Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), IŞİD tarafından kuşatıldığı iddiaları olan Türkiye sınırları dışındaki tek Türk toprağı Suriye içindeki Süleyman Şah Saygı Karakolu ve Türbesi’ne bu sabaha karşı 39 tankla “yıldırım operasyonu” gerçekleştirdi. Operasyonda 8 aydır karakolda görev yapan “Bordo Bereli” olarak bilinen 40 Özel Kuvvet askeri Türkiye’ye getirildi. Ancak bir asker operasyon sırasında meydana gelen kazada şehit düştü.
Özel Kuvvetler bölgeyi terketmeden önce, türbedeki 3 sandukayı da beraberinde Türkiye’ye getirdi.
Sabaha karşı başladı
Yıldırım operasyonu sabaha karşı sonuçlandı. Şanlıurfa 20. Zırhlı Tugay’a bağlı 50 M-60 A3 tipi tank sınırın birkaç noktasından Suriye topraklarına girdi. Aynı anda olası çatışmalarda tankları korumak üzere özel kuvvet birlikleri de tanklarla birlikte hareket etti. Hava Kuvvetleri’ne bağlı F-16 uçakları da savaş yükleriyle sınırda devriye uçuşuna başladı. Süper Kobra helikopterleri de her an uçmaya hazır şekilde sınır boyuna konuşlandırıldı. Tankların ileri harekatı devam ederken Süleyman Şah Karakolu’nda Bordo Bereliler de son hazırlıklarını yaptı. IŞİD’e karşı savaşan koalisyon güçlerine de harekat başlarken haber verildi. Havadan komuta kontrol uçakları AWACS’lar da bölgede yerden atılacak füze ve diğer hava unsurlarını takip etmek için devriye uçuşlarına başladı.
Harekat merkezine canlı görüntü
Operasyonun son detayları 20 Şubat Cuma günü Başbakanlık Resmi Konutu’nda, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar ve Genelkurmay’ın ilgili J başkanlarının katıldığı toplantıda değerlendirildi. Yapılacak operasyonla ilgili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a da bilgi verildi. Genelkurmay Karargahı’nın stratejik tüm birimleri gece boyu teyakkuzda bekledi. Harekat alanının üzerinde uçurulan insansız hava araçları operasyonu görüntülü olrak Ankara’da Genekurmay Savaş Harekat Merkezi’ne yansıttı.
Şifreli raporlar
Bu operasyonun yapılmasında, karakolda görev yapan askerlerin Genelkurmay Karargahı’na geçtikleri şifreli istihbarat raporlarında, bölgede özel koşulların oluşmaya başladığı, karakola her an bir saldırı ihtimalinin arttığı, karakolun bulunduğu bölgede PYD ve IŞİD’in yakında büyük bir çatışmaya gireceği istihbaratı bilgilerinin yer alması önemli rol oynadı. Bu raporlar doğrultusunda askerlerin bölgede her türlü provakasyonun hedefi olabilecekleri değerlendirildi.
8 aydan beri değişmedi
Bir askeri yetkili Hürriyet’e, “Karakol ve civarında yoğun bir çatışma ortamı olduğu için normalde 6 ayda bir yapılan görev değişimi yapılmadı. 8 aydan beri aynı askerler görev yapıyordu. Ancak askerlerin erzak ve mühimmat sıkıntısı yaşadığı doğru değildi. Çikolatalarına kadar her ay düzenli şekilde bir kamyonla erzak gönderiliyordu” dedi.
94 yıldır Türk toprağı
Süleyman Şah Türbesi, 20 Ekim 1921 tarihinde Türkiye ile Fransa hükümetleri arasında imzalanan Ankara Antlaşması’nın 9. maddesi ve 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın 3. maddesi gereğince Caber Kalesi ve türbe müştemilatı ile beraber Türkiye Cumhuriyeti toprağı olarak kabul edildi ve Türkiye’ye burada muhafız bulundurma ve bayrağını çekme hakkı tanındı. Suriye Hükümeti, Fırat Nehri üzerinde 1968 tarihinde başlattığı Tabka Barajı’nın 1973 yılında tamamlanacağını ve barajın su toplamaya başlamasıyla Caber Kalesi ve Süleyman Şah’ın türbesinin tamamen sular altında kalacağını ileri sürerek Türk Hükümeti’nden türbenin yerini değiştirmesini ya da türbenin Türkiye’ye naklini talep eden bir nota gönderdi. Türkiye de buna karşılık Suriye’ye bir nota verdi ve Keban Barajı’nın kapaklarını kapatarak Fırat Nehri üzerinden Suriye’ye su akışını engelledi. Karşılıklı bu restleşmenin ardından Türkiye bölgeye Devlet Su İşleri’nde görevli uzmanlar ve mimarlar gönderdi ve türbenin nereye taşınabileceğinin tespit edilmesini istedi. Ankara ve Şam arasında uzun süren müzakerelerin ardından bir anlaşma imzalandı. Anlaşmaya göre türbe ve karakol, 1973 yılında müştemilatı ile birlikte, Halep’e 123, Şanlıurfa’ya 92 km uzaklıktaki Fırat’ın doğu kıyısındaki Karakozak köyündeki 10 bin 096 metrekarelik yeni yerine taşındı. Hükümet ile muhalefet tartışıyordu Süleyman Şah Karakolu, bir süredir hükümet ile muhalefet arasında yoğun tartışmalara neden oluyordu. Muhalefetin Süleyman Şah’daki Türk özel kuvvetlerin IŞİD tarafından rehin alındığı iddialarını Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile İçişleri Bakanı Efkan Ala yalanlamış, Dışişleri Bakanlığı da iddiaların doğru olmadığına dair bir açıklama yapmıştı.
