TİP Genel Başkanı Erkan Baş: Sürekli sarayda yaşayan birinin akli sağlığı iyi durumda değildir

TİP Genel Başkanı Erkan Baş: Sürekli sarayda yaşayan birinin akli sağlığı iyi durumda değildir

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, AKP'nin 'ben bunları temsil edersem ve bunların dışında kalanları ötekileştirirsem iktidarda kalırım' yaklaşımıyla hareket ettiğini söylerken, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'a yönelik "Sürekli saray bahçesinde yaşayan birinin akli sağlığı iyi durumda değildir" dedi.

Halk TV'de Özlem Gürses'in sorularını yanıtlayan Baş, Erdoğan'ın 'kendisine biat edenler' gibi bir millet tanımı olduğunu söylerken, "Hep kendilerine biat eden veya kendilerine biat edeceği düşünülen kişilerle uyum içindeler. Bu şekilde toplumda kendi gibi düşünmeyen kesimi düşmanlaştırıyor" şeklinde konuştu.

"Ben Türkiye'nin kurtuluşunun işçi sınıfının yönetiminden geçtiğini düşünüyorum" diyen Baş, "AKP memleketi mahvetti fakat burada bir tane olumlu sonuç var. Kapitalist bir iktidarın bir ülkeye neler yapabileceğinin de fotoğrafını çıkartmış oldular" açıklamasında bulundu.

Baş'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "kendisine biat edenler" diye bir millet tanımı var ve bu millet tanımını esas olarak, Türk, erkek ve sünni islam anlayışı temelli olarak değerlendiriyor. "Türkiye'de erkekler söz sahibi ve çoğunluğunu sünniler oluşturuyor" tezi üzerinden hareket ederek yarattığı bir yaklaşım. "Ben bunları temsil edersem ve bunların dışında kalanları ötekileştirirsem iktidarda kalırım" gibi bir yaklaşımla hareket ediyor. Burada temel mesele şu; siyasette demokrasi tartışmaları yapıyoruz ya, eğer böyleyse bile azınlıkta olanların konuşabilir hale gelmesini sağlamak ve onların taleplerinin savunucusu olmak gerekir. Ama bu iktidarın bölücü politikası var ve hayatın her alanında bunu görüyorsunuz. Okullarda, iş yerlerinde, basında, yargıda… Hep kendilerine biat eden veya kendilerine biat edeceği düşünülen kişilerle uyum içindeler. Bu şekilde toplumda kendi gibi düşünmeyen kesimi düşmanlaştırıyor.

"AKP'nin 19 yıllık iktidarına baktığımızda hiç değişmeyen bir tane veri var: Türkiye'nin tepesine çöreklenmiş yüzde 1'in gayrisafi milli hasıladan aldığı pay bu iktidar döneminde sürekli olarak artmış, geriye kalan milyonların pastadan aldığı pay ise istikrarlı bir biçimde düşmüş. Yani sürekli olarak yoksulluk derinleşmiş, işsizlik artmış, tepedeki yüzde 1'in serveti ise katlanmış.

"Ben Türkiye'nin kurtuluşunun işçi sınıfının yönetiminden geçtiğini düşünüyorum. Patronların iktidarına son verilmesi gerekiyor. Bunu biz göğsümüzü gere gere söylüyoruz. Ancak dikkat edin patronların hiçbiri biz patron düzenini, patronların iktidarını istiyoruz demiyor.

"AKP memleketi mahvetti fakat burada bir tane olumlu sonuç var. Kapitalist bir iktidarın bir ülkeye neler yapabileceğinin de fotoğrafını çıkartmış oldular.

"İşçilerin asgari ücret, işsizlik fonu, emeklilik gibi kazanılmış haklarını alamadığı ve ellerinden alındığı bir düzendeyiz.

"Ancak sadece haklı olmak yetmiyor. Haklılığın aynı zamanda bir güçle buluşması gerekiyor.

 

"Bu toplumun çok büyük zenginlikleri var ama bu piyasacı düzenin insanların içindeki güzellikleri öldürmek için çok uzun yıllardır sistematik bir biçimde saldırdığını düşünüyorum. İnsanlara birbirlerinin sırtlarına basarak yükselmeyi öğütlüyorlar. 

"Ben AKP'yle AKP'ye oy veren seçmenler arasında çok net bir ayrım yapıyorum. Oy veren insanlar çeşitli hayallerle, umutlarla oy veriyorlar. O insanların pek çoğunun idealleriyle benim ideallerim arasında önemli benzerlikler var. Tam da bu yüzden AKP ayrıştırma yolunu tercih ediyor.

"Ben psikolojisinin bozuk olduğunu düşünüyorum. Sürekli saray bahçesinde yaşayan birinin akli sağlığı iyi durumda değildir.

"Aynı anda hem işçilerin hem patronların tarafında olamazsınız. Çünkü kapitalist sistem bunlardan bir tanesine sırtını yaslıyor ve ötekini karşısına alıyor. Erdoğan, belli ki erken yaşlarda sömürüden pay almaya çalışan bir siyasi akıma gönül vermiş. Bu bir tercih."