Merkez Bankası Eski Başkan Yardımcısı ve TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fatih Özatay, “Tüm bankalarda artacak geri dönmeyen kredi probleminin çözümü için şimdiden kolları sıvamalı” uyarısında bulundu.
Sözcü'den Mehtap Özcan Ertürk'e konuşan Özatay son dönemdeki hızlı kredi artışına dikkat çekerek, “Hızlı kredi artışı finansal sistemin sağlığı açısından önemli bir risk. Dünya finans sisteminin sağlığı hakkında otorite olan BIS'in bu konuda hem araştırmaları hem de düzenlemeleri var. Nisan-Ağustos döneminde kamu bankaları çok hızlı kredi artışına gittiler. Aynı süreçte özel bankalar kredi artışına gitmeye zorlandılar ve piyasa dengelerini bozan ve finans sisteminin sağlığı açısından iyi olmayan “aktif rasyosu” denilen uygulama başlatıldı. Şu sıralar kredi artış oranı düştü ama hala yüksek düzeyde. Ayrıca, aktif rasyosu (oranı) uygulaması yakın zamanlarda bir miktar gevşetildi. Bu uygulamalardan tümüyle vazgeçmek gerekiyor” diye konuştu.
Enflasyonla mücadelede samimi olunduğunun gösterilmesi gerektiğini belirten Özatay, “Bu çerçevede, gerektiğinde faizin artırılmasından kaçınıldığı algısı ortadan kaldırılmalı. TCMB, karmaşık mekanizmalar yerine tek bir faizden piyasayı fonlamalı. Bütçe açığı pandemi nedeniyle alınan önlemlere bağlı olarak arttı. Önümüzdeki dönemde, faiz harcamaları dışındaki harcamalarımızı bütçe gelirlerinin altında tutmamız gerekiyor. Hazine'nin borcunun yarısı döviz cinsinden. Özellikle kendi vatandaşlarımızdan bu tür borçlanmaya son vermeliyiz” dedi.
Özatay Türk lirasındaki değer kaybının önlenmesi için de şu önerilerde bulundu: “Döviz rezervlerini eriten kura müdahale politikası terk edilmeli. Ekonomisinde kırılganlıklar varsa, faizi enflasyonun altında tutarken, bol bol kredi açılmasını özendirirken/zorlarken, döviz kurunu sabite yakın bir düzeyde tutmayı bugüne kadar hiçbir ülke başaramadı, başaramaz. Rezervi yükseltecek ve azımsanmayacak bir dönem için döviz temin edilmesini sağlayacak uluslararası anlaşmalar için görüşmelere başlandığı duyurulmalı. TCMB ve BDDK bağımsız olmalı. Kamu bankalarının sermayeleri güçlendirilmeli. Tüm bankalarda artacak geri dönmeyen kredi probleminin çözümü için şimdiden kolları sıvamalı. Hazine, koşullu gelir ve borçlanma garantilerinden bütçeye gelebilecek yük hakkında şeffaf olmalı. Tüm bu adımlar, Türkiye'ye ilişkin risk algılamasını azalacaktır.”