Trump'ın zaferi ABD'de ırksal gerilimleri artırır mı?

Trump'ın zaferi ABD'de ırksal gerilimleri artırır mı?

Richard Spencer, kuşkusuz seçim gecesinin en mutlu isimlerinden biriydi.

Trump destekçisi olan Spencer, sosyal medya üzerinden sevincini paylaştığı mesajlarından birinde, "Kazandık. Artık yeni bir dünya var" diyordu.

Spencer'ın Trump destekçisi olmasının yanı sıra başka bir özelliği daha var. Kendisi, beyaz ırkın üstün olduğuna inanan ideolojinin en tanınan ve önemli isimlerinden biri.

ABD'de beyaz ırkın üstünlüğüne inananlar (white supremacists), kökenleri Avrupa'ya dayananların Afrika gibi yerlerden gelenlere kıyasla daha zeki ve daha ayrıcalıklı olduğuna inanıyor.

Bu grup, bundan dolayı ABD devletinde ve devlet kurumlarında beyazların hakim olması gerektiğini düşünüyor.

ABD'de 19. yüzyılda bazı bölgelerde köleliğin yasaklanmasının tetiklediği iç savaş sırasında, bu ideolojiye inananlar, Birleşik Devletler'den ayrılmak için Amerika Konfedere Devletleri'ni kurmuş ve savaşa başlamıştı. Savaştan federal yönetim galip çıkınca, kölelik ülke genelinde kaldırılmıştı.

Bununla birlikte, Afrika kökenli Amerikalılara yönelik ayrımcılık uzun bir süre daha devam etmiş ve siyahilerin vatandaş haklarının tamamını kullanabilmeleri ancak 1960'lardaki özgürlük hareketiyle sağlanabilmişti.

Beyaz ırkın üstünlüğü düşüncesinden hareketle siyah-beyaz eşitliğine karşı çıkmak 19.yüzyılda kurulan Ku Klux Klan gibi örgütler, 1960'larda da Afrika kökenli Amerikalılara yönelik saldırılarını sürdürmüştü.

Beyaz ırkın üstün olduğu düşüncesi, 20. yüzyılın ikinci yarısında yalnızca ABD değil, dünyadaki özgürleşme hareketleriyle birlikte zayıflamaya başlamıştı.

Ancak, Trump'ın seçim zaferi, bu düşüncenin yeniden güç kazandığının bir işareti olabileceği kaygısını doğuruyor.

Spencer, Eylül ayında BBC'ye yaptığı açıklamada, "Trump'ın oku, bizim gittiğimiz yönü gösteriyor" demişti.

Spencer, beyazların ayrıcalığının artırılması gerektiğini ve "kendi insanlarını diğerlerinden daha fazla önemsediğini" savunuyor.

Spencer'a göre, siyahiler "bir şekilde" ABD'de yaşıyor olmalarına karşın, binlerce yıl içerisinde evrilen ırk özelliklerinden dolayı asla ABD'nin tanımlayıcı bir unsuru olamayacaklar.

Bu ideoloji, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında Ku Klux Klan gibi örgütlerin siyahilere yönelik saldırılarından dolayı ırk konusunun hassas bir bacağını oluşturuyor.

Bu nedenle, Trump'ın söylemlerinin bir kısmı ve destek aldığı bazı gruplar da bu hassasiyetin yeniden gündeme gelmesine ve ırk bağlantıları endişelerin artmasına neden oluyor.

Irkçılıkla mücadele eden sivil toplum kuruluşları, beyaz üstünlüğüne inananların savunduğu bazı düşüncelerin Trump'ın seçim kampanyasının merkezinde oturduğuna dikkat çekiyor.

Bunlar arasında, Meksikalı göçmenleri "tecavüzcülükle" suçlamak, güney sınırına duvar örmek, Müslümanların ABD'ye girişini yasaklamak, LGBTİ karşıtı bazı eylemlere katılmak ve Twitter'da bazı ırkçı grupların mesajlarını paylaşmak yer alıyor.

ABD'de ırkçı ve radikal grupları takip eden sivil toplum kuruluşu Southern Poverty Law Center'a (SPLC) göre, aşırı sağcı bazı grupların Trump'ın seçilmesinden büyük memnuniyet duymaları, "on yıllardır ortada olmayan bazı görüşleri yeniden gündeme gelmesine" yol açıyor.

SPLC başkanı Richard Cohen yaptığı yazılı açıklamada, "Irkı, dini, etnik kimliği ve cinsiyetinden dolayı insanları aşağılayan bir başkanı seçtiğimiz için bugün yeni bir gerçeklikle karşı karşıyayız" diyor.

