Trump verdiği sözleri tuttu mu?

Trump verdiği sözleri tuttu mu?

Bir başkanın başarısını "ilk 100 gününe" bakarak belirlemek biraz yüzeysel bir girişim olabilir.

Eğer insanlar 12 parmakla doğmuş olsalardı, o zaman belki de başkanları ilk 144 günlerine bakarak değerlendirirdik. Eğer Dünya biraz daha yavaş dönüyor olsaydı, o zaman başkanların başarı elde etmek için daha çok vakitleri olurdu.

Yine de, 100 gün bir başkanlığın şekli şemali hakkında bir fikir sahibi olmak ve kampanya sözlerini yerine getirmede ne tür ilerlemeler kaydettiğini değerlendirmek için oldukça fazla bir süre.

Donald Trump'ın başkanlığının ilk 100 günü sıkıcı ve yavaş olmaktan son derece uzaktı. Ancak bunun ne kadarı patırtıydı, ne kadarı gerçek eylem içeriyordu?

Duvarla başlayalım - Başkanın tek vaadi değil, ancak kesinlikle en eskilerinden ve en iddialılarından biri. Trump kampanya mitinglerinde durmadan ABD-Meksika sınırına inşa etmeyi planladığı büyük duvardan bahsetti ve Meksika'nın projenin parasını ödeyeceğini söylediğinde destekçileri bağırarak onay verdi.

Başkanın haftasonu paylaştığı bu tweet ise bununla çelişiyor.

"Nihayetinde, ancak erken başlayabilmemiz için ileriki bir günde, Meksika bir şekilde son derece ihtiyacımız olan duvarın parasını ödeyecek."

Trump'tan duvar konusunda geri adım

Bu, Trump'ın 140 karakterde ya da daha azında, siyasi gerçeklikleri karşılama meselesi.

Kampanya söylemi kolay. Washington'da sözleri eyleme dönüştürmek çok daha karmaşık.

Yönetim, duvar inşasına başlamak için para ayırma sözü verdi. Ancak şu giderek açıklık kazanıyor ki Kongre'nin duvar için milyarlarca dolar bulması gerekiyor.

Bu, başkan ile aralarında pek çok Cumhuriyetçinin de olduğu, Trump'ın biricik projesi için kesenin ağzını açmaya niyetli olmayan milletvekilleri arasında, özellikle de ABD-Meksika sınırını temsil edenler arasında, bir restleşmeye yol açıyor.

Söz tutuldu mu? Hayır.

Trump, Yüksek Mahkeme'deki boş koltuğu, başkanlık kampanyası sırasında açıkladığı listeden doldurma sözü verdi ve Neil Gorsuch'u aday göstererek bunu yaptı.

Trump, Gorsuch'un Beyaz Saray'daki yemin töreni sırasında "Amerika Birleşik Devletleri başkanının yaptığı en önemli şeyin her zaman ABD Yüksek Mahkeme'ye insanları atamak olduğunu, umarım bu atamadaki gibi muhteşem insanlar olurlar, duydum" dedi.

"Ve söyleyebilirim ki, bu büyük bir onur. Ve bunu ilk 100 günümde yaptım. Bu da güzel. Bu kolay mı sanıyorsunuz?"

Bu, birinin "kolay"ı nasıl tanımladığıyla ilgili.

Cumhuriyetçi senatör lideri Mitch McConnell, Demokratlardan birleşik bir muhalefete karşı gelerek, Yüksek Mahkeme onayları için uzun süredir var olan çoğunluk oyuyla seçilme teamülünü bozdu.

Bu olduğunda geriye Senato'daki Cumhuriyetçi çoğunluğun arzusunu dayatması kaldı.

Trump'ın sadece bir kağıt parçasına bir isim koyması ve yükün çoğunu üstlenmeleri için Senato'daki Cumhuriyetçilere güvenmesi gerekmiş olabilir. Ancak yapılacaklar listesinden bir maddeye tik atmış oldu.

Çalkantılı bir kampanya süreci sırasında, Yüksek Mahkeme'de güvenilir bir muhafazakara sahip olacaklarını düşünerek ona destek olan Cumhuriyetçi tabanı memnun etti.

Söz tutuldu mu? Kesinlikle.

"Kimse sağlık hizmetlerinin bu kadar karmaşık olabileceğini bilmiyordu."

Siyasi mezar taşları için çok erken, ancak eğer Trump'ın başkanlığı organizasyon bozukluğunun yükü ve yerine getirilmemiş sözlerle çökerse, Şubat ayında sarfettiği bu söz, kendi partisinin bile sağlık reform konusunda anlaşamadığını açık eden bir mezar taşı yazısı için de uygun olacak.

