TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Kahraman, 17 Ağustos 1999 tarihindeki Maramara depreminin ardından beklenen depremlere ilişkin olarak, “Depreme hazırlık için ilk önce kırılgan konut dokusunun depreme hazır bir biçime getirilmesi gerekiyor. Bu kentsel dönüşümle de olur, güçlendirmeyle de olur. Ama bu işlemleri gerçekleştirirken de ilk akla gelenin rant elde etmek olmaması gerekir" dedi.
İstanbul, 17 Ağustos büyük Marmara depreminin ardından 18 yıldır depreme hazırlanıyor. Depreme hazırlıkta ilk akla gelen yöntemlerden biri de kentsel dönüşüm oldu. Ancak kentsel dönüşüm için prensip olarak deprem riski yüksek bölgelere öncelik verilmesi gerekirken İstanbul’da tam tersi oldu ve afet riski az ama rantı yüksek bölgelerde yoğun bir kentsel dönüşüm sürecine girildi.Kentin rantı yüksek bölgeleri adeta yeniden inşa ediliyor. Peki yürütülen kentsel dönüşüm ve şehir planlamaları İstanbul’u depreme hazır hale getiriyor mu?
Cumhuriyet'ten Hazal Ocak'ın haberine göre, İstanbul’da tüm yapıların elden geçmesi gerektiğini vurgulayan TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Kahraman, “Depreme hazırlık için ilk önce kırılgan konut dokusunun depreme hazır bir biçime getirilmesi gerekiyor. Bu kentsel dönüşümle de olur, güçlendirmeyle de olur. Ama bu işlemleri gerçekleştirirken de ilk akla gelenin rant elde etmek olmaması gerekir. Sonrasında İstanbul için deprem toplanma alanları hazırlanmalı ve kentsel donatı alanlarındaki eksiklikler giderilmelidir. Emin olun deprem gibi büyük bir afet sonrasında bu alanlara ihtiyacımız çok fazla olacaktır” dedi.
Hükümetin 2011 yılında 10 yılda 10 milyon konutun yapılması amacıyla başlattığı kentsel dönüşüm kapsamında, birinci derece deprem kuşağında bulunan bölgeler es geçilirken, riski az, rantı çok ikinci derece riskli bölgelerde çalışma yürütüldü.
İstanbul’un deprem riski üzerine çalışma yapan Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı’nın (JICA) geçen yıllarda hazırladığı riskli bölgeler haritası, bu durumu bütün gerçekliğiyle ortaya koydu. Bakanlığın ve JICA kentsel dönüşüm temel deprem risk haritası yüzde 72.9 oranında farklıydı.
Bakanlığın haritasında, dönüşümün en riskli yerlerde değil, daha az riskli alanlarda yoğunlaştığı görülüyor. Peki yoğun yağışların bile sele dönüştüğü İstanbul, şehir planlaması açısından depreme nasıl hazırlanıyor? TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Kahraman ile İstanbul’un şehir planlamasını konuştuk.
Uzmanlar İstanbul’u büyük bir depremin beklediğini söylüyor. Peki İstanbul’un şehir planlaması depreme hazır mı? Depremin ardından nasıl bir yıkım olur?
İstanbul, deprem tehlikesi ile sürekli yüz yüze olan bir kent. Bizim ne kadar hazır olduğumuz sorusunun cevabı ise ne yazık ki olumsuz. Planlama açısından baktığınız da deprem toplanma alanlarının eksikliği, kentsel donatıların yetersizliği bizler için deprem sonrasında büyük sorunlar ortaya koyacak.
Fakat esas olan yapıların durumu. İstanbul’da özellikle konut dokusu deprem karşısında oldukça kırılgan. Diğer bir anlatımla kaçınılmaz deprem gerçeği karşısında İstanbul oldukça hazırlıksız.
Sizce İstanbul depreme nasıl hazırlanmalı?
Depreme hazırlık için ilk önce kırılgan konut dokusunun depreme hazır hale getirilmesi gerekiyor. Bu şu anlama geliyor; İstanbul’un tüm yapılarının elden geçmeye ihtiyacı var. Bu kentsel dönüşümle de olur, güçlendirme ile de olur. Ama bu işlemleri gerçekleştirirken de ilk akla gelenin rant elde etmek olmaması gerekir. Sonrasında İstanbul için deprem toplanma alanları hazırlanmalı ve kentsel donatı alanlarındaki eksiklikler giderilmelidir. Emin olun deprem gibi büyük bir afet sonrasında bu alanlara ihtiyacımız çok fazla olacaktır.
Deprem toplanma alanı planı nasıl yapılmalı?
