Konda araştırma şirketi, Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin “Sosyo-Ekonomik Politikalar Bağlamında Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB)”nın projesi kapsamında düzenlediği Diyanet İşleri anketinin sonuçlarını açıkladı. Toplumun yarısından fazlasının Diyanet'in diğer dinlere de hizmet vermesinden yana olduğunun belirtildiği anket sonuçlarına göre eğitim seviyesi düştükçe ve yaş arttıkça Diyanet’in hizmetlerinden yararlanma oranı yükseliyor.
Katılımcıların yüzde 71’inin “Çevrenizde sizin ihtiyacınız açısından cami/cemevi/kilise sayısı yeterli mi?” sorusuna evet yanıtını verdiği araştırmada katılımcıların yüzde 17 oranında “yetersiz” cevabını verdi. Alevilerin yarıya yakını ise ibadethaneleri yetersiz bulduğunu belirtti. Araştırma sonuçlarına göre toplumun yüzde 72’si Diyanet İşleri Başkanlığı’nı laikliğe aykırı bulunmuyor.
Murat Utku’nun Al Jazeera Türk’te yer alan haberine göre, Konda’nın anketinden öne çıkan başlıklar şöyle:
Konda anketinin sonuçlarına göre toplumun yüzde 77’si Diyanet’i “İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esaslarına dair işleri yürüten bir kurum” olarak görüyor. Buna karşılık araştırma, toplumun yüzde 23’lük bölümünün DİB’i, "devletin dini hayatı kontrol etmek ve yönlendirmek için kurduğu siyasi bir kurum’’ hüviyetinde gördüğünü ortaya koyuyor. Konda Genel Müdürü Bekir Ağırdır, bu durumu ‘’Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varoluşunu, fonksiyonunu tanımlayan yasal tanım toplumun dörtte üçü tarafından içselleştirilmiş görünürken, toplumun dörtte birinin bu tanıma itirazı vardır ve Diyanet’in varlığını siyasi temelli görmektedir" diyerek özetliyor.
Araştırmaya göre toplumun büyük bir bölümü Diyanet’in laikliğe aykırı bir kurum olarak görülmediğini düşünüyor. "Diyanetin varlığı laikliğe aykırıdır" cümlesini yüzde 3 "kesinlikle doğru" diyerek, yüzde 11’i temsil eden kesim ise "doğru" cevabı vererek onaylıyor. Buna karşılık Diyanet’in varlığı, yüzde 72 oranındaki bir grup tarafından laikliğe aykırı bulunmuyor.
Diyanet’in varlığının din ve vicdan hürriyetine aykırı olup olmadığı sorulduğunda, yine benzer oranlar ortaya çıkıyor. Diyanet’in varlığını din ve vicdan hürriyetine aykırı bulanlar yüzde 11, aykırı bulmayanlar yüzde 77 oranında.
Diyanet’in varlığının laikliğe aykırı olup olmadığı konusundaki kanaat yaş, eğitim seviyesi ve hatta hayat tarzı farklılıklarına göre radikal bir değişiklik göstermiyor. Diğer bir söyleyişle, “DİB laikliğe aykırı değildir” diyenlerin oranı toplumda daha fazla. Bu konuda birbirinden radikal olarak ayrı düşünenler olsa da bu farklılaşmalar din-mezhep aidiyeti, dindarlık seviyesi ve siyasi tercihe göre oluşuyor. Araştırma sonuçları Alevilerin daha ‘nötr’ bir noktada durduklarını gösteriyor.
Araştırmada sorulan bir diğer soru da DİB’in hizmetlerinden toplumun duyduğu hoşnutluk düzeyi. Toplumun yüzde 10’u Diyanet hizmetlerinden "kesinlikle memnunum", yüzde 56’sı "memnunum" diyor. Buna karşılık yüzde 18 oranındaki bir kesim bu konuda bir kanaat belirtmiyor. Yüzde 15 oranındaki bir kesim ise hizmetlerden memnun değil. Diyanet’in hizmetlerini yeterli görenlerin oranı yüzde 57. Yüzde 18’lik bir kesimin yeterlilik konusunda bir fikri yokken, yüzde 24’lük bir kesim Diyanet’in hizmetlerini yeterli bulmadıklarını söylüyor.
