TRT çalışanı İBDA-C'yi savundu; Saymaz, "Devlet buna nasıl izin veriyor?" dedi

TRT çalışanı İBDA-C'yi savundu; Saymaz, "Devlet buna nasıl izin veriyor?" dedi

İBDA-C ve Salih Mirzabeyoğlu'nu savunan TRT çalışanı Şükrü Sak ile gazeteci İsmail Saymaz sosyal medya hesaplarından atıştı. 1998 yılında 'örgüt üyeliği'nden tutuklanan Şükrü Sak'ın cezası 13 yıl sonra onandı ve 2011 yılında yeniden cezaevine girdi. Sak, Metris'te kısa süre Salih Mirzabeyoğlu ile aynı koğuşu paylaştı. Yıllar sonra Bolu F Tipi Cezaevi'nde yine beraber kaldılar.

İsmail Saymaz, geçmişteki paylaşımlarına yorum yapan Sak'a, "Vaktiyle espri olsun diye yazdığım tweet'lerden size ekmek çıkmaz, İBDA/C'li Şükrü. Biraz utanman varsa, küfrettiğin Atatürk'ün TRT'sinde program yapmazsın. T.C. asılan İBB'de, senin gibi İBDA/C'lilere ait Kökler Derneği'nin maması kesilecek diye telaştasınız. Korkunuz bundan." yanıtını verdi.

Şükrü Sak, bu tepkinin ardından, "Espri" ise güler geçerim mesele değil tabii de! Goygoyculuk yaparken insan kendi "geçmişini" de unutmamalı! Yoksa aradan çıkıp yüzüne çarpar! Manipülatör İsmail" paylaşımını yaptı.

Sak: İbda bir dünya görüşüdür, bağlı olduğumuz dünya görüşünü saklamadık

Gazeteci Saymaz, Şükrü Sak'a İBDA-C'li olup olmadığını sordu. Sak, İBDA-C'li olduğunu saklamadığını belirterek, "İbda" bir dünya görüşüdür! Bir fikir sistemidir! (Bunların anlamını bildiğini sanıyorum) Bu dünya görüşüne bağlı olduğumuzu hiçbir zaman hiçbir yerde gizlemedik; Mahkeme salonlarında; hakimlere, savcılara da anlattık! Bu üfürükten "yaftalamalar" bize yapışmaz. Şu "TC" şeni açıkla" ifadelerini kullandı.

Saymaz: TRT böyle bir kişiye nasıl program yaptırır?

Saymaz, Sak'a tepkisini "Şükrü Sak adlı kişi, Türkiye'de emniyet raporlarına göre onlarca terör eylemine karışmış yasadışı bir örgütü, fikir sistemi diye savunuyor. "Ben de mensubuyum" diyor.  Olabilir, diyelim. Fakat nasıl olur da TRT, böyle bir kişiye program yaptırır? Devlet buna nasıl izin veriyor? Şükrü Sak, örgütün İBDA/C, 1999'da cezaevinde PKK ile işbirliği yaptı mı? Bizzat sen 1 Mart 1999'da PKK'nın Almanya'daki MED TV'sini ziyaret edip yayında PKK'ya destek açıklayan bir bildiri okudun mu, okumadın mı?" sözleri ile devam ettirdi.

Şükrü Sak ise son paylaşımında "Bunların hepsi yalan İsmail! Senin şimdiki yalanların gibi! Sen bırak bu palavraları da; Siz şu anda PKK ile ve onun uzantıları ile Ve FETÖ ile yaptığınız aleni İşbirliğini nasıl açıklıyorsun onu söyle! Büyük Doğu-İBDA bir dünya görüşüdür! Bir fikir sistemidir! İnsan ve toplum meselelerine dair çözümler ortaya koyan bir düşünce sistemidir! İnsan kafasını fare başından ayıran yegâne şey “düşünce”nin sistematik halidir Kafasıyla kçı yer değiştirenlerin bunu anlayacağını sanmıyoruz" dedi.

İBDA-C nedir?

İBDA-C, 'İslami Büyük Doğu Akıncıları Cephesi'ni; Büyük Doğu ise Necip Fazıl'ın 1940-1980 arası çıkardığı yayınlarla ortaya koyduğu ideolojiyi temsil etmekte.

İBDA-C kurucusu Salih Mirzabeyoğlu, 15 yaşında Necip Fazıl ile tanışmış ve Nakşibendi tarikatına katılmıştır, Necip Fazıl'ın fikirlerinden büyük ölçüde etkilenen Mirzabeyoğlu, sonrasında ise 1970'te Akıncılar Derneği'nin kurucularından olmuştur. Akıncılar da, derneğe bir ithaf taşımaktadır.

Politikleştirilmiş askeri savaş stratejisi İBDA-C tarafından benimsenmiştir.  İBDA-C ismi yakın tarihimizde birçok saldırı ile ilişkilendirildi, bunların bir kısmını üstlenmemelerine karşın; ses getiren birçok terör saldırısında İBDA-C'nin imzası bulundu. 

Gaziantep Fuarı'nda Hristiyanlık ile ilgili kitap ve kaset satılan bir standa yapılan bombalı saldırı sonucunda 6'sı ağır 25 kişi yaralanmıştı. İBDA-C'nin üstlendiği saldırının sonucunda yoğun bakıma alınan 3 yaşındaki Ali Özdemir hayatını kaybetti. 

1999 yılına gelindiğinde ise, Türkiye'yi şok eden hain bir suikast gerçekleştirilmişti; Prof. Ahmet Taner Kışlalı aracına konulan bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti. 1999 yılını 'İslami İhtilal Yılı' olarak ilan ettiklerini söyleyen İBDA-C üyeleri, Kışlalı saldırısını üstlendi. 

Bunun dışında, 2003'ün Kasım ayında İstanbul'un Osmanbey ve Kuledibi'ne meydana gelen bombalı saldırılar El Kaide'nin üstlenmesine karşın, o dönem İBDA-C ile ilişkilendirilmişse de iddia olarak kaldı.