Cohen, Trump'ın bazı sağcı isimleri danışman olarak atadığına, beyazların üstünlüğüne inanan bir radyo spikerine basın akreditasyonu verdiğine ve Ku Klux Klan'ın eski lideri David Duke'un desteğini çok uzun bir süre reddetmediğine dikkat çekiyor.

Duke, Şubat ayında Trump'tan başkasına oy vermenin "ihanet" olacağını söylemişti. Bu açıklamanın büyük tepki yaratmasının ardından Trump, Haziran ayında Ku Klux Klan'ın eski liderinden gelen bu desteği kınayıp kınamayacağına yönelik bir soru üzerine ne bu grubu ne de bu kişiyi tanıdığını söylemişti.

Trump'ın kampanya ekibi de Ku Klux Klan gibi örgütlerle herhangi bir bağları bulunmadığına ilişkin üst üste birkaç açıklama yaparken, Trump da seçim gecesi "tüm Amerikalıların başkanı" olacağını belirtmişti.

Ancak, eski Ku Klux Klan lideri, Trump'ın seçim zaferinde kendilerinin de rol oynadığını düşünüyor. Seçim gecesi Twitter üzerinden paylaştığı mesajlarda Duke, "Bu, hayatımın en heyecan verici akşamlarından birisi... Kimse hataya düşmesin. Trump'ın seçilmesinde bizimkiler de büyük rol oynadı" yazıyor.

Ku Klux Klan'ın en bilinen yayın organlarından Crusader gazetesi de seçimden bir hafta önce Trump'ı desteklediğini ilan etti.

Gazetenin baş yazısında, "Trump, Amerika'yı yeniden yüceltmek isterken, durup, Amerika'nın neden yüce olduğu sorusunu sormamız gerekiyor. Bunun yanıtı çok basit. Amerika, atalarımızın yaptıklarından dolayı değil, atalarımızın kim olduğundan dolayı yüce. Amerika Beyaz Hıristiyan bir Cumhuriyet olarak kuruldu ve Beyaz Hıristiyan bir Cumhuriyet olarak yüceleşti" deniliyor.

Seçimin ardından ise Ku Klux Klan, 3 Aralık'ta bir zafer yürüyüşü düzenleyeceğini açıkladı. Ancak grup, duyurusunda yürüyüşün nerede ya da saat kaçta yapılacağını belirtmedi.

Ortaya çıkan veriler, seçimlerde ırkın seçmenin davranışında önemli bir etken olduğunu ortaya koyuyor.

Edison Research'ün araştırmasına göre, Trump'ın seçilmesinde beyaz nüfustan aldığı destek önemli rol oynadı ve üniversite mezunu kadınlar haricinde her yaş, cinsiyet ve eğitim düzeyindeki beyazların oyunu toplamayı başardı.

ABD'de beyazlar toplam seçmenin yüzde 70'ini oluşturuyor. Bu kitlenin de yüzde 58'i Trump'a oy verdi. Demokrat aday Hillary Clinton'ın siyahiler arasındaki desteği ise yüzde 90'a yaklaşıyor.

Seçimlerde ırk etkeninin oynadığı rolle ilgili en net yorumlardan birisi CNN'in siyasi yorumcusu Van Jones'tan geldi.

Jones'un, seçim gecesi katıldığı CNN canlı yayınında, "Herkes bir mucizeden bahsediyor ancak benim gördüğüm bir kabus. Bu sonuçlar, değişim gösteren bir ülkeye, kısmen siyahi bir başkana karşı vurulmuş bir beyaz darbesi. Bu acı veriyor" sözleri büyük yankı topladı.

New York Times'ın kültür muhabiri Dave Itzkoff'un Twitter hesabından paylaştığı Jones'un bu sözlerinin videosu, Twitter'da 200 binden fazla "retweet" ve beğeni aldı.

Jones'un videosu sosyal medyada öne çıkmasına karşın, bu konudaki endişeler bununla sınırlı değil. Seçim gecesinden bu yana farklı yayın organları ve kanaat önderleri, ABD'de ırk konusunda Pandora'nın kutusunun yeniden açılmasından duydukları kaygıları dile getiriyor.

Bu kaygıların giderilmesi ya da daha da ateşlenmesinde, en büyük belirleyici Trump'ın önce "seçilmiş başkan", Ocak'tan sonra da "Başkan" olarak yapacağı söylemler ve uygulayacağı politikalar olacak.