Bir yıl önce başladı
Geçen yıl 13 Mart’ta Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile IŞİD arasındaki çatışmalar sonucu Süleyman Şah’ın bulunduğu Halep’e bağlı Karakozak köyü ve civarı IŞİD kontrolüne geçti. 20 Mart 2014’te IŞİD, YouTube üzerinden yayımladığı bildiride Süleyman Şah Türbesi’nin üç gün içerisinde boşaltılıp Türk bayrağı indirilmediği takdirde türbeyi yerle bir edecekleri tehdidinde bulundu. Bunun üzerine Türkiye, güvenlik tedbirlerini artırarak en üst seviyeye getirdi. Gaziantep 5’inci Zırhlı Tugay Komutanlığı’ndan araç ve personel takviyesi yapıldı. Sınır hattında bulunan mevcut nöbet kulübelerine ilave kulübeler yapılarak askerler konuşlandırıldı.
Ses kaydına da düşmüştü
Süleyman Şah’ın kritik durumuyla ilgili Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan bir görüşmenin ses kaydının yayınlanması da Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşmüştü. 27 Mart 2014’te dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan arasında Süleyman Şah Türbesi’ne yönelik bir saldırı karşısında yapılması gerekenlerin görüşüldüğü toplantıya ilişkin olduğu ileri sürülen bir ses kaydı yayınlandı. Bunun ardından Dışişleri Bakanlığı bir yazılı açıklama yaparak bu ses kaydını “Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik alçakça bir saldırı ve casusluk faaliyeti olduğunu ve faillerinin en kısa zamanda yakalanıp adalete teslim edileceğini” belirtti. Olayla ilgili büyük çaplı soruşturma başlatıldı. 28 Mart 2014’te de Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, “Bordo berelilerin bölgeye takviye edildiğini, her türlü tedbirin alındığını ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin teyakkuz halinde olduğunu” açıkladı.
“Anında yanınızdayız” mesajları yayınlamışlardı
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra sıkça dile getirilen Süleyman Şah Karakolu’nun kuşatıldığı iddialarına “Türbenin kuşatıldığı iddiası uydurmadır. Türbeye böyle bir şey olması durumunda adımımız belli” tepkisini verdi. Erdoğan geçen yıl Cumhuriyet Bayramı ve Kurban Bayramı vesilesiyle Süleyman Şah Karakolu’nda görev yapan askerleri unutmayarak özel birer mesaj yayınlayıp, şunları söylemişti:
“Süleyman Şah Saygı Karakolu’nda yalnız olmadığınızı, milletin bizzat kendisinin ve hayır dualarının her an sizlerle birlikte olduğunu bir kez daha teyit etmek isterim. Yine bilmenizi isterim ki, gerektiğinde, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tereddüt etmeden ve bir an bile gecikmeden yanıbaşınızda olacaktır.” Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel de geçen yıl Süleyman Şah Saygı Karakolu personeline hitaben yayınladığı Kurban Bayramı mesajında özetle, “Sizlere tevdi edilen görevi çok kritik bir dönemde layıkıyla yerine getirmektesiniz. Bundan sonra da aynı esaslarla, ecdadımıza yakışır şekilde görevinizi başarıyla yerine getireceğinize, Yüce Milletimizi ve Türk Silahlı Kuvvetlerini başarıyla temsil ederek, onur ve haysiyetini koruyacağınıza olan inancım tamdır. Unutmayınız ki, sizler orada yalnız değilsiniz. Arkanızda Yüce Türk Milletinin, 76 milyon yurttaşımızın olduğunu unutmayınız. Gözümüz, kulağımız ve gönlümüz hep sizlerle beraberdir. Sizden gelecek tek bir haberle, Silahlı Kuvvetlerimizin anında yanınızda olacağının güvenini içinizde hissedin” demişti.
