"TSK ÖSO'yu uygun yerlerde kullanıyor ama sonuç alıcı harekâtlarda Türk askerlerini kullanıyor"

"TSK ÖSO'yu uygun yerlerde kullanıyor ama sonuç alıcı harekâtlarda Türk askerlerini kullanıyor"

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) operasyon düzenlediği El Bab'da 17 askerin şehit olmasını değerlendiren terör ve güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, “ÖSO dediğiniz gayrı nizami, disipline olmamış çeşitli saiklerle oraya dahil olmuş bir yapı. Ona güvenerek yola çıkılmadı. Mehmetçik onları uygun yerlerde kullanıyor ama sonuç alıcı harekâtlarda biz kendi evlatlarımızı kullanıyoruz daha çok” dedi. Milliyet yazarı Tunca Bengin'e konuşan Abdullah Ağar, “Türkiye devam mı tamam mı kararını uluslararası konjonktüre bakarak karar verecek. Rakka’ya yürümek olabilir, Menbic var, Suriye’nin kuzeyi var. Ama bunlar sonraki süreçte şekillenebilecek bir konu" görüşünü dile getirdi. Ağar, "Çünkü pazarlık oluyor. Şu an Türkiye’nin gücünü test ediyorlar. Herkes El Bab’a kilitlenmiş durumda, ne olacağına bakıyor ve kendine göre bir pozisyon belirliyor. Ne olacak belirsizlik var açıkçası" ifadelerini kullandı.

Tunca Bengin'in Milliyet'te yayımlanan yazısı şöyle:

Fırat Kalkanı Harekâtı’nın en kritik hedeflerinden birini oluşturan El Bab birçok açıdan önemli. El Bab Türkiye’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu’nun eline geçtiğinde DAEŞ Suriye’nin doğusuna sıkışmış bir örgüt konumuna düşecek, PYDYPG içinse Afrin’le birleşerek Kuzey Suriye’de toprak bütünlüğüne sahip devletimsi bir yapı kurma hayallerinin sonu olacak. Dolayısıyla da DAEŞ’in tahkimat yaptığı El Bab’daki mücadelenin daha önceki aşamalardan çok daha zor olacağı biliniyordu. Nitekim öyle de oldu ve göğüs göğüse savaş aşamasına gelindi. Ve şehit kanlarıyla sulanan kentin en kritik noktası ‘Akil Tepesi’ teröristlerden temizlendi...

Özetle, dört ayı geçen Fırat Kalkanı Harekâtı’nın asıl zorlu aşaması yeni başladı. Çünkü El Bab’dan sonra, sıranın Rakka’ya geleceğini bilen terör örgütü DAEŞ burada intihar saldırıları, keskin nişancılar, mayınlar ve el yapımı patlayıcılarla ciddi bir direnç gösteriyor. Harekâtı zorlaştıran bir başka sıkıntı da kentteki siviller ve DAEŞ’in bu insanları canlı kalkan olarak kullanması. Dahası, yerleştirdiği kameralarla TSK’ya karşı alçakça bir tuzak kurması. Amaç da şu:

Türk askeri sivilleri, Arapları öldürüyor, katliam yapıyor algısı yaratıp, Arap dünyasını Türkiye’ye karşı kışkırtmak...  

Dün bu durumu Terör ve Güvenlik Uzmanı, eski bordo bereli Abdullah Ağar’a sordum. Ağar, 40 bin civarında sivilin yaşadığı kentteki her evin bir tuzak olduğunu belirterek, şöyle dedi:

“Canlı kalkanların arasında teröristlerin nikâh kıydığı El Bablı kadınlar ve bir şekilde kendilerine müzahir olan bir toplumsal kesim de var.”

Ağar’ın harekâtın bu aşamasında ÖSO’nun varlığı ve katkısı konusundaki sorumuza verdiği yanıt da şuydu:

“ÖSO dediğiniz gayrı nizami, disipline olmamış çeşitle saiklerle oraya dahil olmuş bir yapı. Ona güvenerek yola çıkılmadı. Mehmetçik onları uygun yerlerde kullanıyor ama sonuç alıcı harekâtlarda biz kendi evlatlarımızı kullanıyoruz daha çok...”

Yani dememiz o ki; daha Beşiktaş ve Kayseri’deki terör saldırılarının acısı tazeyken, yüreğimizi yakan “El Bab Cephesi”inde zor ve sıkıntılı bir süreç söz konusu. Süresi de tamamen terör örgütünün direnciyle ilgili bir durum.

Peki ya sonrası? Ağar’ın bu soruya yanıtı ise şöyleydi:

“Türkiye devam mı tamam mı kararını uluslararası konjonktüre bakarak karar verecek. Rakka’ya yürümek olabilir, Menbic var, Suriye’nin kuzeyi var. Ama bunlar sonraki süreçte şekillenebilecek bir konu. Çünkü pazarlık oluyor. Şu an Türkiye’nin gücünü test ediyorlar. Herkes El Bab’a kilitlenmiş durumda, ne olacağına bakıyor ve kendine göre bir pozisyon belirliyor. Ne olacak belirsizlik var açıkçası...”  

"Al Paranı Konuşma Dairesi..."

 

Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlı Araştırma Planlama Koordinasyon Dairesi, yeni adıyla Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı, aktif görevden alınan ya da siyasi iradeler tarafından kızağa çekilen emniyet müdürlerinin yeri olarak bilinir. Teşkilat içindeki görev tanımının da Al Paranı Konuşma (APK) Uzmanlığı olduğu konuşulur, daha doğrusu konuşulurdu. Çünkü bu durum artık Meclis tutanaklarına geçti,yani resmileşti. Şöyle ki; Meclis Darbe Girişimi’ni Araştırma Komisyonu’nda dinlenen Sakarya İl Emniyet Müdürü Eyüp Pınarbaşı’nın “2013’te İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde dönemin başbakanına, hükümete küfreden polisler gördüğünü ve bunu bir gazeteciye söylediğini anlatması üzerine komisyonun CHP’li üyesi Aytun Çıray’dan şu soru geliyor:

Bunları rapor edip istihbarat birimlerimize, genel müdürlüğe isim isim bildirdiniz mi? Haklarında tahkikat açılmasını sağlayabildiniz mi?

Pınarbaşı’ndan soruya gelen yanıt ise şu oluyor:

Benim o zamanki görevim Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı’nda Merkez Emniyet Müdürü’ydüm, “APK uzmanı” derler. Bizim teşkilatımızda bunun açılımı şöyledir: “Al paranı konuşma” şeklindedir. Yani bizim vereceğimiz raporu ne kimse ciddiye alırdı, nitekim söyledik, pek de kale alınmadı...