TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, 'Gelişmiş ülkelerde toplanan kaynakların bir kısmının, kredi yoluyla gelişmekte olan ülkelere aktarılması, küresel krizden çıkışı da hızlandırabilecektir' dedi. G20: Büyüme için gereken yapılacakKüresel finansal krize karşı ortak bir tutum arayışında olan 19 ülke ve Avrupa Birliği'nin (AB) 2 Nisan'da Londra'da gerçekleştireceği "G-20 İngiltere Zirvesi" öncesinde, beklentiler İstanbul'da masaya yatırıldı. İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Nick Baird, yaşanan krizin küreselleşmenin ilk krizi olduğuna dikkat çekerek, "Kriz bir takım ülkeleri daha fazla ön plana çıkardı. Global liderler ajandalarını hazırlıyor. Eğer küresel ekonomiyi yeniden inşa etmek istiyorsak, korumacılığın bu konuda alternatif olmadığını göstermek zorundayız" dedi. Referans Gazetesi, Küresel Siyasal Eğilimler Merkezi (GPOT), Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) ve Hürriyet Gazetesi ortaklığıyla cumartesi günü İngiltere Başkonsolosluğu'nda gerçekleştirilen ve 2 Nisan'da düzenlenecek olan G20 Zirvesi'ne hazırlık niteliği taşıyan "G-20 Londra Zirvesine Doğru: Global Ekonomik Büyümenin Canlandırılması" konulu toplantıda, "Söz konusu 20 devlet temel konularda anlaşamazlarsa sonuçlarını çok daha ağır hissederiz. Küreselleşmenin ilk krizi küresel çözümlerle aşılmalı. Korumacılık politikaları alternatif olmamalı" mesajı verildi. İş dünyası, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerden davetlilerin yoğun ilgi gösterdiği toplantının açılış konuşmasını yapan İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Nick Baird, global liderlerin ajandasında korumacılık politikalarından korunmak, küresel ısınma gibi çok sayıda konu bulunduğunu belirtti. Mevcut yönetimler 1-2 beden küçük Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da, G-20'nin üstlenmekte olduğu yeni işlevin, yeni küresel mimari açıdan son derece önem kazandığını vurguladı. "Ekonomilerin giderek küreselleşmesi, ancak siyasetin ulusal düzeyde olması, yeni dünyada bir gerginlik ortaya çıkarıyor. Mevcut küresel kurumların yönetimi artık yeni dünya düzeni için 1-2 beden küçük kalıyor" diyen Hisarcıklıoğlu, yeni küresel sistemde şirketlerin sesinin daha çok duyurulması gerektiğini kaydetti. İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan uluslararası sistemin bugünkü dünyanın ihtiyaçlarına cevap veremediğini belirten Hisarcıklıoğlu, küresel krizle birlikte ekonomik sistemin yeniden inşasının öncelikli hale geldiğini ifade etti. Hisarcıklıoğlu, TOBB olarak yönetiminde bulundukları Eurochambers ile birlikte G-20 ülkelerinin odalar birliklerini bir araya getiren bir platform kurma girişimini başlattıklarını, kısa bir zaman içinde bu platformun ilk toplantısını gerçekleştirmeyi hedeflediklerini söyledi. Dünyanın ilk defa böyle ağır bir krizle karşı karşıya kaldığını ve ne kadar süreceğinin bilinmediğini anlatan Hisarcıklıoğlu, şöyle konuştu: "Kasımda, 'Kriz bizi çok fazla etkilemiyor' diyen birçok ülkenin, bugün geldiğimiz noktada krizin giderek derinleştiği yönündeki tespitlerine şahit olduk. Daha önceki krizlerde, hızlı fiyat hareketleri olurdu. Çok kısa zaman diliminde kur patlardı, faiz patlardı ama kısa zaman içinde bunun sonunun geleceğini bilirdik. Bu nedenle de çok büyük miktar hareketleri olmazdı. Kitlesel işçi çıkarmalarına tanık olmazdık. Eskiden dış ticaret, dış kredi, iç kredi kanallarından en az biri çalışıyor olurdu. Böylelikle tünelin sonundaki ışık görülürdü. Bugün ise bu kanalların hepsi durmuş durumda. Tünelin sonundaki ışık görünmüyor. Etrafımızda topyekün bir durma hali olduğunu izliyoruz. Dişimizi sıkma konusundaki enerjimiz de giderek azalıyor. Bu çok tehlikeli bir durum." Gelişmekte olan ülkelere kaynak aktarımı sürmeli Hisarcıklıoğlu, küresel koordinasyondan çıkarılacak anlamın, mali teşvik paketlerini koordine etmenin yanında, esas olarak, gelişmekte olan ülkelere kaynak aktarımı da olması gerektiğini vurguladı. Hisarcıklıoğlu, "Krizin gelişmekte olan ülkeler için ağır sonuçları olduğuna tanık oluyoruz. Endişemiz bu sonuçların daha da ağırlaşmasıdır. 1980'lerde gelişmekte olan ülkelere giden fon akımlarının ülkelerin milli gelirleri içindeki payı yüzde 1'ler düzeyindeydi. 2007'de bu oran yüzde 7 oldu. Bugün ise tekrar yüzde 1'ler düzeyine indi. Gelişmiş ülkelerde toplanan kaynakların bir kısmının, kredi yoluyla gelişmekte olan ülkelere aktarılması, küresel krizden çıkışı da hızlandırabilecektir" dedi. Bankacıların hırsı yatırımcıya tezahür etti Açılış konuşmalarının ardından "İstikrarın Sağlanması: Finansal ve Makroekonomik Çerçeve" adlı oturumda konuşan
Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, bankacılık sektöründe yapılan yanlışlara değinerek, likidite yönetiminde çok basit hatalar yapıldığını söyledi. Özen, krizi tetikleyen nedenleri, "bankaların, yatırımcının ve hükümetin yanlışları" şeklinde sıraladı. Global piyasaya bakıldığında negatif reel faizlerin arttığına dikkat çeken Özen, 2001 yılından itibaren insanı aşırı derecede cesaretlendiren, risk iştahını açan bir likiditenin söz konusu olduğunu vurguladı. Bankacılardaki hırsın yatırımcılarda da tezahür ettiğini vurgulayan Özen, "Yatırımcılar, anlamadıkları şeyleri aldılar. Haliyle riskli günlere girdiler" diye konuştu. Özen ayrıca, yaşanan en büyük sorunun toksik varlıklardan kaynaklandığını, bu zehirli varlıkların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) aktarılmasında geç kalındığını belirterek, "Bu durum fay hattını oluşturuyor. Bu toksik varlıkların bir an önce maliyeti ne olursa olsun sistemden temizlenmesi gerekiyor" uyarısında bulundu.
Akbank Genel Müdürü Zafer Kurtul da, bankacılık sektöründeki zararların 1 trilyon doları aştığını ve IMF'ye göre zararların 2 trilyon doları geçebileceğini söyledi. Kurtul, bankacılık sektöründeki zararın üçte ikisinin ABD bankalarından, geriye kalan payın da Avrupa bankalarından kaynaklandığını ifade etti. Ticari ambargo tartışmaya açılmalı
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi yaptığı konuşmada, "Kriz fırtınası dinmiyor. G20'den somut öneriler bekliyoruz" dedi. Büyükekşi, İlk etapta finansal kesimdeki karmaşanın sonlandırılması, daha sonra ise reel sektöre kaynak aktarımının hızla başlaması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti: "Bu zirvede korumacı önlemlere karşı ticari ambargo tartışılmaya açılmalı. Güven kaybının önlenmesi için ödeme garantisi sistemleri geliştirilmesi, risk puanları artırılarak ticaretin finansmanına yönlendirilmesi gibi konular masanın üzerine gelmelidir."
Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Genel Sekreteri Engür Rutkay ise, işadamlarının G20 konusunda yeterince bilgi sahibi olmadığını ve G20'nin ülkelerin iş dünyasıyla olan iletişimini kurması gerektiğini ifade etti. G20 dünya nüfusunun yüzde 70'ini oluşturuyor • G-20'ye üye ülkeler, ABD, Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Kanada, Türkiye, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Endonezya, Hindistan, Rusya, Meksika, Güney Kore, Güney Afrika ve Suudi Arabistan'dan oluşuyor. • G20 ülkeleri 6,7 milyarlık dünya nüfusunun yüzde 70'ini oluşturuyor. Dünya nüfusunun tek başına 5'te 1'ini meydana getiren Çin (1 milyar 327 milyon), grup ülkeleri içinde ilk sırayı alıyor. • IMF'nin 2008 yılı tahminlerine göre, Hindistan 1 milyar 186 milyon nüfusla ikinci, ABD 304,8 milyon nüfusla üçüncü sırada bulunuyor. IMF, Türkiye nüfusunu 69,7 milyon olarak veriyor. Türkiye, bu nüfusla listenin 10. sırasına yer alıyor. G20'nin sonucu piyasaların kaderini belirliyor 2008 yılı için Brezilya'nın dönem başkanlığını üstlendiği G-20'nin, ekonomiden sorumlu bakanlar ve merkez bankası başkanları toplantısı, geçen hafta Sao Paolo'da gerçekleştirildi. Türkiye'yi Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın temsil ettiği toplantıda, küresel ekonomideki son gelişmeler masaya yatırılmış, ilave mali önlemler alınması, finansal düzenleme ve denetleme kurumlarının daha etkin hale getirilmesi görüşleri benimsenmişti. Bu çerçevede nisan ayında Londra'da gerçekleştirilecek zirvede de, küresel finansal krize karşı tedbirler konusunda "temel prensipler" üzerinde uzlaşmaya varılmaya çalışılacak. Ayrıca gelecekte benzer krizleri önlemeye yönelik reformlar üzerinde durulacak. G-20 Liderler Zirvesi sonunda ortak bir açıklama yapılması bekleniyor. Zirveden çıkacak sonuç, piyasaların kaderi açısından büyük önem taşıyor.