Deprem toplanma alanları ilk olarak 1999 Marmara depremi sonrasında Bülent Ecevit hükümeti tarafından alınan bir Bakanlar Kurulu kararı belirlendi.
O günlerde yaşanan sorun ve sıkıntıların karşısında bu alanların gerekliliğini gören hükümet İstanbul için deprem toplanma alanları belirledi. Fakat kamu mülkiyeti olan bu büyük ve boş alanların neredeyse tamamı satışa çıkarıldı ve plan değişiklikleriyle üzerlerinde gökdelenler ve AVM’ler yükselmeye başladı.
Bu alanların oluşturulması için öncelikle mevzuata “deprem toplanma alanı” tanımının getirilmesi ve imar planlarında asgari standartlarda bu alanların belirlenmesinin zorunluluk haline gelmesi gerekmektedir.
Her mahalle, her yerleşim için bu alanlar oluşturulmalı ve vatandaşların karşılaşılan bir afet sonrasında sığınacakları bölgeler oluşturulmalıdır. Bu gerçeği bize hatırlamak istemediğimiz bir afet gösterdi ama ne yazık ki bundan ders çıkaramadık.
İstanbul Boğazı’nda, hatta artık çoğu sahilde denize dolgu alanı yapılıyor. Bazılarının deprem anında sığınma alanı olabileceği söyleniyor. Böyle bir şey mümkün mü?
Hatta her iki yakada da artık kamu mülkiyetinde boş alan kalmadığı ve hepsi satıldığı için, iki devasa dolgu alanında miting alanları yapıldı. Kent içerisinde boş alanlar kalmadığından artık denize gözümüzü diktik ve denizi işgal ediyoruz ve bu alanları da dediğiniz gibi afet toplanma alanları ilan ediyoruz.
Ama 1999 Marmara depremi bize gösterdi ki, doğa kendisinden alınanları yine kendisine çekmekte. Değirmendere’de yaşanan dolgu alanlarındaki baskınlar bize bu gerçeği hatırlatmalı ve bu yönde yaptığımız hatalardan bir an önce geri dönmeliyiz.
Geçen günlerde yoğun fırtına ve yağmur İstanbul’u yaşanmaz hale getirdi ve hayat durdu. Sel oluştu. Sizce İstanbul’u her yağışta sel basmasının şehir planı açısından nedenleri nedir? Nasıl bir planlama yapılmalı?
Yoğun yağış ve fırtınalar bize gösterdi ki İstanbul’un mevcut altyapısı böylesi kaçınılmaz durumlar karşısında çok zayıf. Özellikle kent içerisinde plan disiplininden uzak biçimde her geçen gün artan yapı yoğunluğu, mevcut altyapı üzerine çok fazla yük getirdiğinden altyapının zorlanmasına ve olağanüstü koşulları kaldıramamasına neden oluyor.
Ayrıca bu yağışlar gösterdi ki, neredeyse her beş - on yılda bir böylesi olağanüstü durumlarla karşılaşmamıza rağmen altyapı projelerinin hazırlanması sırasında yeterli fizibilite çalışmaları yapılmadan, olağanüstü koşullar hesaba katılmadan projeler gerçekleştirilmiş durumda.
Tabii ki böylesi bir durumda kaçınılmaz olarak metrolar, karayolu tünelleri ve diğer altyapılar olumsuz etkilendi ve işleyemez hale geldi. Bu tabloyu ortadan kaldırmak için akıllıca bir planlama ve projelendirme sistemi sürdürmemiz gerekiyor ve bunu yaparken artık olağanlaşan hava koşullarını da hesaba katmak ve önlemler almak zorundayız.
İstanbul’un depreme hazırlığının yanı sıra bizlerin de depreme nasıl hazırlandığımız ve deprem anında yapacaklarımız hayati önem taşıyor. AKUT gönüllüsü Çiğdem Tan, depremin öncesi, sırası, sonrasında yapılması gerekenleri anlatıyor.
Deprem Çantası’ olarak bilinen ‘Acil Durum Çantası’ nedir?
Acil durum çantası, bireylerin ev veya iş yerlerini acilen terk etmeleri gerekebilecek olası acil durum veya afetlere karşı hazırlanan, ilk 72 saat süresince yani yardım ekipleri gelene kadar, bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılaması hedeflenen lojistik destek çantasıdır.
Acil durum çantasının içerisinde neler olmalı?
