Türk Tabipleri Birliği (TTB), Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan tutuklanmasına tepki gösterdi. Merkez Konseyi 2. Başkanı Ali İhsan Ökten, “Şebnem Korur Fincancı, hayatını insan haklarına ve yaşatmaya adamıştır. Doktor Şebnem Korur Fincancı; hekimlerin, tıp öğrencilerinin adli tıp uzmanlarının, bilim insanlarının, demokrasi mücadelesi verenlerin, insan hakları savunucularının, hak mağdurlarının ve daha nicesinin Şebnem Hoca’sıdır” dedi.
‘Terör örgütü propagandası yaptığı’ iddiasıyla dün İstanbul’da gözaltına alınarak Ankara’ya getirilen TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, bugün çıkarıldığı nöbetçi sulh hakimliği tarafından tutuklandı.
TTB Merkez Konsey üyeleri, Fincancı’nın tutuklanmasına genel merkez binasında düzenledikleri ortak basın toplantısında tepki gösterdi. TTB Merkez Konseyi 2. Başkanı Ali İhsan Ökten, Konsey adına yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı özgür bırakılsın. Meslek örgütümüze yönelik baskılara son verilsin. TTB ve tabip odaları olarak uzun yıllardır yaşam hakkı, sağlıkta şiddet, hekimlerin özlük hakları ve toplum sağlığı için büyük bir mücadele yürütüyoruz. Aynı zamanda sağlıklı bir toplum için vazgeçilmez olan yoksulluğa karşı mücadelede sendikalarla meslek ve kitle örgütleri ile birlikte mücadele ediyoruz. Biz hekimler; baskılara, antidemokratik uygulamalara karşı demokrasi, özgürlük ve barış için büyük bir çaba harcıyoruz. İktidar çevrelerinin tüm düşmanlaştırma çabalarına karşı ‘emek bizim, söz bizim’ diyerek inatla toplumun sağlıklı yaşama hakkına sahip çıkıyoruz. İktidar çevrelerinin TTB’ye karşı yürüttüğü susturma, etkisizleştirme, kapatma girişimleri ve TTB Merkez Konseyi Başkanı’nın tutuklanması, tüm bu mücadele ve ısrarlarımızın sonucudur.
Bugün, 27 Ekim 2022. Bugün, Türkiye demokrasi tarihi için kapkara bir gündür. Bugün, yüzyıllardır bu topraklarda halkın sağlığı için canını dişine takan hekimlerin meslek örgütü olan TTB’nin başkanının tutuklandığı bir gündür. Doktor Şebnem Korur Fincancı, hakkında soruşturma başlatıldığı bilgisinin ardından hızla yurt dışından dönmesine, çağrıldığı takdirde ifadeye gelebileceği avukatları aracılığı ile savcılığa iletilmesine, kaçma veya delil karartma şüphesi bulunmamasına karşın hukuksuz bir sürecin sonucunda tutuklanmıştır. Doktor Şebnem Korur Fincancı, kamu güvenliğinden sorumlu emniyet güçlerinin ve kamu yayıncılığından sorumlu TRT’nin suçlulaştırma çabalarının da katkısıyla iktidarın son zamanlarda diline pelesenk ettiği dezenformasyon kavramına adeta suret kazandırarak tutuklanmıştır. Hukuksuz yargı süreçlerinin değiştiremeyeceği hakikati hatırlatıyoruz. Şebnem Korur Fincancı, hayatını insan haklarına ve yaşatmaya adamıştır. Doktor Şebnem Korur Fincancı; hekimlerin, tıp öğrencilerinin, adli tıp uzmanlarının, bilim insanlarının, demokrasi mücadelesi verenlerin, insan hakları savunucularının, hak mağdurlarının ve daha nicesinin Şebnem Hoca’sıdır.
Bizler bu baskıların üzerinden geleceğiz ve geçmişte olduğu gibi bugün de kazanan, toplumun yaşam ve sağlık hakkı mücadelesini yılmadan veren örgütümüz olacaktır. Şebnem Hoca’mıza da tüm topluma da sözümüzdür. Sağlık çalışanlarının hakları ve toplumun sağlık hakkı için; emek, demokrasi, özgürlük ve barış için, bilimin bağımsızlığı ve bilim insanlarının ifade özgürlüğü için TTB’ye ve doktor Şebnem Korur Fincancı’ya sahip çıkmayı sürdüreceğiz.”
