CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Kadir Topbaş'ın istifasını Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminden hemen sonra istediğini iddia etti. Yarkadaş sözlerinin devamında Topbaş'ın "Bizim 40 yıllık ağabey-kardeş hukukumuz var, beni bu şekilde rencide edip istifamı almayın, burnumdaki bir rahatsızlığı gerekçe göstererek hastaneye yatayım ve başkanlığı bırakayım, rencide olmayayım" dediğini ileri sürdü, ancak 1 yıl boyunca görevini yürütmeye devam ettiğini ifade etti.
Barış Yarkadaş'ın Birgün'den Meltem Yılmaz'ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
»Siz Kadir Topbaş’ın istifasını kamuoyuna ilk duyuran isim oldunuz. Bu istifanın arka planında ne var, detayları bizimle paylaşır mısınız?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın istifa edeceğini Perşembe günü saat 19:00 sularında öğrendim. AKP içinden çok doğru bilgi alabildiğim ve gazetecilik yıllarımdan tanıdığım bir kaynağım, Kadir Topbaş’ın istifa ettiğini, istifasını AKP Genel Başkanı Erdoğan’a ilettiğini, ancak Erdoğan Amerika’da olduğu için, “Başkan istifa etmesin, beni beklesin, döndüğümde bakacağım” dediğini, bunun üzerine Topbaş’ın yanında bulunan üç yakın arkadaşına “5 Ekim’e kadar bu konunun çözülebilmesi için bekleyeceğini söylediğini” aktardı.
» Yani Topbaş, Erdoğan’a istifasını bildirdikten sonra 5 Ekim’e kadar bekleme kararı almıştı. Ne oldu, ne değişti de daha erken istifa etmek zorunda kaldı?
Ben bu bilgileri doğrulattıktan hemen sonra konuyu kamuoyuna duyurdum. Çünkü 15 milyonu aşkın nüfusu olan bir belediyenin başkanı istifa ediyorsa, bu konuda da muhalefet olarak bizim toplumu bilgilendirmemiz gerekiyor. Sonrasında gözler bir anda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne döndü ancak Topbaş tam 23 saat sonra açıklama yapabildi. Çünkü Topbaş istifa restini çektikten sonra partisinin bir şekilde kendisini yine belki ikna edeceğini ya da istediklerini yaptırabileceğini zannediyordu. Ve en büyük yanılgısı burada başladı.
»Neden?
Bakın, öncelikle şunu hatırlatmakta fayda var: Topbaş, 17-25 Aralık operasyonları yapıldığında Amerika’daydı ve operasyonlardan 14 gün sonra Türkiye’ye döndü. Bu durum, Erdoğan’ın kafasında şüphe oluşturdu. Ancak Erdoğan o dönem süreci atlatmaya çalıştığı için konunun üstünde çok fazla durmadı fakat bunu unutmadı da. 17-25 Aralık operasyonunda zayıf not alan Topbaş’ın kaderi 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin yaşandığı gece çizildi. Zira o dönem de Amerika’da olduğu ortaya çıkan Topbaş’a ilişkin şüpheler git gide artmaya başladı. Topbaş darbe girişiminden 4 gün sonra Türkiye’ye döndüğünde, abartılı bir şekilde, bizim hiçbir biçimde kültürümüzde olmayan, toplumu ayrıştıran, ölüler üzerinden siyaset yapan “hainler mezarlığı”nı gündeme getirdi. Tabii bu denli ateşli ve agresif bir çıkış yapması AKP’lilerin de, CHP’lilerin de, toplumun da dikkatini çekti. Ve bir süre sonra bu çıkışın sebebi anlaşıldı: Kadir Topbaş’ın damadı da FETÖ’nün finansörleri arasında yerini almış ve gözaltına alınmıştı. Aslında Topbaş’ın belediye başkanlığı, damadının gözaltına alındığı gün sona erdi.
»Yani o tarihten bu yana İstanbul’un bir belediye başkanı yok aslında?
Tabii, dahası Kadir Topbaş 13 yıl boyunca belediye başkanlığı yaptı ancak bu süre boyunca tartışmalı olan ve büyük rant içeren imar dosyalarının hiçbirine imza atmadı. Bunun sebebi, hukuki sorumluluktan kurtulma endişesiydi.
»Peki ne yaptı?
Belediye başkanı olduğu halde bugüne kadar tüm dosyaların altına belediyeler kanunun 6. maddesi, B fıkrasına dayalı olarak başkan vekiline imza attırdı. Ama 15 Temmuz’dan sonra her şey tersine döndü. Kadir Topbaş’ın damadının Erdoğan’a yönelik bir konuşmayı ayakta alkışladığının görüntüleri ortaya çıkınca, AKP meclis başkan vekilleri Kadir Topbaş’a “Biz artık senin getirdiğin hiçbir projeye, hiçbir imar dosyasına imza atmayacağız, eğer bu belediyenin başkanıysan gelirsin, imar dosyalarının, plan değişikliklerinin altına kendi imzanı atarsın” dediler. Kadir Topbaş da, o günden bugüne İstanbul’da hatırı sayılır hiçbir projeye imza atamadı. Ve evet, Topbaş neredeyse son 1 yıldır belediyeyi yönetemez hale geldi.
