Trump-Rusya ilişkisi İkinci Watergate Skandalı'na yol açar mı?

Trump-Rusya ilişkisi İkinci Watergate Skandalı'na yol açar mı?

ABD Adalet Bakanı Jeff Sessions'ın Rus büyükelçiyle görüştüğü halde bunu inkar etmesiyle başlayan tartışmalar, ülke tarihinin en bilinen siyasi skandalı olan Watergate ile kıyaslamaların yapılmasına neden oluyor.

1972 yılında başlayan olaylar, basının siyasi casusluk, sabotaj ve rüşvet ağını ortaya çıkarmasının ardından, dönemin ABD Başkanı Richard Nixon'ın 1974'te istifa etmesine yol açmıştı.

ABD Başkanı Donald Trump ile Watergate arasında benzerlik kuran isimler arasında, skandalın patlak verdiği dönemde Amerikan Federal Soruşturma Bürosu (FBI) tarafından "örtbas çalışmalarının esas manipülatörü" olarak nitelendirilen Nixon'ın avukatı John Dean de yer alıyor.

BBC'ye konuşan Dean, "Bu başkanlık dönemi başladığından bu yana Watergate'in ayak seslerini duyuyorum. Henüz 2. Watergate'i yaşıyoruz demek için çok erken ancak kesinlikle bu yönde eğilimler görebiliyoruz ve Sessions'ın Senato önünde gerçekleri gizlemesi de bu eğilimlerden sonuncusu" diyor.

Watergate, ABD'nin başkenti Washington'da ofis ve konutlardan oluşan bir sitenin adı. Haziran 1972'de Watergate sitesinde, Demokrat Parti'ye bağlı Demokratik Ulusal Komitesi'nin (DNC) ofislerine dinleme cihazı yerleştirmeye çalışan beş kişi yakalandı.

Bu çalışmaların Nixon'ın çalışma arkadaşlarıyla bağlantılı olduğu tespit edildi. Amerikan Senatosu olayla ilgili olarak soruşturma açtı ve Nisan 1974'te Başkan Richard Nixon, Watergate ile ilgili konuşmalarını içeren bantların montajlanmış halini yayınladı.

Temmuz ayında Yüksek Mahkeme, Nixon'ın bantların orijinallerini sunması gerektiğine hükmetti ve Amerikan Temsilciler Meclisi Yargı Komitesi de Nixon ile ilgili azil sürecini başlattı.

Ağustos ayında, Nixon gizli dinlemeyle ilgili çabaların örtbas edilmesinden haberdar olduğunu ve FBI soruşturmasının önünü kesmeye çalıştığını kabul etti. Dört gün sonra da ABD tarihinde istifasını sunan ilk ve tek başkan oldu.

Peki Trump yönetiminin Rusya ile var olduğu öne sürülen bağlantıları ile 45 yıl önce yaşananlar arasında parallellik var mı?

Benzerliklerin başında DNC'nin hedef olması geliyor.

Watergate'te ofisine gizlice girilip dinleme cihazı yerleştirilmek istenen DNC, geçen yılki seçim kampanyası sırasında bir kez daha hedef alındı. Bu kez, gizli iç yazışmaları bilgisayar korsanları tarafından çalındı ve sızdırıldı.

ABD istihbarat kurumları, DNC'ye yönelik siber saldırının arkasında Rusya'nın olduğunu öne sürüyor. Rusya ise iddiaları reddediyor.

Rusya'nın, seçimi Trump'ın kazanmasını istediği düşünülüyor. Özel bir istihbarat şirketi tarafından hazırlandığı anlaşılan, doğruluğu teyit edilmemiş bir raporda Rusya'nın Trump'ı zor durumda bırakacak bazı bilgileri elinde tuttuğu ve şantaj yapabilecek durumda olduğu öne sürülüyor.

Eski Başkan George W. Bush'un etik konulardan sorumlu avukatı Richard Painter gibi bazı yorumcular, yeni yönetimin Rusya bağlantılarının yanında 'Watergate'in devede kulak kalmasından' endişe ediyor.

Vox'a konuşan Painter, "Bu soruşturmada elde edilen bulgular, Watergate'in DNC ofisine gizlice girilmesi emrinin başkandan değil, orta düzey kampanya yetkililerinden geldiği sonucuna ulaşılan ilk aşamalarında ortaya çıkartılanlardan çok ama çok daha vahim. Bu daha vahim bilgiler şunlar: Bu işi yönete yabancı bir güç var. Watergate'ten çok daha vahim bir durumla karşı karşıyayız" dedi.

ABD Adalet Bakanı Jeff Sessions'ın gerçekleri gizlediği yönündeki iddialar da, Watergate kıyaslamalarının yapılmasına neden olan bir diğer konu.

Nixon'ın adalet bakanlarından John Mitchell da daha sonraki bir dönemde skandalda üstlendiği rolle ilgili olarak yemin altındayken yalan söyleme de dahil bir dizi suçtan dolayı hapis yattı.

Yerine atanan Richard Kleindienst ise her ne kadar Watergate Skandalı'nda adı geçmemiş olsa da 1974 yılında Senato'daki adaylığının onayı için yapılan oturumunda bir iletişim şirketine yönelik torpil yaptığı iddiaları hakkında doğruyu söylememekten suçlu bulundu.

Dean, "Senato'daki ifadesine bakınca Sessions'ın tam anlamıyla dürüst davranmadığı çok net görülüyor ve adalet bakanı olarak ilgili soruşturma süreçlerinden kendini azletmesinden dolayı bu iddiaların yakın zamanda geçeceğini sanmıyorum. Bu iş daha devam edecek. Watergate'in ürkütücü yankılarını duymayı sürdürüyoruz" dedi.

Sessions, Rusya'nın ABD Büyükelçisi Sergei Kislyak ile yaptığını kabul ettiği toplantılardan dolayı istifa baskısı altında bulunuyor. Kislyak'ın görüşmeleri daha önce de Trump'ın eski ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn'in istifa etmesine yol açmıştı.

Flynn'in ayrılması üzerine deneyimli gazeteci Dan Rather, Facebook üzerinden yazdığı mesajda, "Watergate, hayatımda gördüğüm en büyük siyasi skandaldı. Ya da en azından hayatımda şu ana kadar gördüğüm demeliyim" dedi.

Flynn'in, Beyaz Saray'daki görevine başlamadan önce Kislyak ile diplomatik meseleleri görüştüğü öne sürüldü. ABD'de sivil vatandaşların diplomatik süreçlere müdahil olmaları yasadışı bir faaliyet olarak nitelendiriliyor.

Bazı yorumcular, Trump yönetimi ile Rusya arasındaki bağlantıların incelenmesi için Senato'da Watergate zamanında oluşturulana benzer, iki partinin de temsilcilerinin olduğu bir komite kurulması çağrısı yapıyor.

Dean, "Bu işle ilgili vakit geçirmeksizin özel bir savcı atardım" dedi.

Trump'ın Ocak ayında Adalet Bakanı Vekili Sally Yates'i görevden alması da, Nixon'ın 1973 yılında Watergate skandalı döneminde bağımsız özel bir savcıyı kovması ve bunun da Adalet Bakanı Elliot Richardson ile yardımcısı William Ruckelshouse'un istifasını tetiklemesiyle "Cumartesi gecesi kıyımı" olarak adlandırılan olayla benzerlikler kurulmasına yol açtı.

Nixon ve Trump haricinde bugüne kadar adalet bakanını vya bu göreve vekalet eden bir kişiyi görevden alan başka bir başkan yok.