Adı “kavgacı, asi, hırçın, alkolik” sıfatlarıyla birlikte anılmaya başlanan Tolga Karel evinde çilek ekip gül yetiştiriyor. Medyanın kendisini yanlış tanıttığını öne süren oyuncu, “Çilek yetiştiren bir adam nasıl canavar olabilir ki” diye isyan etti. Çilek yetiştiren adam nasıl canavar olabilir Son dönemde yaşadığı olaylar yüzünden adı “kavgacı, asi, hırçın, alkolik” sıfatlarıyla anılmaya başlanan Tolga Karel, çilek ektiği, gül yetiştirdiği, köpek ve kuş beslediği Beylerbeyi’ndeki evinin kapılarını Kelebek’e açtı. Medyanın kendisini yanlış tanıttığını öne süren genç oyuncu, “Çilek yetiştiren bir adam nasıl canavar olabilir ki” diye isyan etti. Evinize gelince inanamadım. Ne kadar sakin, ne kadar huzurlu, ne kadar güzel bir ev! İmajınızla çok tezat ama... Tolga Karel denince akla dağınık, salaş bir ev, çok bohem bir hayat geliyor, değil mi? Evet, hiç böyle bir düzen beklemiyordum. Bahçenizde güller, meyve ağaçları var. Çilek bile ekmişsiniz... Köpekler, kuşlar, çok renkli, temiz, huzur veren bir ev... O gülleri, çilekleri ben ektim. Meyve ağaçlarını ben yetiştirdim. Böyle bir insanım. Çilek, gül yetiştiren bir adam nasıl canavar olabilir ki? Ama demek ki, kendimi iyi tanıtamamışım. Aslında hayatı doğal yaşamayı seviyorum. Starlık bana lüks evler, korumalar, şaşaa gibi gelmiyor. Ben de sıradan bir insanım. Düşüşlerim, hayal kırıklıklarım var. Dayak yiyebilirim, dayak atabilirim ama kendime göre de bir duruşum var. Hiçbir zaman dürüst olmaktan ve iyi işler yapmaktan vazgeçmedim. Peki tamam, siz özel dünyanızda böyle bir adamsınız. Ama dışarı çıkınca bu adam gidiyor, hırçın, agresif başka bir adam geliyor. Neden böyle oluyorsunuz? şöhret şımarıklığı mı, alkolün etkisi mi, nedir? Böyle gösterilmeye çalışılıyor olabilir. Yaptığım haylazlıklar var ama kimseye verdiğim bir zarar yok. Belki de sadece kendime zarar veriyorum. Hem uçak meselesinde hem de kız arkadaşımla olan ilişkimde şiddete uğrayan benim. Ben kimseye el kaldırmadım, kimseyle dövüşmedim. Ama hep kavgaları benim çıkardığım yazıldı. Ben arızalı bir adam değilim. Çok duygusal, romantik, naif, kibar, alçak gönüllü biriyim. Evim, benim aynam. Bu kadar yanlış tanınmama sebep, “Yaprak Dökümü”nde canlandırdığım karakterin de kötü olması ve medyanın benim kimliğimi bu karaktere oturtması. Yanlış tanınmanızda tek suçlu medya mı, sizin hiç mi hatanız yok? Şöhret olmadan önce nasıl yaşıyorsam, şöhret olduktan sonra da aynı şekilde yaşamaya devam ediyorum. Ben hayatın genelinde kontrollü bir adamımdır, ama bazen kontrolsüz olmak istersiniz. Ben hep kontrolsüz olmak istediğim anlarda yakalandım medyaya. Bu da benim imajımı belirledi. Alkolik misiniz? - Hayır, değilim. Alkol tedavisi gördüğümü de yazdılar. Alkol alıyorum, ama haftada bir ya da 10 günde bir içiyorum. Gece hayatım da yok. Haftada bir çıkıyorum. Uyuşturucu kullanıyor musunuz? Soruyorum çünkü uyuşturucudan gözaltına alındığınız da yazıldı... - O da çok yanlış bir haberdi ve sonra düzeltildi. Uyuşturucu ile hiçbir zaman alakam olmadı. Benim babam polisti. Çok küçük yaşta bizi uyuşturucu ile tanıştırmış, etkilerini anlatmıştı. Ben böyle zaaf adamı değilim. Yaşadığım şeyler öyle çok uçuk şeyler değil. Her insanın hayatında olabilecek