Her çantada olması gereken standart malzemelerimiz genellikle şunlardır: Aile bireylerinin tümüne 72 saat yetecek kadar su; mevsime uygun yedek kıyafet; yüksek kalorili ve enerji verecek konserve, kuruyemiş gibi gıdalar; sigorta poliçesi, pasaport gibi önemli evrakların fotokopileri; alkollü mendil, sabun gibi hijyenik malzemeler; ilk yardım çantası; düdük, makas, çakı, fener, pilli radyo, yedek pil gibi malzemeler ile ev ve araçların yedek anahtarları ve bir miktar para. Mümkünse mat ve uyku tulumu da uzun süre dışarıda kalmamız gereken durumlarda hayatımızı kolaylaştıracak malzemelerden... Ayrıca bu çanta kolay ulaşılabilir ve kolay görülebilir bir yerde olmalı.
Deprem sırasında yapmamız veya yapmamamız gerekenler nelerdir?
Deprem meydana geldiği an uygulayacağımız doğru davranış biçimi, deprem öncesi alınan tedbirlere bağlı olarak etkili olabilir. En başta binamızın “bilimsel ilkelere ve mevcut yönetmeliklere” göre inşa edilmiş olduğundan emin olmalıyız.
Sonrasında devrilebilecek eşyaları sabitlemeliyiz. Aile bireylerimiz ile birlikte deprem tatbikatı yapmalı, olası bir depreme evde yakalanırsak, evin içinde nerede korunacağımızı önceden belirlemiş olmalıyız. Bu şartlar altında deprem olursa; Öncelikle sakin olmaya çalışmalıyız çünkü panik bize hata yaptıracaktır. Mümkün olduğunca az hareket etmeliyiz.
Sakin olmaya çalışmalı, tozdan korunmak için solunum yollarımızı bir giysi parçası ile örtmeliyiz. Kibrit, çakmak gibi ateş kaynaklarını kullanmamalı, enerjimizi tasarruflu kullanmak için mümkün olduğunca az hareket etmeliyiz.
Kurtarma ekiplerinin dinleme cihazları ile çok alçak sesleri bile duyma imkânı olacağı için, sürekli bağırarak enerji harcamak yerine, belirli aralıklarda ekiplere hayatta olduğumuzu belirtecek sesler iletmeliyiz. Katı cisimler sesi ileteceği için, bir duvara ya da tesisat borusuna sert cisimlerle vurabiliriz.
Bina, üst geçit, elektrik hatları, aydınlatma direkleri, araç trafiğinin devam ettiği oto yollar ve ağaçlardan mümkün olduğunca uzak durmalı ya da uzaklaşmalıyız. Deprem anında açık alandaysak ÇÖK-KAPAN pozisyonu almalıyız. Yani diz çökmeli, ellerimizle başımızı korumalı, olası kaza ya da yaralanma risklerine karşı etrafımızı gözlemlemeli ve yine sarsıntı geçene dek beklemeliyiz.
Merdiven, balkon ve pencerelerden uzak durmalıyız. Eğer binamızın bilimsel ilkelere ve deprem yönetmeliğine uygun olarak inşa edildiğine eminsek ve eşyalarımızı sabitlemişsek; yerini daha önceden belirlediğimiz, ağırlık merkezi yere yakın olan eşyalarımızın yanında YAT-KORUNTUTUN pozisyonu almalıyız. Yere yan yatıp dizleri karnımıza çekmeli, üstteki elimizle başımızı, alttaki elimizle yanına uzandığımız eşyayı tutmalı ve sarsıntı geçene dek beklemeliyiz.
Bina, üst geçit, elektrik hatları, aydınlatma direkleri, araç trafiğinin devam ettiği oto yollar ve ağaçlardan mümkün olduğunca uzak durmalı ya da uzaklaşmalıyız. Deprem anında açık alandaysak ÇÖK-KAPAN pozisyonu almalıyız. Yani diz çökmeli, ellerimizle başımızı korumalı, olası kaza ya da yaralanma risklerine karşı etrafımızı gözlemlemeli ve yine sarsıntı geçene dek beklemeliyiz
Deprem bittikten sonra, acil durum çantamızı da yanımıza almalı; elektrik, su, doğalgaz hatlarını kapatmalı; binamızı ‘merdivenleri kullanarak’ terk etmeli ve yetkililer onay verene dek hiçbir sebeple binaya giriş yapmamalıyız.
Binadan tamamen çıkana dek kibrit veya çakmak kesinlikle kullanmamalıyız. Binayı terk ettikten sonra, komşularımız arasında yardıma ihtiyacı olan kimse yoksa daha evvel belirlediğimiz buluşma noktasına doğru hareket etmeli ve aile bireylerimiz ile bir arada bulunmalıyız. Telefonu ve sosyal medyayı gereksiz yere kullanmamalı, erişim ağlarını meşgul etmemeli, söylenti veya spekülasyonlara değil, resmi açıklamalara itibar etmeliyiz.