Sabah gazetesinin spor yazarı Erman Toroğlu, geçtiğimiz gün Galatasaray'ın Florya'daki spor tesislerinin girişinde bulunan otomatik kapıya kafasını sıkıştırarak hayatını kaybeden gazeteci Erkan Koyuncu'nun ölümüne ilişkin, "Arkadaşımız Erkan Koyuncu'nun ölümü için kaza diyorlar, şanssızlık diyorlar, diyorlar da diyorlar... Ama bir türlü insanların suratlarına bir tokat gibi gerçeği vuramıyorlar. Arkadaşlar, Erkan Koyuncu'nun ölümü resmen cinayettir" dedi.
Toroğlu'nun Sabah gazetesinde "Bunun adı cinayet" başlığıyla yayımlanan (5 Ağustos 2014) yazısı şöyle:
Bir gazetecinin başının ezilmesi tesadüf değildir. Bu taammüden cinayettir. Ağır yazdığımı düşünmeyin Tribüne oynarsan olacağı budur, ölüverirsin! Sahaya oynarsan Avrupa, Dünya şampiyonu olursun!
Arkadaşımız Erkan Koyuncu'nun ölümü için kaza diyorlar, şanssızlık diyorlar, diyorlar da diyorlar... Ama bir türlü insanların suratlarına bir tokat gibi gerçeği vuramıyorlar. Arkadaşlar, Erkan Koyuncu'nun ölümü resmen cinayettir. Bakınız neden; bu yazacağım cümleleri yalnız G.Saray için değil birçok takım için kullanabilirsiniz. Erkan kardeşimizin ölümüne sebep olan kapı neden yapılır, neden böyle bir kapıya ihtiyaç vardır? Öncelikle fanatik taraftarların kötü geçen maçlardan ya da şampiyon olamadıkları sezonlardan sonra tesisleri basacağının korkusundan.
İkincisi 'gazeteciler o tesislere rahat giremesin' mantığından. Peki bütün bunları yaratanlar kimler? Çok net söylüyorum yöneticiler. Uzağa gitmeyin, Manchester United, G.Saray maçı için Yeşilköy'e indiğinde misafir futbolculara bazı G.Saraylı taraftarların yapmadığı kalmadı. Futbolcuları diğer kapıdan kaçırdılar. Ben televizyonda, "Bunları yapanlar, bu şiddeti yaratanlar insan olamazlar, hayvanlar" dedim. Bir dakika sonra ateş etmeye başladılar,"Erman hoca G.Saraylı taraftarlara hayvan dedi" diye. Erman hoca bütün G.Saraylı taraftarlara hayvan diyecek! O işi yapanlar azınlıkta ama o işi yapanlara prim verenler perdenin arkasına kaçıp hesap vermiyorlar. Taraftarlar, işler iyi giderken güzel; işler kötü gidip tesisleri basınca o cezaevi kapıları inşa ediliyor. Peki o cezaevi kapıları yalnız taraftar için mi yapılıyor, hayır basın mensupları için de... Çünkü basın mensupları haber alamıyorlar ve o az paraya çalışan muhabir, foto muhabir arkadaşlarımız haber almak, foto çekmek için kıvranıyorlar. Takip ettikleri kulübün aleyhine bir haber verilirse 'tu kaka' oluyorlar. Onlara basın toplantılarında hakaretler ediliyor. Düşünün basın toplantılarında basına hakaret edildiğinde kamera, mikrofon ve fotoğraf makineleri oraya bırakılıp protesto edilse sonuç ne olur? Ne olur biliyor musunuz, ben söyleyeyim, kovulurlar. Sonra da yalan haber yapıyorlar diye duyurulur. Aslında yalan haberler yapmıyorlar ama bu haberler yöneticilerin işine gelmiyordur. Peki o yöneticilerden bazıları gazetecilere yalan haberler yaptırıyorlar.Mesela diyorlar ki "Emenike G.Saray'a gidecek yaz" diyor. Karşı taraf da "Ama siz alacaksınız" diyor. Cevap "Olsun sen yaz." Ters manyal.
Sonunda ne oluyor, o idareciler bazı basın mensuplarını, yani işini düzgün yapanları yalan haber yapmakla suçluyorlar.Yani yalanı kendileri yazdırabilirler. Genç Erkan kardeşimizin ölümü, yani bir gazetecinin başının ezilmesi tesadüf değildir. Bu taammüden olan bir cinayettir. Sakın ağır yazdığımı düşünmeyin. Çok fazla uzağa gitmeyin arkadaşlar! Alman futbolunu yönetmekte Beckenbauer en etkin isimlerden. Yanında da kendisi gibi bir sürü kişi var. Kim bunlar; Avrupa ve Dünya kupalarını kazanmış Alman Milli Takımı'nın eski oyuncuları. Bazıları da kulüp başkanları. Bizde kimler var, Aziz Yıldırımlar var, Ünal Aysallar var, var oğlu var. Olayın özü bu kadar. Tribüne oynarsan olacağı bu, daima ölüverirsin. Sahaya oynarsan Avrupa ve dünya şampiyonu olursun. Bu kadar basit