Toronto'nun hayali!..

Toronto'nun hayali!..
2003 Draft'inde tüm gözler LeBron James ve Carmelo Anthony'deydi. Ama onların dışında iki oyuncu geldi lige ve kimse fark etmedi. Biri 2006'de Miami Heat'i şampiyonluğa taşıyan Dwyane Wade diğeri ise Toronto takımın savaşçısı ve sahada aşağı yukarı her istatistik hanesini dolduran Chris Bosh...ARA GÖZBEK/ Tempo24 Halbuki kim derdi 5 dene önce bu çocuk ligin en ünlü yıldızlarından biri olacak. Ama bu süre içinde 3 defa All-Star olan Bosh bu sene MVP için aday bile gösteriliyor. Ama o kendini ne bir süper yıldız olarak görüyor ne de efsane adayı. Sahadaki tavırları hala üniversitedeki halleri. Mütevazi ve kendi halinde. Şimdi Toronto Raptors ondan çok şey bekliyor çünkü o artık takımının lideri. Biz de sizlere bu savaşçı Chris'in hayatının hiç de 'Bosh' olmadığını anlatalım istedik. Chris ama hangi Chris? Dünyayı bırakın sadece Amerika sınırları içinde 1000lerce Chris isminde erkek vatandaş vardır. NBA'de bile şu anda aktif oynayan 10 tane 'Chris' isminde oyuncu bulunuyor. Ama ismi bu kadar sıradan olan Chris'in hayatı ve basketbolu halbuki hiç de o kadar sıradan değil. Christopher Wesson Bosh. Asıl bu yani. 24 Mart 1984'de Texas'ın Dallas şehrinde Noel ve Freida çiftinin çocuğu olarak dünyaya gelen Chris, çok iyi bir aile-çocuğu olduğunu söyleyebiliriz. Çocukluk: Her şeyin başladığı yer Basketbola çocukken küçük kardeşiyle evde oynayarak başlayan Chris bu oyunu çok sevdiğini ta o zamanlarda belliydi. Daha 4 yaşındayken topla dripling yapmayı öğrenen Chris, basketbola o zamanlar babasını izlerken kanı ısındı. Babası kapalı sor salonunda basketbol oynarken oğlu Chris de onu izliyor ve saha kenarında kendi çapında basketbol oynamaya çalışıyordu. Chris Bosh daha henüz çocukken yaşıtlarından daha uzun olduğu için basketbol oynadığı yaşıtlarını sahada domine ediyordu. Hatta çoğu zaman ribaundu zıplamadan alıyordu. Chris basketbolun dışında lise yıllarına kadar beysbol da oynar. Basketbolunu ilerleten ve ileride NBA'de oynamak isteyen Chris'in idolü ise NBA'in süperstarlarından Kevin Garnett'ti. Hayat ne gariptir ki şimdi onunla karşılıklı rakip olarak oynuyor. Genç Chris lise hayatına Lincoln Lisesi'nde başladı ve basketbol oynamaya devam ediyordu. Okuluna basketbolda eyalet şampiyonluğu kazandıran Chris, tutturduğu istatistiklerle herkesin dikkatini alıyordu ve gelecek için ümit veriyordu. O sene eyalette yılın lise oyuncusu ve Powerade yılın oyuncusu seçildi. Slam dergisine dahi kapak olan Bosh bir çok NBA takımının menajerinin ağzını sulandırıyordu. Georgia Tech'e okumak için başvuran Chris, grafik tasarım ve işletme okumak istiyordu. Orada da okulunu basketbolda sırtlayan Bosh öğretmenleri tarafından çok seviliyordu. Çünkü Hiçbir dersi kaçırmıyor ve aksatmıyordu. Müthiş bir basketbolla dolu üniversite hayatının birinci yılının ardından okulu bırakıp profesyonel olmak istediğini açıklayan Chris, 2003 NBA Draft'ında (seçmeleri) yer aldı. NBA'de Draft'ında Kanada vizesi 2003 NBA Draft'i yıllarca konuşulacak. Dwyane Wade, LeBron James, Carmelo Anthony ve Chris Bosh...bunlar süperstar olanlar. Bulunan oyuncular o kadar kaliteliydi i bunların dışında her oyuncuyu alan takım karlı çıktı. Zaten NBA tarihinden dönem dönem böyle efsane, çok konuşulan ve NBA'ye bir çok yıldız kaznadıran bir kaç tane Draft oldu. Onları da ayrıca bir gün konu alarak ele alırız. Neyse biz konumuza dönelim. Herkesin gözü LeBron ve Carmelo'dayken, Miami Heat kendisini 3 sene içinde şampiyonluğa taşıyan oyuncu Dwyane Wade'i seçti, Toronto ise hiç fark edilmeyen geleceğin yıldızı Chris Bosh'u 4üncü sıradan seçti. Dedikodulara göre Toronto'nun baştan beri Bosh'u seçeceği belliymiş. Toronto 'scout'ları Bosh'u keşfetmiş ve aksilik durumunda başka takımlar kapmasınlar diye tantana yapmamışlar. Chris Bosh'u seçen Toronto Raptors 2003-2004 sezonuna başlarken takımın yıldızı ve lideri hala Vince Carter'dı. O sene Toronto adına işler iyi gitmedi ve sezonu erken kapattı. Zaten Vince Carter sezon boyunca “beni takas edin, beni takas edin” diye bağırıyordu. Çaylak sezonunda Chris, sezonu 11.5 sayı ve 7.4 ribaund ortalamalarıyla kapattı. 