Diyanet hizmetlerinde tarafsızlık ya da ayrımcılık konusu sorulduğunda toplumun yarısının olumlu düşündüğü ortaya çıkıyor. Diyanet’in tarafsız davrandığını düşünenler yüzde 50 oranındayken, nötr düşünenler yüzde 28 ve olumsuz düşünenler ya da taraflı davrandığı algısına sahip olanlar yüzde 22 oranında.
Diyanet’in yapısıyla ilgili olarak “yalnızca Sünni Müslümanlara hizmet vermeli” fikrinde olanlar yüzde 13, “Aleviler dahil tüm Müslümanlara hizmet vermeli” fikrinde olanlar yüzde 34 ve “Müslümanların yanı sıra diğer dinlere de hizmet vermeli” fikrinde olanlar yüzde 53 oranındadır.
Aleviler arasında DİB “yalnızca Sünni Müslümanlara hizmet vermeli” fikrinde olanlar yüzde 12 ve “Aleviler dahil tüm Müslümanlara hizmet vermeli” fikrinde olanlar yüzde 46 oranındayken, “Müslümanların yanı sıra diğer dinlere de hizmet vermeli” fikrinde olanlar yüzde 43 oranında. Ağırdır bu oranlara bakarak daha çoğulcu bir Diyanet fikrine Alevilerin Sünni Müslümanlara kıyasla daha fazla destek verdiklerini gösterdiğini söylüyor.
Alevilerin yüzde 45’i Diyanet benzeri ayrı bir kurum talep ediyor. Yüzde 48’i DİB’in hem hizmetlerinde Alevileri de kapsamasını, hem de Diyanet’te Alevi temsilcilerin yer almasını talep ediyor.
Ankette cemevleri ile ilgili sorular da gündemdeki tartışmada toplumun eğilimini yansıtır nitelikte. Anket, toplumun yarısından fazlasının cemevlerinin devlet tarafından ibadethane olarak tanınmasından yana olduğunu (yüzde 52), bu fikre karşı çıkanların oranının ise yüzde 25 seviyesinde kaldığını gösteriyor.
Toplumun yüzde 41’i “Diyanet Alevilere de hizmet sunmalıdır” fikrine, yüzde 32’si “Diyanet’in Alevilere yalnızca hizmet sunması yetmez, yapısı değiştirilerek Alevilerin temsilcileri de yer almalıdır” fikrine, yüzde 27’si de “Aleviler için Diyanet benzeri ayrı bir kurum oluşturulmalıdır” fikrine destek veriyor. Araştırma, toplumun üçte ikiye (yüzde 73) yakın kesiminin Diyanet’in çoğulculaşmasını desteklediğini gösteriyor.
Konda’dan Bekir Ağırdır, toplumun yüzde 74’lük kesiminin kendisini dindar olarak tanımladığını, yüzde 26’lık kesimin ise bunun dışında kalan bir kümeyi temsil ettiğini söylüyor.
Araştırmaya göre dindar kesimin sadece yüzde 15’i DİB’in yalnızca Sünni Müslümanlara hizmet vermesi gerektiğini, yüzde 34’ünün Aleviler dâhil tüm Müslümanlara, yüzde 52’sinin ise Müslümanların yanı sıra diğer dinlere de hizmet vermesi gerektiğini savunuyor. Ağırdır araştırmanın en önemli sonucunun bu oranlardan çıkan sonuç olduğunu belirtiyor.
Konda’nın araştırmasında genel ilke olarak Diyanet’in hizmetlerinde çok özel ayrımcılık yapıldığı kanaati bulunmasa da, DİB’e dair değerlendirme, konu kadınlar olduğunda değişiyor.
“Diyanet vatandaşlık temelinde kadın-erkek eşitliğini destekleyen hizmetler veriyor” cümlesine katılanlar yüzde 53 oranıyla toplumun ancak yarısından biraz fazla. Ağırdır, kadına yönelik şiddette bir azalma olmasa da Diyanet bağlamında bakılırsa toplumda kadın meselesinde daha fazla farkındalık oluştuğunu, bunun da Türkiye’deki ‘Kadın hareketi’nin bir başarısı olduğunu savunuyor.
