"TÜİK ısrarla AK Parti döneminde yapılan köprü ve otobanlarını enflasyona katmıyor"

"TÜİK ısrarla AK Parti döneminde yapılan köprü ve otobanlarını enflasyona katmıyor"

Karar yazarı İbrahim Kahveci, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) dün açıkladığı enflasyon oranlarını değerlendirdi. Kahveci, "TÜİK ısrarla AK Parti döneminde yapılan bu özel sektör köprü ve otobanlarını fiyat hesabına (enflasyon) katmıyor" ifadesini kullanarak, "Böylece enflasyon düşük geliyor ve hayat kağıt üzerinde toz pembe kalıyor" dedi.

Kahveci'nin "Hoşuna mı gidiyor?" başlığıyla (6 Şubat 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Bir dostum “Sende gazetecilik mi yapıyorsun” demişti.

Ne diyeyim; eleştiriyi ciddiye almak zorundayım. Baktım kendime: Topluma faydalı ne yapabilmişim...

Yine bir başka dostum; “Sen muhaliflik yapıyorsun” dedi.

Ne diyeyim; eleştiriyi ciddiye almak zorundayım. Baktım kendime: Toplumun aleyhine ne yapmışım...

***

Dün rahmetli Adnan Kahveci’nin 25. ölüm yıldönümüydü. Evet, üzerinden tam 25 yıl geçti. Bugünlerin temelini atan o kadrolar, bu dünyadan göçeli tam 25 yıl oldu... Yine mezarın başı kalabalık.

Biliyor musunuz? ANAP’lı Özal döneminde Türkiye’de ortalama vergi oranı %10 civarındaydı. Ortalama kamu yatırım oranı ise %20-25 aralığındaydı.

Az vergi-çok hizmet

Bugün ortalama vergi oranı %20-25 aralığında. Ortalama kamu yatırım oranı ise %10 civarında.

Çok vergi-az hizmet

Galiba verilere pek kimse inanmak istemiyor. “Bırak rakamları” diyorlar.   

İyi o zaman... Ben ne diyorum: 2003-2008 arası faiz giderini azaltma - kemer sıkma dönemiydi. Çok büyük başarı ile yönetildi o dönem. Sonra düşen faizler ve düşen borç oranı ile harcanabilir gelir artacaktı.

Arttı da...

Ama bir türlü yatırım artmadı...Hatta yeni vergiler kondu; yeni vergi paketleri açıklandı. Ama bir türlü yeni yatırım hamlesi başlatılamadı.

Bugün “Beş kuruş ödemiyoruz” denilerek özel sektöre yaptırılan (faiz+kar) yüksek maliyetli hizmetlerin (yol-köprü-şehir hastanesi vs vs)  kamu tarafından yapılması gerektiğini ısrarla dile getiriyorum.

“Para yok” tezinin de hiç bir gerçeği yansıtmadığını defalarca yazdım.

***

Dün, TÜİK Ocak 2018 enflasyon oranlarını açıkladı. Aynı zamanda enflasyon sepetini de yeniledi.

Bir gazeteci olarak sepete baktım. Köprü geçiş ücreti şu şekilde:

2015 : 3,40 TL

2016 : 4,75 TL

2017: 7,00 TL

2018 : 8,75 TL...

Hadi bu zamları daha önce defalarca yazdım. Milyonların kullandığı Demirel ve Özal’ın yaptırdığı köprülere iki yılda yapılan bu kadar zamma karşı durdum. Açıklanan gerekçelerin gerçeği yansıtmadığını defalarca dile getirdim...

İyi ama, ya TÜİK?

Enflasyon sepetini yeniledi ama AK Parti döneminde yapılan köprü fiyatlarını bu sepete almadı yine. Bunlar hizmet değil mi ey TÜİK?

***

15 Temmuz ve FSM Köprülerinden 2017 yılında 150 milyon araç geçmiş. Ama ödeme tek yönlü olduğundan 75 milyon araç geçti diyebiliriz. 75 milyon araç iki eski köprüye 475 milyon lira ödemede bulunmuş.

Avrasya Tünelinden ise, 2017 yılında 15,6 milyon araç geçmiş. Geçiş fiyatını otomobil olarak kabul edersek 16,60 liradan toplam ödeme 260 milyon lira ediyor.

Neyi mi hesaplıyorum? Bakın sadece Avrasya Tüneli geçişlerini TÜİK köprü geçiş hesabına uyarlasaydı, geçen yıl köprü geçiş ücretini 7,0 lira değil, 8,5 lira civarında açıklayacaktı.

Ya, Osman Gazi Köprüsü? Ya da Yavuz Sultan Selim Köprüsü. Bu fiyatları da TÜİK köprü geçiş ücretine uyarlasa fiyat  10,0 lirayı geçecekti.

Ama yapmıyor... TÜİK ısrarla AK Parti döneminde yapılan bu özel sektör köprü ve otobanlarını fiyat hesabına (enflasyon) katmıyor.

Böylece enflasyon düşük geliyor ve hayat kağıt üzerinde toz pembe kalıyor. Bu da “Sen gazetecilik mi yapıyorsun...Sen muhaliflik yapıyorsun” söylemindeki grubun galiba çok hoşuna gidiyor.

İyi ama geçen hafta (10 gün önce) FSM Köprüsü kenarında intihar eylemindeki vatandaşa sormak gerekiyor: Kardeşim ne derdin vardı da intihar etmek için köprünün kenarına çıktın?

Bak ne güzel TÜİK dertlerimizi gizliyor, hesaplara katmıyor. Böylece devletimizin resmi hesaplarında büyük sorunlar görülmüyor.

***

Siz de öyle yapsanıza...

Belki sizin de hoşunuza gider...

Ne dersiniz?

Zaten artık gazetecilik de sorunları görme değil, sorunları gizleme sanatı oldu sanırım. İyi de, sorunu görmezsek çözümü nasıl bulacağız?