Avukat Hülya Yıldırım ise yaşanan sürece ilişkin şu açıklamayı yaptı:
“Suçlamanın katalog suçlardan olmaması, tutuklamayı gerektiren suçlardan olmaması bir yana, gözaltı koşullarının oluşmadığını görüyoruz. Çünkü zaten biz, kendimizi ifade vermek için Şebnem Hoca’yı hazır edeceğimizi, Şebnem Hoca’nın ifade vermek istediğini beyan etmiştik. Kaldı ki bunu beyan etmesek dahi TTB Başkanı olan, herkes tarafından bilinen, tanınan Şebnem Hoca’nın kaçma şüphesi olmadığı çok açık. Ancak buna rağmen kötü muamele diyebileceğimiz ev basma ile karşılaşarak gözaltına alındığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Öncelikle bu gözaltına ilişkin hukuksuz sürecin altını çizmek istiyorum. Bununla birlikte, dün gözaltının ardından savcılıkla görüşme talep ettik ve dosyadaki gözaltı kararını, el koyma, arama ve yakalamaya ilişkin değişiklik talep ettik. Bu arada dosyada kısıtlılık yok, herhangi bir gizlilik yok. Ancak savcılık bizimle görüşmedi. Odasında kendisi ile görüşmeye çalıştığımızda herhangi bir bilgi vermeyeceğini belirtti. Bu süreçte bize bilgi verilmezken Şebnem Hoca hakkında hem suçlamaya ilişkin hem gözaltı kararına ilişkin TRT’de çok fazla haber geçtiğini gördük. En başta, dosyayı inceleyememe ve gözaltına alınan müvekkilin gözaltı kararını dahi öğrenememe, savunma hakkının kısıtlanmasının bir örneği.
Merkez Konseyi üyelerinin ve aynı zamanda Şebnem Hoca’nın görevden alınmasına ilişkin de bir ihbarda bulunulduğu ve dava açıldığı iddiası vardı. Aynı savcı tarafından yapılan bir ihbar söz konusu. Bu ihbarı yapabilmesi için, yani Merkez Konseyi üyelerinin alınması veya Şebnem Hoca’nın görevden alınmasını bu savcının talep edebilmesi için açıkça Şebnem Hoca’nın ve Konsey üyelerinin amaç dışı faaliyet yürüttüğüne karar getirmesi gerekir. Dün sabah itibariyle dava açan bir savcı, eğer bu kanaati dün sabah itibariyle getirdiyse bugün bizden ifade almasının hiçbir anlamı yoktur. Açıkça Şebnem Hoca’yı suçlu olarak görmektedir ve bu da tarafsızlığı zedeleyici bir durumdur.
Devlet yetkililerinin bu konuda çok açıklaması oldu. Bu, adil yargılamayı etkilemeyi teşebbüs suçunu oluşturan bir şeydi. Bu sürecin bu şekilde ilerlemesi de adil yargılanmayı etkiler.”
Şebnem Korur Fincancı’nın avukatlarından Meriç Eyüpoğlu da şöyle konuştu:
“Herkes, mahkemede, sulh ceza hakimliğindeki ifade sürecinin neden bu kadar uzun sürdüğünü merak ediyor. Oysa bizim size anlatabileceğimiz neredeyse hiçbir şey yok. Neden yok? Çünkü her şey günlerdir yazılıp çizildiği gibi. Biz ev aramasındayken, daha soruşturma savcısı ev aramasında tutanak oluşturmamışken, evden çıkanlar kayıt altına alınmamışken bu dosyayı yürüten savcı, ev aramasına karar veren İstanbul’daki ilgili mahkeme bu belgeleri, formları görmemişken, avukatları olarak bizleri görmemişken TRT sabah yayın yaptı. Sadece o gün kalmadı bu. Bugün biz savcılık ifadesinden çıktık, bilindiği gibi savcının bu noktada ilgili kişiyi, Hoca’mızı serbest bırakma ya da adli kontrol ile tutuklanma talebiyle sulh ceza hakimliğine sevk yetkisi var, dolayısıyla sonucu biliyor olsak da bu prosedürlerin tamamlanmasını bekliyorduk. Çok sayıda avukat savcılık odasının önünde beklerken, tutuklamaya sevk edildi mi, edilmedi mi öğrenmeye çalışırken yine biz, basından Hoca’mızın tutuklandığını öğrendik.
