TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, "Dün açıklanan küçülme oranları sürpriz değildir. 2009'un ilk çeyreğinde de benzer boyutta küçülme yaşanacaktır. Sanayi üretim hacmimizin dörtte birini kaybetmiş durumdayız. Son 1 yılda sanayi sektöründeki toplam istihdam 205 bin kişi azaldı, Türkiye'nin en önemli sorunlarının başında bu geliyor" dedi. Hisarcıklıoğlu, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti tarafından bu yıl 33.'sü düzenlenen İktisatçılar Haftasının açılışında, geçtiğimiz haftalarda eski İngiltere Başbakanı Tony Blair ve Avrupa Merkez Bankası Başkanı ile görüşmelerinden örnekler anlatan Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti: "Ben onları dinledikten sonra bu krizi, ‘herhalde dünya şu anda haritası çıkarılmamış topraklardan geçiyor' diye tanımlıyorum. Yani buradan Ankara'ya gitmek istiyoruz, harita yok, yol yok, Ankara'yı bulmaya çalışıyoruz. Farklı bir dönemdeyiz. Bugünkü krizin temel farkı herhangi bir sonun, sınırın olduğunun en azından şu an için bilinmemesidir. Eskiden dış ticaret, dış kredi veya iç kredi en azından biri çalışıyor olurdu. Bu kanallardan birinin açık olması sayesinde krizden çıkış mümkün olurdu. Tünelin sonunda da ışık görünüyordu. Bugün ise bu kanalların hepsi kapalı görünüyor. O yüzden G20 toplantısının önemi çok daha artmıştır. Küresel kriz ancak küresel önlemler gerektirir." Her ülkenin kendine göre tedbir almaya çalıştığını anımsatan Hisarcıklıoğlu, ülkelerin deneme yanılma sürecinde olduğunu, bu tedbirlerin ne kadar başarılı olacağının ise belirsiz olduğunu söyleyerek, asıl tehlikenin ise tek tek alınan önlemlerin, küresel çapta başka dengesizlere yol açma ihtimali olduğunun altını çizdi. Bu tehlikelerin başında korumacılığın geldiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, gelişmiş ülkelerin liderlerinin korumacılık söylemlerine sığındığını, küresel ekonominin yeniden canlanması için kaynak probleminin acilen çözülmesi gerektiğini vurguladı. Bu bağlamda devletten devlete kredi mekanizmalarının işletilmesinin önümüzdeki dönemlerde önem kazanacağına işaret eden Hisarcıklıoğlu, gelişmiş ülkelerde toplanan kaynakların bir kısmının tekrar devletten devlete kredi yoluyla gelişmekte olan ülkelere aktarılmasının krizden çıkışı hızlandıracağını söyledi. "Ya kriz bizi yönetecek ya da biz onu yöneteceğiz" G20'nin yeni küresel mimari açısından önem kazandığını belirten Hisarcıklıoğlu, "Hepimiz için ilginç yeni bir dönem başlamaktadır. Dünyanın kaderinin yeniden yazılacağı bir dönemdeyiz" dedi. Önlerinde iki seçenek bulunduğunu dile getiren Hisarcıklıoğlu, "Ya bu kriz bizi yönetecek, ya da biz onu yöneteceğiz" dedi. Geçtiğimiz 5 ayın iyi değerlendirilemediğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti: "Dün açıklanan küçülme oranları sürpriz değildir. 2009'un ilk çeyreğinde de benzer boyutta küçülme yaşanacaktır. Sanayi üretim hacmimizin dörtte birini kaybetmiş durumdayız. Türkiye'nin en önemli sorunlarının başında istihdam gelmektedir. Son 1 yılda sanayi sektöründeki toplam istihdam 205 bin kişi azalmış. 