T24- Star gazetesi yazarı İslamcı feminist Hidayet Şefkatli Tuksal, hükümetin başörtüsü yasağıyla ilgili tutumunu "anlaşılmaz, en iyi niyetli yorumumla 'beceriksizce'" sözleriyle eleştirdi. Artık yasağın karşısında duran aktif bir kitlenin olmadığını savunan Tuksal, "bu yasaklardan bahsetmek, sanki bozgunculuk yapmak gibi algılanıyor" dedi. Tuksal'la röportaj yapan Elif Nur Kurtoğlu'nun Yeni Asır gazetesinde yayımlanan (9 Haziran 2011) haberi şöyle: Hükümet yasaklar konusunda beceriksizHidayet Şefkatli Tuksal feminist ilâhiyatçı yazar olarak tanımlanıyor. Tuksal, başörtüsü yasağı ile ilgili sorularımızı cevaplarken hükümetin tutumunu ‘beceriksiz’ bulduğunu söyledi. Tuksal ile yasaklar üzerine konuştuk… Türkiye’de yıllardır süren ve git gide kabullenilen bir başörtüsü yasağı var. Mağdurları ardına takıp ilerleyen bu yasak, sizce bugün ne durumda?
Daha kötü bir durumda, çünkü artık bu yasağın karşısında aktif olarak duran bir kitle yok. Artık bu yasaklar kalkmış gibi, ya da kimseye zararı dokunmayacak hale gelmiş gibi davranan bir kitle var. Artık bu yasaklardan bahsetmek sanki bozgunculuk yapmak gibi algılanıyor. İşte bu daha da kötü bir durum ne yazık ki.
Üniversitelerin bir kısmında başörtüsü yasağı kısmen kalksa da, bir çok okulda halen sürüyor bu konuda kalıcı bir düzenleme gerekmez mi?
Tabiî ki kalıcı bir düzenleme gerekir.
Başörtüsü yasağı konusunda hükümetin tavrını nasıl buluyorsunuz?
“Anlaşılmaz” buluyorum. En iyi niyetli yorumumla “beceriksizce” buluyorum.
Yeni seçilecek iktidar, bu yasakları aşma konusunda nasıl bir politika izlemeli?
Yeni seçilecek iktidar öncelikle başörtüsü yasaklarını bir “kadın hakları” ve “insan hakları” ihlâli olarak görmeli ve mücadelesini de bu konsepte oturtarak planlamalı. Bu eksen üzerinde gidildiğinde bu meseleyi halletmek çok daha kolay olacaktır.
Kanunen bir yasak yok, hukukî bir engel söz konusu değil, peki sizce başörtüsü sorunu Türkiye’de ne zaman sona erer?
Türkiye’de bu yasak ancak “ayrımcılık” cezaî müeyyidesi olan bir suç olarak tanımlandığı ve mahkemeler bu suça ceza verdiği zaman sona erer.
Sizce Mecliste başörtülü milletvekili bulunmalı mı?
Tabiî ki bulunmalı, bundan daha tabiî ne olabilir?
Merve Kavakçı’nın 1999’da fizikî güç kullanılarak Meclis’ten atılmasının ardından 12 yıl gibi bir zaman geçti. Bu süre zarfında 2 genel seçim, 2 yerel seçim geçirdik. Fakat bu süreçte başörtülü hanımlar sandık başlarında bile görev alamadılar. Bugün 28 Şubat sürecinin demokratikleşmeye zarar verdiği her kesim tarafından kabul ediliyor. Başörtülü milletvekiline karşı muhalefetin tavrı da daha yumuşak. Buna rağmen hiçbir parti başörtülü milletvekili adaylarına, seçilebilecek sıralardan listelerde yer verilmedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu soruyu “barajı aşması beklenen hiçbir parti seçilebilecek sıralardan aday göstermedi” şeklinde anlamayı daha doğru görüyorum. Çünkü DP, Has Parti, Saadet Partisi ve bildiğim kadarıyla BBP seçilebilecek sıralardan adaylar gösterdiler. Barajı aşması beklenen partilere gelince, her birinin gösterdiği farklı mazeretler söz konusu. CHP ve BDP bu işin AKP’ye düştüğünü söylüyorlar. MHP’nin ise tavrı belli: Başörtülü vekil, mecliste başını açar. AKP ise, “bu konuda yapamadıklarımız şimdi de yapamayışımızın gerekçesidir” gibi bir suskunlukla bu işi seçimlerden sonraya erteliyor. Çünkü başörtülü kadınların sabrına ve tahammülüne aşırı derecede güveniyorlar. Sonuçta ortaya çıkan tepkisizliğe bakarsak, haksız da sayılmazlar.
Başörtülü milletvekili zamanı geldi ya da henüz zamanı değil türünden yaklaşımlara ne diyorsunuz?
Ben bu mazereti şöyle tercüme ediyorum: Bakın hanımlar! Tabiî ki sizler de vekil olacaksınız, amma önce bir Kaf Dağının ardındaki devi öldürelim, ondan sonra inşallah!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ‘Başörtülü aday yoksa oy da yok’ kampanyası hakkında ‘yakışıksız’ nitelemesinde bulundu, savunanları ‘gerilim siyaseti’ yapmakla suçladı. Başbakan neden böyle bir çıkış yaptı sizce?
Çünkü sayın başbakanımız, kendisi sustuğu zaman herkes sussun istiyor. Susmayıp da, “Bi dakka! Noluyoruz? “ diyenlere acayip bozuluyor ve CHP ağzıyla karşılık vermekte hiçbir beis görmüyor. Bu çıkış bizim tanıdığımız Erdoğan’a yakışan bir çıkış değildir, bu bir “statükocu” çıkıştır ve maalesef Erdoğan bu konuma düşmüştür. Hidayet Şefkatli Tuksal:
Hidayet Şefkatli Tuksal; İlk ve orta öğrenimini, çeşitli okullarda tamamladıktan sonra, 1980-1985 yılları arasında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde yüksek öğrenim gördü. 1998 yılında Hadis Anabilim Dalında “Kadın Aleyhtarı Rivayetler Üzerinde Ataerkil Geleneğin Tesirleri” konulu teziyle doktorasını verdi. 1994 yılından beri Başkent Kadın Platformu’nun aktif üyesidir. Halen İslâm ve kadın sorunları üzerinde çalışmalarını sürdürmektedir.