Türkiye Komünist Partisi, son süreçte partinin en tepe kurulu olan Merkez Komite'de baş gösteren fikir ayrılıkları nedeniyle ikiye bölündü. İki farklı kongre çağrısı yapılmasıyla kesinleşen ayrılıkta iki taraf, TKP ismini kullanmama konusunda anlaştı. Daha ziyade örgütlenme tarzı konusunda yaşanan bu anlaşmazlık, yukarıdan aşağıya partinin bütününe sirayet ederek, Komünist Parti ve Halkın Türkiye Komünist Partisi olmak üzere iki ayrı yapı ortaya çıkardı. TKP'nin Merkez Komitesi'ndeki isimlerden Kemal Okuyan, Aydemir Güler ve Yiğit Günay KP'yi kurarken, Metin Çulhaoğlu, Erkan Baş ve Kurtuluş Kılçer ise HTKP'de bir araya geldi.
Birgün gazetesinden Berkant Gültekin, KP'yi temsilen Aydemir Güler ve HTKP'yi temsilen de Erkan Baş'la konuştu. Güler, karşı tarafı “muhalefet” olarak tanımlarken, Baş ise HTKP'nin kuruluşunu “TKP içindeki devrimci kadroların ileri çıkışı” olarak yorumladı. Tarafların birbirlerine dönük politik ve örgütsel bir dizi eleştirileri ve ayrılma süreci şöyle:
Siz hiç bir muhalefet grubunun “politik ayrımımız yok” dediğini duydunuz mu? TKP’de yaşanan krizde muhalefetin bu yaklaşımı, süreç tamamlandıktan, ayrışma gerçekleştikten sonra bile gerekçelerin anlaşılmadan kalmasının anahtarıdır.
Bizce ayrışma gerekçeleri vardır. Muhalif çevre TKP’nin yakın geçmişini bir başarısızlık olarak damgalamakta ve bundan her nedense Merkez Komite’nin kendileri dışındaki yarısını sorumlu tutmaktadırlar. Muhalif grup iddia ettikleri başarısızlığın nedenleri ve tanımı hakkında somut bir değerlendirmeye sahip değildir. Söylenen TKP’nin dar örgüt olma kısıtlarını aşamadığıdır.
Bugün Komünist Parti (KP) olarak yola devam eden bizler aynı tarihsel dönemi politik başarı sayıyoruz. TKP, AKP diktatörlüğünün karşısında solun deniz feneri olmuştur. Haziran Direnişi’nin en önemli unsurları arasında yer almıştır. Türkiye’de ilericiliğin sosyal-demokrasi ve Kürt ulusalcılığının arasında ezilip un ufak olmasına izin vermemiş, sosyalizm kulvarını iğneyle kuyu kazarak inşa etmiştir.
Genel olarak söz konusu çevrenin geleneksel ve devrimci bir komünist parti olarak değil, bir “toplumsal hareketler” perspektifiyle yola devam edeceği anlaşılıyor.
Programımız ve çalışmalarımızda süreklilik esas. TKP’nin doğrudan ve dolaylı tüm yayın faaliyetleri, kurumsal çalışmalarının büyük çoğunluğu KP tarafından sürdürülüyor.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde, kalan kısa sürede seçimlerin meşruiyetinin sorgulanması ve boykot eksenli bir çalışmayı etkili biçimde hayata geçirmeyi deneyeceğiz. AKP diktatörlüğünün teşhiri ve bu rejimle kan uyuşmazlığı derinleşen emekçi kesimlerin örgütlenmesi önceliğiyle mücadeleyi sürdürüyoruz.
Sorunu sadece TKP içi bir tartışma olarak görmek eksik olur. Solda genel olarak hakim olan, mevcutla yetinme eğilimi TKP’nin devrimci kadroları tarafından kabul edilmemiştir. Bir devrimci öznenin, ülke nüfusunun beşte birinin, sosyalizme kapalı olmayan slogan ve taleplerle sokağa çıktığı bir halk hareketi karşısında yapacağı ilk şey o harekete müdahalede bulunmaya çalışmaktır. Direniş'e müdahale için dile getirilen görüşlerin, "barikatçı", "devrimci demokrat", "eylemci", "birlikçi" olarak yaftalanmaya başlanması ise ayrışmanın ilk işareti olarak görülebilir.
Bu davranış nasıl bir siyaset tarzı, nasıl bir örgüt, nasıl bir öncülük ve nihayet nasıl bir Leninizm soruları ile ilişkilidir. Kuruluşumuzu TKP örgütlerinde çalışan, özellikle işçi sınıfı, gençlik ve kadın çalışmaları içerisinde sorumluluk üstlenen ve Haziran sonrası Türkiye tablosunu görmezden gelen yaklaşımı kabul etmeyen devrimci bir kadro topluluğunun ileri çıkışı olarak tanımlayabiliriz.
Halkın Türkiye Komünist Partisi bu kapsamda öncelikli olarak,
İşçi sınıfının siyaset sahnesinde olması gereken yeri alması,
AKP eliyle inşa edilen gerici İkinci Cumhuriyet rejimiyle ortaya çıkan gerici ideolojik, siyasi, kültürel saldırıların püskürtülmesi,
Ülkemiz devrimci hareketinin tarihsel bir değeri olan ve AKP iktidarının teslim almayı başaramadığı gençlik birikiminin....
AKP iktidara tarafından her geçen gün daha fazla baskı altına alınan kadın dinamiğinin sosyalist bir hatta örgütlenmesi,
Kürt yoksullarının uzun yıllara dayanan haklı mücadelesi ile sosyalist mücadele arasındaki mesafenin kapanması,
»Alevi emekçilerinin eşit yurttaşlık talebiyle sürdürdükleri kavganın gericiliğin kökünün tamamen kazıyacak bir siyasi hat ile buluşturulması,başta olmak üzere birçok alanda sosyalist devrim mücadelesini halkımızın direniş hattı ile birleştirecektir.