2004 yazında NBA'de gelişen takaslarla ligde dengeler iyice değişti. (Shaquille O'Neal'ın Miami takası ve Tracy McGrady'nin Houston takası, vb.) Ama Toronto'dan adeta çıt çıkmıyordu. 2004-2005 sezonu başladı ve sahada son derece isteksiz bir Vince Carter vardı. 20 maç buna dayana Toronto sonunda yapması gerekeni yaptı ve Vince Carter'ı New Jersey Nets'e gönderdi. Toronto'da yeni bir sayfa açılıyordu. Toronto'nun yeni lideri 2004-2005 sezonu çoktan başlamıştı ve 20 maçı geride bırakırken takımın yıldız Vince Carter başka bir takıma postalanmıştı. Takımın artık zoraki lideri Chris Bosh olacaktı. Vince Carter'ın yerine Toronto başka bir süper yıldız alabilecekken bunu yapmadı ve ileride büyük bir yıldız olacağına inandıkları Chris Bosh ile yola devam etmeye karar verdiler. O sezon yine playoff'lara giremeyen Toronto'da Chris Bosh'un ortalamaları yükseldi. Sayı ortalamasını 16.8'e yükselten Chris, ribaund ortalamasını da 8.9'a yükseltti. Ama önemli olan takım başarısıydı ve Raptors o sezon yine başarısızdı “Ellerim Bom'Bosh', gözümde yaşlarla...” 2005-2006 sezonunda hiçbir çıkış göstermeyen Toronto'da Bosh yine oyununu geliştiriyordu ama Raptors yine ligin diplerindeydi. Bir de talihsiz bir 22 Ocak'ta 81 sayı sendromu yaşadılar ki psikolojik olarak iyice çöktüler. 22 Ocak 2006'da Toronto Raptors, Los Angelşes'ta Lakers'a konuk olur. Hatta bir çok insan 'dandik' maç olur diye bilet alıp maça gelme gereği duymadılar. Ama o maç Lakers'ın süperstarı Kobe Bryant öyle bir şey yaşattı ki ancak 50 yılda bir olabilecek bir şeydi. İşin talihsiz tarafı bunu Torontoya karşı yapmış olmasıdır. Kobe, 22 Ocak'ta Bosh'lu Toronto karşısında tam 81 sayı kaydetti. (Not: Yazım hatası yoktur. Bilgisayar oyununda da gerçekleşmedi. Gerçekten seksen bir sayı attı.) O sezon boyunca herkes Toronto'yla adeta alay etti. Ama Chris sezonu istatistiksel olarak iyi kapattı. 22.5 sayı ve 9.2 ribaundla ligde artık bir yıldız seviyesine yükseldi. Bu arada o sezon 81 sayı felaketinin ardından sezon sonunda kendisinden bir alt sıradan seçilen Dwyane Wade'in takımını şampiyonluğa ulaştırmasına şahit olması onu daha da psikolojik bunalıma soktu. Geride bırakılan sezon adeta bir Fatih Erkoç şarksını andırıyordu...”Ellerim Bom'Bosh', gözümde yaşlarla...” Yaz aylarını az dinlenerek ve çok antrenman yaparak geçiren Bosh bir sonra ki sezona hazır olmak istiyordu. Zirveye doğru adım adım 2006-2007 sezonu başlar başlamaz işleri sıkı tutan Bosh'lu Toronto playoff'lara Doğu'dan üçüncü sıradan vize aldı. Ama ilk turda playoff'lara 6ıncı sıradan giren New Jersey Nets'e elendi. 22.6 sayı ve 10.7 ribaund ortalamaları tutturan Chris Bosh için yine de başarılı bir sezon tuttu. Ortalamalarında az da olsa yükselme olan Chris, kariyerinde ilk defa playoff'ları görmüş oldu. O sezon bir de ikinci kez All-Star olan Bosh kariyerinde zirve için Birkaç adım daha atmış oldu. 2007-2008 sezonunda istatistikleri düşen Bosh'un Raptors'u playoff'lara ancak 6ıncı sıradan yer bulabildi. İlk turda Dwight Howard ve Hido'lu Orlando Magic'e elenen Raptors'ta anlaşıldı ki takıma ikinci bir yıldız lazım. Ama o kim olacak? Ya da kim olabilir? Çünkü aksi takdirde Bosh'un da karinde yıllar çarçur olmaya devam edecek. 2008-2009: Toronto'nun hayali 'Bosh'a çıkmıyor. 2008 yazında Toronto kritik bir takasla çok önemli bir oyuncuyu takıma kattılar. İndiana'nın forvet-pivotu Jermaine O'Neal Bu oyuncuyu her ne kadar herkes NBA'de 'Öteki O'Neal' olarak lanse etse de ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu bugün Toronto'nun oynadığı basketboldan anlayabilir. Chris Bosh şu ana kadar 25.5 sayı ve 11.0 ribaunt ortalamalarıyla oynuyor ve şimdiden MVP için aday gösteriliyor. Yüksek bir olasılıkla bu sene yine All-Star olacak zaten. Ama onun artık kafasında bulunan tek bir hedef var...Şampiyonluk. Onun adı Chris. Amerika'da 1000lerce olan sıradan bir adı var. Ama oynadığı basketbol hiç de sıradan sayılmaz. 2003'te geldiği NBA'de bir yıldız olma mertebesine adım adım ulaştı. Egosunu tatmin etmek için değil, takımın ona ihtiyacı olduğu için bir lidere dönüştü. Ve şimdi Toronto Raptors'u başarıya ulaştırmaya çalışıyor. Her gece maçta her şeyini sahada koyuyor. Yani diğer bir tanımla ona yıllardan beri ona inanan Toronto seyircisinin hayalini 'Bosh'a çıkarmıyor. [email protected]