2008'in son üç ayında sigortalı çalışan sayısı 360 bin azalmıştır. Bu, bir şeyin daha göstergesi; en rekabetçi sektörlerindeki kayıtlı çalışan sayısı oranı, diğer sektörlere göre daha yüksek olduğundan, aslında en kalifiye çalışanlarımızı ve dolayısıyla rekabet gücümüzü kaybetmekteyiz. Bankaların içine kapanmaları da krizin ekonomi üzerindeki etkisini artırmaktadır. Kredi hacmi önemli oranda gerilemiştir. Bankaların mevduat hacminde gerileme yaşanmadı. Mevduatın krediye dönüşme oranı yüzde 87'den yüzde 80'lere düşmüştür. Bankalar kredilerden çektikleri kaynağı, devletin iç borçlanma senedine yönlenmişlerdir. Bu noktada kredi piyasasını canlandırmaya yönelik adımlarından dolayı Ziraat Bankamızı kutluyorum." Kamu bütçe açığı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin bir zamanlar güçlü olduğu alanlarda zayıflama yaşadığını, bunların başında da kamu bütçesinin geldiğini hatırlattı. Yıllar içinde azaltılan bütçe açıklarının son dönemde reel olarak arttığına işaret eden Hisarcıklıoğlu, bütçe açığının milli gelire oranı anlamında düşük düzeyde kalmasının olumlu olduğunu, ancak 2008 Aralık ayından itibaren bütçe dengesinde ciddi bozulmaların başladığını, sadece son 2 ayda yılın tamamı için hedeflenen kadar açık verdiğini anımsattı. Kriz döneminde kamu bütçesinin sıkı tutulmasının beklenemeyeceği görüşünü de ifade eden Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti: "Türkiye'de çöken iç talebe destek olmak, hem de daralan finans kanallarını yeniden canlandırmak için kamu bütçesinden kaynak aktarmak ve ilave harcamalar yapmak kaçınılmazdır. Ama sorun şudur ki; ortada bu yönde tedbir mekanizması kurulmamışken, kamu bütçesindeki açılma şimdiden gevşetmenin de çok ötesine geçmiştir. Hedeflenenin çok ötesinde bir bütçe açığının gerçekleşmesi halinde bunun nasıl finanse edileceği de bilinmemektedir. Kaynaklarını şirketler kesiminden hazine kağıdına kaydıran bir bankacılık sistemi varken, Hazinenin daha fazla borçlanması halinde bunun kredi sistemi ve şirketler üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerini nasıl bertaraf edileceği bilinmemektedir. Bilinmeyen, bu sürecin kontrollü mü, kontrolsüz mü gerçekleşecek olmasıdır. 2009'daki muhtemel kayıpların 2010'dan itibaren nasıl ve kadar sürede geri alınacağı buna bağlıdır." Orta vadeli mali programa ihtiyaç var Bu noktada 3 temel amaç etrafında çalışmanın önemine işaret eden Hisarcıklıoğlu, canlandırma tedbirlerine, tüketimi desteklemeye önem verilmesi gerektiğini söyledi. Mevcut istihdamı koruyacak tedbirlerin yanı sıra işsiz kalanlara, toplumun en alt gelir düzeyine destekler planlanması gerektiğini anlatan Hisarcıklıoğlu, şirketler kesiminin finansmana erişimi, nakit dengesinin yeniden tesisi için mekanizmalar kurulması gerektiğini, 6 ay önce gündeme getirdikleri bu konunun sonuçlanmasını beklediklerini kaydetti. Hisarcıklıoğlu, kamu bütçesine yönelik orta vadeli plan hazırlanmasının da önemli olduğunu vurgulayarak, "2009'a yönelik harcama artırıcı tedbirler kaçınılmaz olurken, 2010 ve sonrası için mali disiplinin yeniden tesis edileceği garanti altına alınmalıdır. Aksi halde kamu borçlanmasının mali piyasalar üzerindeki daraltıcı etkisinin önünü alamayız" diye konuştu. Orta vadeli mali programa ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, "Bunlar olursa Türkiye kontrollü bir küçülme yaşar ve sonrasında küresel yarışa en az üretim ve istihdam kaybıyla devam eder. Olmaz ise unutmak istediğimiz 90'lı yılları yeniden yaşarız" dedi.