Başkanlık kampanyası sırasında bir noktada, Trump - Obamacare olarak bilinen- Demokratik sağlık reformu yasasını ofisteki ilk gününde feshetme sözü verdi.

Ancak Trump 64. gününde, ilk yasama çabasının çer çöp olmasından sonra zaman çizelgesinde geriye düştü.

"Hiçbir zaman onu 64 gün içinde feshedeceğimi ve yerine başka bir şey getireceğimi söylemedim" dedi. "Uzun bir vaktim var. Ama harika bir sağlık reformu tasarısı ve planına sahip olmak istiyorum ve olacağız. Bu gerçekleşecek. Ve çok uzak bir gelecekte olmayacak."

O zamandan beri yeni bir anlaşma üzerinde çalışıldığı iddia edildi, ancak bu söylentiler yakından incelendiğinde buharlaştı.

Söz tutuldu mu? Hayır. kesinliklikle hayır.

Trump'ın göç konusundaki sözlerini yerine getirmesi noktasında farklı fikirler söz konusu olabilir, ama bu denemediği anlamına gelmez.

Yönetimi ABD göçmen programını kesmek ve vatandaşlarının çoğunluğunun Müslüman olduğu bir grup ülkenin vatandaşlarının ABD'ye girişini engellemek için iki girişimde bulundu, ancak bu kararnamelere bir grup mahkeme hakimi tarafından taş kondu.

Ancak Trump ABD genelinde göç yasalarını sertleştirdi.

ABD'ye giren belgesiz göçmen sayısının son yıllarda düşen bir seyir izlemesine rağmen, kampanyası boyunca başkan göç konusunda sert konuştu.

Göç politikası üzerinde başkanının otoritesini kullanmasına yasaların izin verdiği düşünüldüğünde, Trump kesinlikle sözlerini eylemlere dönüştürmeye çalışıyor.

Sözler tutuldu mu? 'Sözde hakimler'in çabalarına rağmen, Evet.

Kampanya sırasında, Trump'ın dış politika vizyonu, bazen birbiriyle çelişen, sık sık tartışmaya yol açan önerilerdi.

Trump, Irak Şam İslam Devleti, İran ve Çin'e karşı sert tutum benimsemekten bahsetti, İsraille ilişkileri sağlamlaştırma ve Rusya ile ilişkileri onarmaktan söz etti.

Tutsaklara işkencenin kullanımına yönelik kısıtlamayı kaldırmaktan ve ABD ordusuna harekete geçmesi için daha fazla otorite vermekten bahsetti.

Bütün bunların ötesinde, Amerikan çıkarlarını öncelik yapma sözü verdi ve yük olarak gördüğü ABD müttefiklerine ve uluslararası ittifaklara desteği önemsizleştirdi.

Başkan olduğu süreçte, çelişkilerin doğası değişmiş olabilir ama tartışmalar sürüyor.

Söz verdiği gibi Trans-Pasifik Ortaklığı'ndan ABD'yi çekti ve Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması için gözden geçirme sürecini başlattı.

İşkence, Savunma Bakanı James Mattis sayesinde gündemin dışında duruyor. Trump zaman zaman yabancı liderlere askeri harcamalarını artırmalarını söyledi. Diğer yandan, yakın zamanda NATO üyeliğinin kıymetinden bahsetti.

Çin'e geldiğimizde, daha yumuşak bir çizgi benimsedi

Daha sonra Trump'ın Suriye güçleri üzerinde füze saldırısı var. Bu, aday Trump'ın faydasız olacağı gerekçesiyle ciddiye almayacabileceği bir eylem ve 2013 yılında o zamanlar televizyon yıldızı olan Trump, Barack Obama kendi Suriye müdahalesini önerdiğinde bunu kınamıştı.

Sözünde durdu mu? Evet, hayır, belki. Seçimi siz yapın.

Trump geleneksel bir başkan olmaktan çok uzak, bu yüzden belki onun başkanlığının ilk birkaç ayını geleneksel yöntemlerle, örneğin politika başarıları ve başarısızlıkılarıyla, değerlendirmek haksızlık.

Ona oy verenlerin çoğu adaylığını belirli vaatler üzerinden desteklemedi, siyasi sistemi tepetaklak edeceği sözü nedeniyle destekledi.

Eğer Trump'ın alışılagelmiş siyaseti ne kadar altüst ettiğini baz alan bir performans ölçer olsaydı, Trump açıkara galip gelirdi.

Tartışmalı tweetleriyle ve hesabedilmemiş açıklamalarıyla ulusal gündemi belirlemeye devam ediyor ve eylemleri geleneksel siyasi normları ve standartlara meydan okuyor.