ABD Başkanı Donald Trump'ın eylemleri Arap ve Müslüman dünyasını uyandıracak, Amerika'nın bölgedeki barış sürecinde yanlış yönlendirildiklerini hissetmelerine neden olacak hamlelermiş gibi gözükebilir.
ABD'nin İsrail'in tarafında yer aldığını fark edip, Amerikalıların Arapların hislerini veya bölgedeki istikrarı umursamadığını düşünebilirler.
Müslüman dünyasını birleştiren geleneksel konu Filistin meselesiydi. Müslümanlar, Suriye ve Irak hakkında farklı düşüncelere sahip olsalar da, Filistin konusunda özellikle de Kudüs ile ilgili olarak bir arada dururlar.
Bunu daha ileri de taşımak mümkün. Bu birliği öne çıkarıp İslam dünyasındaki bağlar sembolik bir seviyede güçlendirilebilir. Trump'a ve İsrail'e karşı, özel olarak da ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyıp, İsrail'deki büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıma kararına karşı.
Fakat bu yeni bir mesele değil. Tarihe bakarsak yeni bir intifada başlayacağını düşünmek mantıksız olmaz. Hamas bunun çağrısını çoktan yaptı bile.
Müslüman dünyasında barışçıl bir çözüm olacağına, bağımsız bir Filistin devletinin mümkün olduğuna dair bir inanç vardı. Fakat Oslo Anlaşması'nın üzerinden 23 yıl geçmesine rağmen hiçbir şey olmadı. Batı Şeria ve Kudüs'e 800 binden fazla İsrailli yerleşti.
Trump'ın bu kararının ardından barış sürecinin canlandırılmadığı, aksine öldürüldüğüne dair bir his hakim.
Bir barış sürecinin son aşamalarında olmalıydık. Peki Trump böyle davranırsa barış süreci nasıl korunabilir? Bu, bir imkansızlık hissi yaratıyor.
Kudüs'ün geleceği bunun merkezinde. Eğer Kudüs'ün İsraillilerin olduğu kabul edilirse Filistinlilere bu süreçte müzakere edecek ne kalacak?
Yakın geleceğe dair sonuçlara yol açacaktır bu karar. Bunların içinde protestolar ve eylemler olduğu gibi, şiddet tehdidi ve yeni bir intifada ihtimali de bulunuyor. İnsanlar halihazırda öfkeli olsa da böyle bir sürecin nasıl sonuçlara yol açacağını kestirmek zor.
Dünya nüfusunun yüzde 22'sini temsil eden 1,5 milyar nüfuslu, Müslümanların çoğunlukta olduğu 56 ülke bu öfkede birleşmiş durumda. Onlar için Kudüs, Mekke ve Medine'nin ardından en kutsal üçüncü kent.
Bu aynı zamanda nedensiz bir hakaret. ABD neden elçiliğini taşımak istesin? Neden bunu şimdi yapmak istesin?
Bir süper güç Müslümanların kutsal ve kendilerine ait olduğunu düşündüğü bir yerin etrafındaki İsrail anlatısını kabul etmiş oluyor. Bu diğer farklılıkları aşmayı sağlayacak mı? 56 ülkenin arasında Kudüs meselesinin ötesindeki büyük farklılıklar derin, hassas ve karmaşık.
Müslüman dünyası aralarındaki farklılıkları Kudüs meselesinde bir kenara bıraksa da bu hükümetlerin aralarında üstesinden gelemeyecekleri farklılıklar bulunuyor.
Bir diğer büyük paradoks ise Amerika'nın terörizme karşı savaşıyla ilgili. Batı ülkeleri İslami radikalizm ile savaşırken Trump'ın bu hamlesi El Kaide ve IŞİD için büyük bir ödül ve onlara en iyi cephaneyi sunmuş olacak.
Bu gruplar, "Bak bize karşı savaşan Amerikalılar Irak ve Suriye'de bizi bitirdikten sonra Arapları değil İsraillileri ödüllendiriyorlar" diye düşünebilirler. Bu, Orta Doğu'da terörizmi ve radikalizmi cesaretlendirecektir. "İntikam" düşüncesi Avrupa ve ABD'ye ulaşabilir.
Bu radikallerin lehine olacak, Orta Doğu'daki ABD müttefikleri Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeleri utandıracaktır. Bu yüzden zarar vericidir.
Bunun ardından insanlar sahada Filistin davasının arkasında toplansa da bu bir birliği teşvik etmektense daha fazla huzursuzluğa yol açacaktır.
Paradoks da burada: Trump'ın bu kararı farklı Müslüman ülkelerden insanları bir araya getirmeye yardımcı olsa da aynı zamanda radikalizmi besleyecektir.