Bugün hem savcılık aşamasında hem mahkeme aşamasında ifade ettiğimiz birkaç örneği paylaşmak istiyorum. Şebnem Korur Fincancı kim, bilmeyen hâlâ var bu ülkede. Şebnem Korur Fincancı, daha öncesinde çok kez olduğu gibi bu sürecin tamamında da kendi mesleki bilgisi, deneyimi çerçevesinde yapılan başvuruları, kimin başvurduğuna bakmaksızın değerlendirdiğini anlattı. Bunun için bilimsel, akademik çalışmaları ve deneyimleri kendisinin kılavuzu. Buna ilişkin çarpıcı örneklerinden biri, yine yargılama konusu oldu. Uzun yıllar davalar devam etti. Belki hatırlayanınız da olacak, Uğur Mumcu suikastı sonrasında bu nedenle yargılanan kişiler, o dönemde İBDA-C örgütüne üye olduğu iddia edilen kişilerdi. Bizim açımızdan önemli olan kısım şu; İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, diğer adı ile Çapa Adli Tıp Ana Bilim Dalı’nda görevliydi. O dönem tutuklu olan bu kişilerin avukatları, üniversitenin prosedürüne uygun olarak başvuruda bulunuyor ve müvekkillerinin işkenceye uğradığını söylüyor. Buna ilişkin fotoğraflar ve bir dizi belge sunuyor. Hoca’mız, bunları inceleyip o dönemde bir rapor hazırlamıştı. Bugün bu yine gündeme gelmiş. Bu örnek de Şebnem Hoca’nın hem bir insan hakları savunucusu olarak durduğu yeri hem de işkence, kötü muamele, insan hakları ihlali ile ilgili kimler gelirse gelsin, başvurucu kim olursa olsun bu mesleki deneyimi ve bilgisi ışığında tereddütsüz raporladığını ve belgelediğini çok çarpıcı bir biçimde gösteriyor olsa gerek.”
Ne olmuştu?Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, PKK'ya yönelik yürütülen askeri operasyonlarda kimyasal silah kullanıldığı iddialarının tarafsız heyetlerce soruşturulması gerektiğini ifade edenŞebnem Korur Fincancı hakkında 'terör örgütü propagandası yapmak' ve 'Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, devletin kurum ve organlarını aşağılama' suçlarından, soruşturma başlatmıştı. Şebnem Korur Fincancı, "Sanki ben kimyasal kullanılmıştır demişim gibi haber yapıyorlar. Öyle bir şey demedim ben. Canlı yayında konuşuyorum. Hani diyorum ki bir kimyasal etkisi olabilir. 'Sinir sistemini etkileyen o istemsiz hareketler nedeniyle bunun araştırılması gerekir' diyorum. Yani görüntüler de bunu söylemek olanaklı değildir diyorum canlı yayında. Sanki ben 'kimyasal var' demişim gibi lanse ediyor. Onların o şekilde yapması da sorumsuzluk tabii ki. Ben eleştirilerimi de yönelttim kendilerine" açıklamasını yapmıştı. Kabine toplantısının ardından açıklama yapan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün (24 Ekim)kabine toplantısının ardından TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı üzerinden TTB'yi hedef gösterdi. "TTB Başkanı'yla ilgili yargı harekete geçmiştir. Gerekirse yasal düzenlemeyle bu ismin değişmesini sağlayacağız. Böyle bir şahsın adı Türk’le başlayan kurumun başında olmasını milletimizin tüm fertlerini rahatsız ettiğine inanıyorum." dedi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ise bugün partisinin grup toplantısında Türk Tabipleri Birliği'nin kapatılmasını, yönetimine en ağır ceza verilmesini ve TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve yönetiminin Türk vatandaşlığından çıkarılmasını talep etti. Fincancı hedef göstermelerin ardından gözaltına alındı. TIKLAYIN | TİHV-İHD: Fincancı’nın tutuklanması yargı bağımsızlığı ve demokrasi için utanç vericidir TIKLAYIN - Erdoğan ve Bahçeli’nin tepki gösterdiği TTB Başkanı Fincancı gözaltına alındı TIKLAYIN - TTB'den Şebnem Korur Fincancı’ya destek: Hedef gösterilmesini kabul etmiyoruz |