Times: Türkiye artık İranlı muhalifler için güvenli liman değil

Times: Türkiye artık İranlı muhalifler için güvenli liman değil

Times gazetesi, "Türkiye'nin artık İranlı muhalifler için güvenli bir liman olmadığını" belirten bir habere yer verdi.

Gazetenin Türkiye muhabiri Hannah Lucinda Smith'in imzasını taşıyan haberde, Manisa'da İran ajanları tarafından kaçırıldığını anlatan İranlı muhalif Eisa Bazyar'ın hikayesi anlatılıyor.

"Türkiye'nin batısındaki Manisa'da bulunan kalabalık bir sokak, birini kaçırmak için pek uygun bir yer gibi gözükmüyordu" ifadeleriyle başlayan habere göre, İran'da "istenmeyen adam" olduğunu bilen Bazyar'ın, Manisa'da normal bir hayat kuramayacağına dair bir korkusu yoktu.

Adres sorma bahanesi

Ancak muhalif yazar ve mayın karşıtı aktivist, Haziran ayında bir öğleden sonra bankadan çıktığında, bir arabadan adres sormak istediğini söyleyen bir kadın tarafından çağırıldı. Bazyar'ın anlatımına göre, iki gün süren kabus böyle başladı.

Bazyar'ın anlattıkları haberde şöyle aktarılıyor:

"Kadınla konuşmak için araca yaklaştığında, otomobilin kapısı açıldı ve içeri sokuldu. Kadın bir İran istihbarat ajanıydı ve yanında daha sonra Bazyar'a kaçırılmasına yardım etmek için para aldıklarını söyleyen iki Türkiyeli Kürt vardı. Üçü Bazyar'ın Manisa yakınlarındaki bir kır evinde alıkoydu, dövdüler ve sorguladılar. Bir noktada, bir daha yazamaması için parmaklarını keseceklerini söylediler."

"Kadın nasıl vuracağını biliyordu. İran'da kitabımı dağıtan ağlar hakkında sorular sordu. Arabada rejimin beni asacağını söyledi" diyen Bazyar'ın hikayesi şöyle devam ediyor;

"İki gün sonra Bazyar kaçmayı başardı, bir jandarma devriyesini gördüğü akşama kadar tarlalarda saklandı. Polise ifade verdi, ancak bir polis memuru ona konunun daha fazla araştırılmayacağını söyledi."

Times , Bazyar'ın binlerce İranlı'nın son iki yılda Türk vatandaşlığı elde edebilmek için mülk satın aldığı İzmir'de de, İran hükümeti adına çalışan bazı kişiler gördüğünü aktarıyor.

'En az üç muhalife suikast düzenlendi'

Eisa Bazyar'ın, Tehran rejimi tarafından cezalandırılmaktan kaçmak için, karadan kaçak yollarla Türkiye'ye giren artan sayıda İranlılar'dan biri olduğunu söyleyen Times, resmi rakamlara göre geçen yıl 8.753 İranlı'nın Türkiye'ye kaçak girerken yakalandığını belirtiyor.

Gazete şöyle devam ediyor;

"Ancak bir zamanlar görece güvenli liman olarak değerlendirilen Türkiye, İran rejimi karşıtları açısından giderek daha düşmanca bir yere dönüşüyor. 2017'den bu yana en az üç önde gelen İranlı muhalife İstanbul sokaklarında suikast düzenlendi, ancak daha az bilinen sürgündeki muhaliflere karşı girişilen kampanya da hızlanıyor. Geçen yıl, Tahran ve başka yerlerde düzenlenen yaygın ekonomik protesto eylemlerinden sonra onlarca muhalif Türkiye'de tutuklanıp, İran'a sınırdışı edildi. Bunlar arasında gösterilerde oynadıkları rol nedeniyle ölüm cezasına mahkum edilen iki genç adam ve 12 yıl hapis cezasıyla karşı karşıya kalan bir kadın hakları eylemcisi de vardı."

Kitapla başlayan baskı

Times, Bazyar'ın 2013'te hükümetin güvenli ilan ettiği halde, mayınlardan tam olarak temizlenmemiş alanları ifşa ettiği için sekiz ay hapis cezası aldığını ve 2014'te hapisten çıktıktan sonra ailesiyle Manisa'ya yerleştiğini aktarıyor.

Bir İran hapishanesinde geçen bir roman yazan ve kitabında çok sayıda muhalifin idamını anlatan Bazyar'ın 2018'de Londra'da kitabından 500 adet bastırıp, kaçak yollarla İran'a soktuğu, eylemcilerin de kitabın fotoğraflarını çekip, sosyal medyada paylaştığı, bir kopyanın da Adalet Bakanı'nın villasının duvarından içeri atıldığı belirtiliyor.

Bazyar "Sadece mayınlardan bahsettiğimde çok aldırmamışlardı. Ancak kitabı bastığımda, istihbarat servisi sosyal medyayı ve Tahran'daki ailemi tehdit ederek beni tehdit etmeye başladı. Annemi ve erkek kardeşimi sorguladılar ve beni bulmalarını emrettiler. Kardeşim Almanya'ya kaçmak zorunda kaldı" diyor.

Sabiha Gökçen'den kaybolup, İran televizyonunda ortaya çıkan İranlı

Haberde geçen ay yaşanan ve İsveç vatandaşlığı da bulan bir İranlı'nın Sabiha Gökçen Havaalanı'ndan kaybolduğu bir başka vakadan da bahsediliyor.

Times Türk polisinin raporuna göre militan İranlı Arap örgütü El Ahwaziya'nın önde gelen ismi 47 yaşındaki Habib Chaab, 9 Ekim'de Türkiye'ye uçtu ve 20 Ekim'de Stockholm'e dönüş bileti vardı. Türkiye'ye giriş kaydı bulunan Chaab, oteline hiç gitmedi.

Chaab, daha sonra 2 Kasım'da İran devlet televizyonu IRIB'de Suudi Arabistan'dan para aldığını ve bu ülke adına çalıştığını itiraf ederken görüldü. Arka planda görülen perdeler, İstanbul'daki İran Konsolosluğu'nun daha önce çekilen fotoğraflarında görülen perdelerle örtüşüyordu.

Devrim Muhafızları'na bağlı haber ajansları da daha sonra, Chaab'ın Türkiye'de tutuklandığını bildirdi.

İçişleri Bakanlığı iddiaları reddetti

Times, "Ankara ve Tahran arasında, İranlı muhaliflerin tutuklanıp, geri gönderilmesi alanındaki işbirliğinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'daki bir zirve sırasında yaptıkları görüşmeden sonra başlamış gibi göründüğünü" belirtiyor.

Gazete, İran'ın Türkiye'nin başlıca doğalgaz tedarikçisi olduğunu da vurguluyor.

Muhaliflerin, tutuklamalardaki artışın, üçüncü ülkelerde yaşayan çok sayıda siyasi sürgünün Türkiye üzerinden seyahat etmeye korktuğu bir noktada yaşandığı aktarılıyor. Bazılarının da, rejimin bu sürgünlerin İran'daki akrabalarına, Türkiye'de bir aile buluşması ayarlamaları için baskı yaptığını anlattığı bildiriliyor.

Türk İçişleri Bakanlığı'nın gazeteye yaptığı açıklamada İranlı muhaliflerin İran'a sınırdışı edilmediğinde ısrarcı olduğunu belirten gazete, bakanlığın "Göç İdaresi Genel Müdürlüğü geçmişte de, özellikle sosyal medya platformlarında dile getirilen benzer iddiaları tekrar tekrar reddetti" diye eklediğini aktarıyor.