»O dönem neden istifa etmedi?
Erdoğan, darbenin hemen ardından Topbaş’ın istifasını istedi. Ancak Topbaş, Erdoğan’a giderek “Bizim 40 yıllık ağabey-kardeş hukukumuz var, beni bu şekilde rencide edip istifamı almayın, ben 11 Eylül 2016 tarihinde- Dünya Belediyeler Birliği Başkanlığı’nın toplantısına katılacağım, oradan dönüşte burnumdaki bir rahatsızlığı gerekçe göstererek hastaneye yatayım ve peşinden de sağlık gerekçelerimi göstererek başkanlığı bırakayım, rencide olmayayım” dedi. Bunun üzerine Erdoğan kendisine 4 ay süre verdi. Ama Topbaş, damadının tutuklanması sonrası kendisini güvende hissetmediği için istifa sözünde durmadı. Belediye başkanlığı koltuğunu adeta bir zırh olarak kullandı. Hatta iddialara göre AKP yönetimiyle pazarlık yaptığı, “Damadım serbest kalırsa rahatlarım, o zaman daha rahat görevi bırakırım” dediği dile getirildi. Ne ilginçtir ki bu iddiaların ardından Topbaş’ın damadı Türk yargı tarihinde görülmemiş bir biçimde özel hastane raporuyla tahliye edildi.
»Ama damadın tahliyesinin ardından da istifa etmedi, neden?
Evet belli bir süre beklendi. O süreçte belli ki pazarlıklar sonuç vermedi ve damat bir anda kendisini yine cezaevinde buldu. Şimdi bütün bunlar alt alta koyduğunuzda Topbaş’ın ve damadının yarattığı rahatsızlığın artık AKP tarafından taşınamaz hale geldiğini görüyoruz. Topbaş yaklaşan sonu gördüğü için kendince siyasi bir hamle yaparak, Eylül ayının başında AKP’li imar komisyonu üyelerinin meclis başkanlığına sunduğu 5 imar dosyasını Türkiye Cumhuriyeti belediyecilik tarihinde görülmemiş bir biçimde veto etti. Bunu yaparak, imar planlarına karşı direnen, güya kenti koruyan başkan imajıyla toplumsal destek alacak ve 2019 yılına kadar koltuğunu koruyacaktı. Ne var ki, Topbaş’ın 5 imar dosyası üzerinden AKP Genel Merkezi’yle bir bilek güreşine girdiği ve yerini sağlamlaştırmaya çalıştığı görülünce İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Grubu’na talimat verdi ve o dosyaların aynen Topbaş’ın başkanlığında yapılacak olan bir toplantıda, üzerinde hiç oynanmadan gündeme getirilmesini istedi. Kadir Topbaş birkaç gün önce yapılan bu toplantıda AKP Genel Merkezi’nin bu kararını duyunca Büyükşehir Belediyesi’nin binasında olmasına rağmen meclis toplantısına katılmadı.
»CHP bu konuda ne yaptı ve ne yapmayı planlıyor?
Bugün CHP bu 5 dosyayla ilgili suç duyurusunda bulunacak. Kadir Topbaş eğer samimi ise o da gelsin, bizimle birlikte Cumhuriyet Savcılığı’na vereceğimiz dilekçenin altına imza atsın.
»Şimdi İstanbul için adı geçen isimler arasında en kuvvetli olanın, Emine Erdoğan’ın kuzeniyle evli olan Göksel Gümüşdağ olduğunu söylediniz.
Yasalarımıza göre İstanbul Valisi, Pazartesi günü meclisi 10 gün içinde toplanmak üzere davet edecek. 10 gün sonra ise AKP, CHP ve MHP’li üyeler bir araya gelerek yeni bir belediye başkanı seçecekler. Ve bu belediye başkanı, takvime göre 2019 yılının Mart ayına kadar belediye başkanlığı koltuğunda oturacak. Evet, şu an ismi en çok öne çıkan kişi Emine Erdoğan’ın kuzeniyle evli olan Göksel Gümüşdağ. Gümüşdağ ailesi siyasetle iç içe olan bir aile, Göksel Gümüşdağ AKP’de siyaset yapıyor, kardeşi Gökhan Gümüşdağ ise CHP’de. Ama siyasette 24 saat uzun bir süredir. Tayyip Erdoğan, Enerji Bakanı Berat Albayrak’tan sonra bir damadı daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna oturtur mu, ona ilişkin sanırım kafasında bazı hesaplar, planlar, çalışmalar yapacaktır. Daha önemlisi Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığını düşündüğü de AKP kulislerinde dile getiriliyor. Şimdi bir damat Göksel Gümüşdağ, ikinci damat Berat Albayrak diğer yanda aday Binali Yıldırım. Böyle bir tablo ülkemize ağır gelir. Yoksa Erdoğan’a göre bir sakınca yok, o zaten hanedan anlayışını savunuyor. Ama 2019 yılında yapılacak seçimlerde AKP’nin adayının Binali Yıldırım olması beklenirken ve Gökhan Gümüşdağ 2015 yerel seçimlerinde Binali Yıldırım’ın İstanbul adayı olmaması için çok ciddi bir kulis faaliyeti gerçekleştirmiş bir isimken, Tayyip Erdoğan yine aynı sorunla karşı karşıya kalmayı tercih eder mi bilmiyoruz.
