ticaret Tüzüğü"nün uygulamaya konması, askıya alınan sekiz başlığın müzakere zeminine getirilmesi tüm taraflar arasında hiç olmayan bir güvenin yaratılmasını sağlar.

Hepsinden önemlisi ise Kıbrıs Cumhuriyeti adına hareket eden GKRY ile Türkiye arasında Ermenistan ile Türkiye arasındaki yakınlaşmaya benzer bir hava doğar. Umarım Hristofyas ve ekibi Britanya Konsolosluğu'nun binasında cuma akşamı yapılan, ertesi sabah Çırağan Oteli'nde tekrarlanan açıklamayı duyar ve önemini kavrar da bir fırsat daha kaçmaz.