şeyler. Sadece benim göz önünde olmam, olayı başka boyutlara getiriyor. Ama ben de kendimi koruyamadım. Sezen Aksu bunu çok güzel yapıyor. O yüzden bazen, keşke Sezen Aksu’nun çocuğu olsaydım diyorum. Niye böyle düşünüyorsunuz? - Çok yakın buluyorum onu kendime. İnsan olarak, sanatçı olarak o meseleyi çok iyi çözmüş. Etrafında bir koruma var. Kendini fanus içinde tutmayı başarabiliyor. Ben de birtakım kararlar aldım. Mesela kendi cennetimi kurmaya karar verdim. Dış dünyadan korkuyorum. Hem de çok. Bu şehrin telaşından ve kalabalıklardan uzak bir hayat yaşayacağım artık. Nasıl bir cennet kuracaksınız, kendinizi korumak adına neler yapacaksınız? - Hayatımdaki gereksiz insanlardan kurtuldum. Artık kontrolsüz olmak istediğim zamanlar, bunu herkesin gözü önünde yapmayacağım. Medyanın olduğu yerlere gitmeyeceğim. Gitsem de herkes gibi farklı kapılardan çıkıp, gideceğim. 5 kişi saldırdı Uçakta kavga ettiğiniz yazıldı. Ne oldu o uçakta? - Almanya’dan Türkiye’ye geliyordum. Hostes yemek getirdi. Yemek değil, sadece bir kadeh şarap istediğimi söyledim. Hostes yemek tepsisini dönüşte alabileceğini söyledi. Oysa o tepsiyi önüme koymaz, yanımdakine verebilirdi. Tekrar “Tepsiyi önüme koymayın” diye rica edince, ön taraftan bir arkadaş dönüp, “Kardeşim tartışmayın, bir sessiz olun” dedi. Bunun üzerine “Siz niye sesinizi yükseltiyorsunuz ki? Biraz efendi olursanız mutlu olurum, çünkü kavga edeceğiz” dedim. Bunun üzerine kabin amiri geldi, uçakta tartışmamamız gerektiğini söyledi. Alttan aldım, konu kapansın diye o arkadaştan özür de diledim. Neyse, uçak İstanbul’a indi, kapılar açıldı. Tam inerken kokpitin önünde beş tane adam üzerime atladı. Meğer bu adam 20 kişiyle dönüyormuş ve uçaktakilerin çoğu onun adamıymış. Uçağın içinde beni bir güzel hırpaladılar. Ama olay gazetelere ben kavga çıkarmışım gibi yansıdı. 5 kişiye nasıl karşılık verebilirim ki. Dünyanın hangi ülkesinde 5 kişi bir adama saldırır? En komik olanı da ellerini kollarını sallaya sallaya havaalanı gibi güvenli bir bölgeden çıkıp gitmeleriydi. Kimse bunları sorgulamıyor ama. Bu olaydan sonra nişanlınız Öykü Çelik’ten dayak yediniz. Bu nasıl oldu? - Hayranlarım “merhaba” demek istedi. O da kıskandı ve birtakım hareketlerde bulundu. Ben karşılık vermedim. Çünkü bir kadına el kaldırmak bana yakışmazdı. Korumalar araya girdi ve biz ayrıldık. Yoksa öyle bir aldatma olayı falan yok yani. Ama beni üzen tek şey, çıkıp bunu anlatmasıydı. Ona yakışmadı ve bitti zaten. Efendi olacağım demiyorum Anlattıklarınıza bakılırsa sürekli hırpalanan bir adamsınız... - Olabilir, hayat bu. Tamam hayat bu da dönüp kendinize de bir bakın. - Benim de hatalarım vardır, kabul... Ama ben gerçekten bu iki olayda da bir şey yapmadım. Hatam, Öykü ile ilişkimi çok dışa dönük yaşamam. Sevgilim olduğunu saklamadım, ortaya çıktım. şimdi ağzımın payını aldım. Bundan böyle ilişkimi de korunaklı yaşayacağım. Oyunu kuralına göre oynayacağım. Bunu bugüne kadar çözememiştim, şimdi öğrendim. Bakın yine söylüyorum, öyle efendi olacağım falan demiyorum. Kendimi ifade de etmeyeceğim artık. Yoruldum ve yanlış anlaşıldım. Sosyal iletişim sorunum da olabilir. Ben geldiğim noktanın, konumumum farkında değildim, farkına vardırdılar.