Trump’ın vize yasağı ve Türkiye'nin ölçülü tepkisi

Trump’ın vize yasağı ve Türkiye'nin ölçülü tepkisi

20 Ocak'ta görevi Barack Obama'dan devralan ABD'nin 45. Başkanı Donald Trump'ın ilk icraatlarından biri, nüfuslarının çoğu Müslüman 7 ülkeye vize yasağı uygulamak oldu. Başta yasak konulan ülkelerinkiler olmak üzere pek çok lideri yeni kararnameyi kınayan açıklamalar yaparken, Türkiye en azından şimdilik daha ölçülü bir tepkiyle yetindi.

Türkiye saati ile Cumartesiyi Pazar'a bağlayan gece havaalanlarında vizesi olmasına rağmen ABD'ye giremeyen Irak, İran, Suriye, Somali, Sudan, Libya, Yemen vatandaşları hem ABD hem de dünya kamuoyunun birinci gündem maddesi oldu.

Suriye, Irak, Yemen savaşın yıkıma uğrattığı ülkeler. Sudan, Libya, Somali de hem istikrarsız yapılarıyla biliniyor hem de yoksullukla mücadele ediyor.

Kimileri bunu Müslümanlara ve göçmenlere yönelik bir yasak olarak değerlendirirken, Trump konunun bu ülkeden gelen insanların dinleri değil; "ulusal güvenlik" olduğunu savunuyor.

Türkiye'den bugüne kadar iki başbakan yardımcısından, Mehmet Şimşek ve Numan Kurtulmuş'tan net mesajlar geldi.

Mehmet Şimşek kararnamenin uygulandığı Pazar günü attığı bir tweet'te, Türkiye'nin en fazla mülteci barındıran ülke olduğuna dikkat çekerken, "ABD'ye alınmayan küresel yetenekleri memnuniyetle almaya hazırız" dedi.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş ise bugün Habertürk gazetesinde yayımlanan mülakatında, "Bunu kabul etmek mümkün değil" dedi.

Gazete ayrıca Kurtulmuş'un, "Amerika gibi bütün farklı dinleri ve etnik grupları bir arada bir kapta eriten bir millet olarak bilinen bir ülkede, bu kararın alınması son derece rencide edicidir. Doğru değildir. Gerçekten de insanlar arasında ayrımcılık oluşturan bir karardır. Bu kararı düzelteceklerini ümit ediyorum" dediğini yazdı.

Peki dünyayı sarsan bu karar uygulanırken Türkiye neden düşük bir tonda tepki vermeyi tercih ediyor?

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan uzmanlar bunun arkasında, Erdoğan'ın Trump yönetimiyle beyaz bir sayfa açmak isteğinin olduğu söylüyor ve bu nedenle Müslümanlara yönelik vize yasağı konusunda keskin bir çıkış yapmadığını belirtiyor.

Türkiye'nin ABD ile ilişkilerini iyileştirme hayalini kurduğu bu yeni dönemde Trump yönetiminden beklentileri; Suriye'de Kürt gruplar YPG/PYD ile işbirliğini gözden geçirmesi, 15 Temmuz darbe girişiminin ardında olmakla suçladığı Gülen hareketinin ABD'deki mali kaynaklarını kesmesi ve elbette Fethullah Gülen'in iadesi bulunuyor.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nın (SETA) Prof. Dr. Muhittin Ataman, Obama yönetimiyle ilişkilerin özellikle son 4 yılda sürekli olumsuz ilerlediğine dikkat çekerek, Obama gibi Demokrat Parti'den gelen Hillary Clinton'un başkan olmamasının Türkiye için bir avantaj olabileceği beklentisini hatırlatıyor.

Ataman "Erdoğan'ın Müslüman dünya için bir umut olması, lider olması, Türkiye'ye böyle bir bakış olması şu anda birinci öncelikli konu değil. Bu konuda bilerek bir susma tercihinde bulunuluyorsa, gerekli alanlara odaklanıp, ulusal güvenliği doğrudan tehdit altına almayan konuları sorunsallaştırıp, Trump yönetimiyle Obama döneminde süregiden sorunları daha da katmerleştirmenin önüne geçmeye çalışılıyor" diyor.

Peki tüm bunlara rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çoğu Müslümanlara yönelik olan bu vize yasağına karşı bir açıklama yapmazsa bu duruma sessiz kalmış olmayacak mı?

Bu soruyu Ataman şöyle yanıtlıyor, "Burada eğer yine bir yorum getirecek olursak, akla gelen bir başka husus da şudur. İlişkileri sıfırlama, bilgisayarlardaki gibi resetleme beklentisi var. Şu noktada, [bu konuda] karşı tarafların temsilcileri durumuna gelirse, bunun önü alınmaz. Temkinli olmak bir zaruret gibi görünüyor."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan güçlü bir açıklama gelirse ilişkilerin geleceğinin ne olabileceğine ilişkin tahminini ise şöyle aktarıyor Ataman:

"Söylemler çatışıyor zaten. Bunu siyasete tahvil ederse iki ülkenin kaybedeceğini düşünüyorum. Bunu Türkiye göze almak istemez doğal olarak. Geçmişe baktığımızda atılması adımlar, söylenmesi gereken sözler vardır diye bekliyoruz ama bu diğer atılması gereken adımların hepsini yok eden bir söylem olacaktır."

Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi'nden (EDAM) Sinan Ülgen de benzer bir noktaya dikkat çekiyor ve "Burada tabii Erdoğan ve Türkiye bakımından çok zor bir durum var" diyor.

Trump'ın 20 Ocak'ta göreve başlamasının ardından bazı dünya liderleri ile görüştüğünü ancak bunların arasında Erdoğan olmadığını hatırlatarak, "Öyle olunca Türkiye yanlış tondan bir açıklamanın bu sürecin ilk adımı olmasını gayet tabii ki arzu etmiyor. O yüzden bu çekingenlik ve tereddüt. Ama Trump tabii Erdoğan açısından işleri zorlaştırıyor" diyor.

Peki ulusal çıkarlar, Türkiye'nin ABD ile ilişkilerde yeni bir sayfa açma umudu, uzun yıllar sürdürdüğü İslam dünyasının lideri olma iddiasını geri plana mı itiyor?

Ülgen bu noktada Erdoğan'ın çıkmazına işaret ediyor ve "Birçok dünya liderinin çıkıp Trump'ın eleştirilmesi gereken kararlarını eleştirirken Türkiye'nin ve hele İslam dünyasının liderliğine oynama potansiyeli olduğunu düşünen ve, dış politikasını belirli bir dönem bunun üzerine oturtmuş bir ülkenin sessiz kalması açıkçası oldukça dikkat çekici oluyor" diyor.

Ancak bununla birlikte Türkiye'nin pozisyonunu ve beklentilerini bir kere daha hatırlatarak, bu hayallerin boşa çıkabileceği ihtimaline dikkat çekiyor: "Burada Erdoğan bakımından çok ciddi bir açmaz var. Bir yandan sahip olduğu değerleri adeta aşağılayan bir yeni ABD başkanı var. Diğer yanda da bu ABD başkanıyla iyi ilişkiler kurma hayali var. Bu ikisini birlikte götürebilmek oldukça zor olacak. Belki de Trump'ın seçildiğine sevinenlerin bu muhakemelerini gözden geçirmeleri gerekecek. Hem de çok kısa bir süre içinde."