Süleyman Şah Türbesi ile Süleyman Şah Saygı Karakolu, Suriye'nin Halep kentinin Karakozak Köyü sınırları içerisinde bulunuyor. Türbe ve karakolun bulunduğu alan, Türkiye'nin sınırları dışında sahip olduğu tek toprak parçası (eksklav) olarak biliniyor.
Türbe'de, Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk padişahı Osman Gazi'nin dedesi ve Ertuğrul Gazi'nin babası Süleyman Şah'ın ve iki askerinin naaşları bulunuyor. Ancak türbede yatan Süleyman Şah'ın Osman Gazi'nin büyükbabası olan Süleyman Şah değil, I. Kılıçarslan'ın babası Kutalmışoğlu Süleyman olabileceği konusunda farklı görüşler de bulunuyor.
21 Ekim 1921 tarihinde Türkiye ile Fransa hükûmetleri arasında imzalanan Ankara Antlaşması'nın 9. maddesi ve 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması'nın 3. maddesi gereğince Caber Kalesi ve türbe müştemilâtı ile berâber Türkiye Cumhuriyeti toprağı olarak kabul edildi ve Türkiye'ye burada muhâfız bulundurma ve bayrağını çekme hakkı tanındı.
Suriye hükûmeti, Fırat Nehri üzerinde 1968 tarihinde başlattığı Tabka Barajının 1973 yılında tamamlanacağını ve barajın su toplamaya başlamasıyla Caber Kalesi ve Süleyman Şah'ın türbesinin tamamen sular altında kalacağını ileri sürerek Türk Hükûmetinden türbenin yerini değiştirmesini ya da türbenin Türkiye'ye naklini talep eden bir nota gönderdi. Türkiye de buna karşılık Suriye'ye bir nota verdi ve Keban Barajı'nın kapaklarını kapatarak Fırat Nehri üzerinden Suriye'ye su akışını engelledi. Bu restleşmenin ardından Türkiye bölgeye Devlet Su İşleri'nde (DSİ) görevli uzmanlar ve mimarlar gönderdi ve türbenin nereye taşınabileceğinin tespit edilmesini istedi. Ankara ve Şam hükûmetleri arasında uzun süren müzakerelerin ardından bir anlaşma imzalandı.
Anlaşmaya göre;
Türbe, müştemilatı ile birlikte Halep–Hasseki yolu üzerinde bulunan Karakozak köyü yakınındaki yeni yerine nakledilecek,
Barajın kenarında, türbenin bugünkü konumuna en yakın yerde mermerden bir kitabe dikilecek,
Türbenin bugünkü yerini tespit etmek maksadıyla, göl üstüne bir şamandıra konacaktır.
1973 yılında türbe ve karakol, Halep'e 123, Şanlıurfa'ya 92 km uzaklıktaki Fırat'ın doğu kıyısındaki Karakozak köyündeki 10.096 m²'lik yeni yerine taşınmıştır. Bilinenin aksine, günümüzde türbe, Caber Kalesi'nde değil Halep'in Karakozak köyü yakınındaki yerinde bulunuyor.
1995 yılında, Suriye Hükûmeti bu kez de Fırat Nehri’nin daha üst kotlarında inşasına başladığı Teşrin Barajı sebebiyle Karakozak bölgesinde ki Süleyman Şah Türbesi’nin bölge dışında başka bir alana ya da Türkiye’ye taşınması hususunu yeniden gündeme getirdi. Bunun üzerine, Türkiye ile Suriye arasında yapılan görüşmeler sonucunda, türbenin mevcut yerinin baraj gölünün olumsuz tesirlerinden korunması için tahkim edilmesine karar verildi. 2001 yılında Fırat Nehri üzerindeki Teşrin Barajının tamamlanması nedeniyle türbenin taşınması bir kez daha gündeme geldi. Suriye tarafı bu kez türbenin şimdiki yerinden de kaldırılarak gösterecekleri ve Türk tarafının da kabul edeceği bir yere taşınmasını istedi. Ancak Türk hükümetinin girişimleriyle proje türbenin mevcut yerinin korunması yönünde değiştirildi.
23 Ocak 2003 tarihinde Ankara'da “Süleymanşah Türbesi Tahkimat Projesinin Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanak” imzalandı. Bu çerçevede 10 dönüm'lük türbe arazisi sınırları tahkim edilmiş, türbe binasının içi ve dışı onarılmış, karakol binası yeniden inşa edilmiş ve Süleyman Şah Türbesi yeniden ziyarete açılmıştır.