»CHP?
2015’te Kadir Topbaş belediye başkanlığı seçimlerine girdiğinde AKP ve CHP 40-40 oranındaydı. Ve Kadir Topbaş’ın İstanbul’da kişisel oyu yüzde 4 oranındaydı. Şimdi, Kadir Topbaş’ın belediye başkanlığından istifa etmesiyle birlikte AKP ve CHP İstanbul’da artık başa baş bir noktaya geldi ve eşitlendi. Yani yarın bir seçim olsa, çıkaracağımız doğru bir aday ve izleyeceğimiz doğru bir politikayla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı alacağız demektir. Dahası, tarikat ilişkileri güçlü olan ve tarikat ehli sayılan Kadir Topbaş’ın diskalifiye edilmesiyle birlikte Erdoğan İstanbul’da önemli bir psikolojik desteği de kaybetti.
»Yani Kadir Topbaş’ın istifasının AKP açısından siyasi etkileri mutlaka ve mutlaka olacaktır?
Elbette, bir kere Topbaş çok kırgın olduğunu açıkladı, kendisinin adam yerine konmadığını söyledi. Ve bu kırgınlık tarikat ilişkilerine, ticari ilişkide bulunduğu çok geniş ağa da sirayet edecektir. Bunun biliniyor olması AKP teşkilatlarında ciddi bir moralsizliğe yol açtı. AKP medyasının “bayrak değişimi” laflarına hiç kimse inanmayacak.
***
»Bundan 16 ay önce Davutoğlu, yüzde 49.5 oy almasına rağmen istifa ettirildi ve koltuğu altından çekildi. Şimdi, Topbaş’ın ardından yeni isimler gelir mi?
Şu anda herkes Topbaş’tan sonra Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve diğerlerine de sıra mı gelecek mi diye bekliyor. Topbaş’ın istifası AKP’deki büyük krizi hem ortaya çıkardı hem de bu krizi yeniden tetikledi. Şu anda AKP sürekli krizleri tetiklenen, kriz atağına giren bir parti konumunda. Öte yandan tam 1.5 yıldır bir belediye başkanının olmadığı, kimin tarafından yönetildiği belli olmayan bir büyük mega kentle karşı karşıyayız. Tabii bu arada aslında olan İstanbul halkına oluyor.
»Dediğiniz gibi, bu küskünler ordusu büyüyüp güçlenirken, Türkiye nereye gidiyor?
Erdoğan’a en büyük kötülüğü onu tek adam haline getirerek yaptı. Geride bıraktığımız günlerde, AKP’nin çok etkili bir ismi “Partiyi artık aile çevresi ve çocuklar yönetiyor, zaten çocuklar bu işlere girdiyse ve partinin önemli isimleri tasfiye edildiyse bizim söyleyecek çok fazla sözümüz kalmıyor” dedi bana.
***
»Dolayısıyla AKP şu anda Erdoğan’ın iddia ettiği gibi bir metal yorgunluğu değil, bir çürüme yaşıyor.
Evet. Aslında AKP şu anda sapır sapır dökülüyor. Düşünün; bir ülkenin Cumhurbaşkanı, aynı zamanda bir partinin Genel Başkanı gece Trump’la görüşüyor, ertesi gün nüfus 2 bin 500 olan bir ilçe başkanlığının delege listesiyle uğraşıyor. AKP’nin yaşadığı bu büyük kriz ve Tayyip Erdoğan’ın her şeye hakim olma duygusu, Türkiye’yi de büyük bir felakete sürüklüyor. Tayyip Erdoğan şöyle bir paradoksun içinde; Hem ülkeyi artık yönetemediğini görüyor hem de partisini elinden çıkarmamak için gayret ediyor. Çünkü ülkeyi yönetme krizi derinleştikçe partinin eridiğini de görüyor. Ama herkes bilsin ki Türkiye AKP’den ibaret değildir, geçmişten bugüne güçlü bir demokrasi birikimimiz, güçlü bir devlet yönetme yeteneğimiz var.