Nitekim ankette, “Diyanet’in kadın görevlilerinin sayısı artırılmalıdır” cümlesine katılanlar 71 oranında. Bu fikre itiraz edenler toplumun yalnızca yüzde 12’si seviyesindeyken, bu konuda kesin bir kanaati olmayanlar yüzde 18 oranında. Yine “Camilerde kadınlara ayrılan yerler yetersizdir” cümlesini doğru bulanlar yüzde 56 oranındayken, karşı çıkanlar yüzde 25; “Cuma namazında camilerde kadınlara yer ayrılmalıdır” cümlesini doğru bulanlar yüzde 48, bu önermeyi yanlış bulanlar yüzde 34 oranında.
Konda’nın araştırmasının bir diğer çarpıcı sonucu, mezhepler ve siyasi görüşlere göre Diyanet’in tarafsızlığına dair algının değişmesi. Örneğin Alevilerin Diyanet’in tarafsız olup olmadığı, hizmetlerinde ayrımcılık yapılıp yapılmadığına dair algıları olumsuz. Ak Parti seçmenleri arasında daha kuvvetli olmak üzere, Ak Parti ve MHP seçmenlerinde bu algı pozitif, CHP ve HDP seçmenlerinde negatif.
“Çevrenizde sizin ihtiyacınız açısından cami/cemevi/kilise sayısı yeterli mi?” sorusuna yüzde 71 oranında “yeterli” cevabı veriliyor. Yüzde 17 oranında “yetersiz” cevabı alınmaktadır. Alevilerin yarıya yakını ise ibadethaneleri yetersiz bulduğunu belirtiyor.
Camilere namaz, mevlit veya kandil günü ibadetler için gidenler toplumun yarısından fazlasını oluşturuyor. Diyanet’in düzenlediği dini sohbetlere katılanların oranı, Kuran kursuna ve mevlit, kandil gibi programlara katılanlara oranla daha düşük. Diyanet’in kurban bağışı organizasyonlarına katılım ise yalnızca yüzde 10 civarında. Araştırmanın bir başka istatistiği de görüşülen kişilerin eğitim seviyesi düştükçe ve yaşı arttıkça, Diyanet’in hizmetlerinden daha fazla yararlandıkları...
Toplumda insanların en az yararlandığı Diyanet hizmetiyse “Alo Fetva” uygulamasıdır. Bu hizmetten birden çok kez yararlananlar yalnızca yüzde 3 oranındayken, bir kez yararlananların oranı yüzde 4.
Nişantaşı Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Nil Mutluer de toplantıda DİB’in ekonomi- politiğine dair araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Mutluer’in araştırması, dönemlere göre siyasi ve sosyal koşulların kurumun bütçesindeki değişimleri nasıl etkilediğini gösteriyor. Mutluer, ‘’Dönemin ekonomik ve siyasi koşullarının etkisiyle Diyanet bütçesinin devlet bütçesi içindeki payının 2001 yılına kadar düşüş gösterdiği izlenmektedir. Diyanet bütçesinin devlet bütçesi içindeki payı 2003 yılından itibaren tekrar artış trendine girmiş, 2011 yılından itibaren yeniden yüzde 1’in üzerine çıkmıştır’’ diyor. Diyanet’in bütçe harcamalarına enflasyondan arındırılmış olarak bakıldığında kurum bütçesindeki en büyük reel artışlar özellikle 2000’li yıllarda gerçekleşiyor. Kişi başına düşen Diyanet harcamaları da bu dönemde en yüksek orana ulaşıyor.
Mutluer bu analizin anlaşılabilmesi için bazı kurumlara ait verilerin karşılaştırılması devletin belirli kamu hizmetlerine yönelik bakışı hakkında bir fikir verdiğini belirtiyor. Diyanet, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve sağlık personeli sayısı 2012 ve 2002 yılları itibariyle karşılaştırıldığında, söz konusu dönemde DİB personelinin sayısındaki artış yüzde 60. Mutluer bu artisan dikkat çekici olduğunu söylüyor:
‘’Buna göre cami ve hasta yatak sayısına 2005-2012 yılları için bakıldığında cami sayısındaki artış yüzde 9, derslik sayısındaki artış yüzde 19 ve hasta yatağı sayısındaki artış ise yüzde 13’tür. 2012-2002 yılları için cami sayısı ve hasta yatak sayısını karşılaştırdığımızda artış oranı sırasıyla yüzde 11 ve 17’dir’’.
Araştırmanın tam metnine ulaşmak için tıklayınız...