Tunç Soyer: Başka bir Türkiye mümkün

Tunç Soyer: Başka bir Türkiye mümkün

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “İz Bırakmanın Sırları” panelinde konuştu. Cumhuriyetin ikinci yüzyılının belediye başkanı olduğunu ve bu gururun kendisine sorumluluklar yüklediğini hatırlatan Başkan Soyer, “Cumhuriyeti ikinci yüzyıla taşımak, cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak mecburiyetindeyiz. Bunu yapmak için, iz bırakmak için canla başla çalışmaya devam edeceğiz. Emin olun başka bir Türkiye mümkün” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Atatürk Lisesi Mezunlar Derneği ve Kordon Rotary Kulübü’nün birlikteliğiyle Cumhuriyetin yüzüncü yılı için düzenlenen “diALog 2023” panelinin “İz Bırakmanın Sırları” oturumuna katıldı. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) düzenlenen, gelecek yüzyıl üzerine düşüncelerin tartışıldığı ve moderatörlüğünü İzmir Atatürk Lisesi Mezunlar Derneği Başkanı Murat Saraç’ın üstlendiği panele Prof. Dr. Şaduman Halıcı ile Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar da katıldı.

BAŞKAN SOYER İLE KENTTE DÖNÜŞÜM YAŞANDI

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in göreve gelmesinin ardından kentte bir dönüşüm yaşandığını belirten İzmir Atatürk Lisesi Mezunlar Derneği Başkanı Murat Saraç, “Siz geldiğinizden bu yana bir değişim ve farklılaşmayı görüyoruz. Cittaslow anlayışıyla farklı bir iz bırakılıyor. Makamına bisikletle giden bir başkan var, çevreye duyarlı, elektrikli araçlar kullanan, yağmur sularının topladığı bir belediyemiz var” dedi. Saraç, Başkan Soyer'e nasıl bir iz bırakmak istediğini ve karşılaştıkları zorlukları sordu.

“Kendinden biraz vazgeçmekle ilgili bir şey iz bırakmak"

Saraç’ın sorusuna cevap veren Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Bizi doğadaki canlılardan ayıran en önemli farklılık iz bırakma kararlılığımız. Gitmek istemiyoruz. Bir şekilde iz bırakmak istiyoruz. Bu içgüdüsel bir şey. Diğer canlılarda olmayan bir şey. İz bırakmak sadece kendimizden bir parça vazgeçmekle ilgili bir şey. Ancak o zaman iz bırakmaya başlıyorsunuz. Kendinize ait zamanınızdan, enerjinizden, hobilerinizden, sevdiklerinizden biraz bir şey bırakmaya başladığınız zaman o zaman ait olduğunuz toplumla, kentle, ülkeyle ilgili orada iz bırakmaya başlıyorsunuz. Herkes iz bırakıyor aslında. Hepimiz hatıra bırakıyoruz. Derler ya, insan ancak onu son hatırlayan öldüğünde ölür. Mesela Hanri Benazus. Öyle bir iz bırakıyor ki. Onun ismi çok sonra da devam edecek. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ü en güzel yaşatan, onun hatırasına en çok sahip çıkan ve onun izinden yürüyen biri ve o nedenle bıraktığı iz kocaman bir iz. Hepimize nasip olur inşallah bu memlekette bu topraklarda iz bırakmak” diye konuştu. 

"Bizim gayemiz geleceği inşa etmek" 

Konuşmasında ülkenin kadim kültüründen de bahseden Başkan Tunç Soyer, “Bizim gayemiz geleceği inşa etmek. Nasıl? O kadim kültürden beslenerek. Bu topraklardaki kimsenin hak etmediği bir yaşam seviyesinde yaşıyoruz. Bambaşkası mümkün. Bu bir kader değil. Bazı şeyleri bir mecburiyet gibi, kader gibi yaşıyoruz. Hayır. Dünyanın en bereketli topraklarında, dünyanın en güzel iklim kuşağında, dünyanın en köklü medeniyetlerine ev sahipliği yapmış topraklarda yaşayan herkes çok daha iyisini yaşayabilir. İçinde yaşadığımız bu tablo yanlış siyasetlerin, yanlış politikaların ve bazı kasıtlı tercihlerin sonucudur. Ama bir kader, mecburiyet değildir. Bunu değiştirmek mümkün. Nasıl? Yine o izlerin peşinden giderek. Bizi birbirimizden ayıran sebeplerden çok daha fazla ve güçlü birleştiren sebepler var. Biz ne zaman o birleştiren sebepleri anlayacağız ve onlara sımsıkı sahip çıkacağız işte o zaman başka bir geleceği inşa etmek de mümkün olacak” ifadelerini kullandı.

"Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete ve erdemlerine onun değerlerine de sonuna kadar sahip çıkmak mecburiyetindeyiz"

Mustafa Kemal Atatürk’ün 100 yıl önce bu topraklarda verdiği mücadeleyi de hatırlatan Başkan Soyer, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz İzmir’e kurtuluşun ve kuruluşun şehri deriz. Neden? Çünkü 9 Eylül sadece İzmir’in değil Anadolu’nun kurtuluşudur. Niye kuruluşun şehri deriz? Çünkü cumhuriyetin en temel kilometre taşlarından biri olan İktisat Kongresi’ne İzmir ev sahipliği yapmıştır. Nedir İktisat Kongresi? Yanmış, yıkılmış bir coğrafyada, 3 buçuk yıl işgal altında kalmış bir şehirde, daha İstanbul işgal altındayken, cumhuriyet kurulmamışken, daha Lozan Barış Anlaşması imzalanmamışken Mustafa Kemal Atatürk’ün aklında kuracağı bir cumhuriyet var, onun iktisat politikalarını belirlemek için çalışma yapıyor. Anadolu’nun her yerinden bin 135 delegeyi topluyor. 17 Şubat- 3 Mart 1922 tarihleri arasında o topladığı delegelerle iktisat politikalarını müzakere ediyor. Bir ortak akılla bunu inşa ettiriyor. Sümerbank’tan şeker fabrikalarına, aşar vergisinin kaldırılmasına kadar yani kendi kendine yeten bir ekonomi kurulmasına, bağımsız bir devlet kurulmasına imkan veren iktisat politikaları İzmir’de o iktisat kongresinde karar altına alınıyor. Onun için biz İzmir’e aynı zamanda kuruluşun şehri diyoruz. Bizim üzerimize düşen ne? Bugün Zübeyde Ana’mızın ölümünün yıl dönümü. Bu büyük hikayeyi bize bırakan Mustafa Kemal Atatürk’ün biricik anacağını andık. Atatürk’ün emaneti Karşıyaka’da İzmir’de bizde. Nasıl ona sonuna kadar sahip çıkacaksak Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu cumhuriyete ve onun erdemlerine onun değerlerine de sonuna kadar sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. O Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları, bizim kahraman atalarımız biz bu topraklarda barış içinde yaşayabilelim diye canlarını vermiş büyüklerimizdir. Bunların hatırasını sonuna kadar yaşatmak bizim mecburiyetimiz, bizim görevimiz.

"Biz Cumhuriyetin ikinci yüzyılını gören ilk insanlarız"

Biz Cumhuriyetin ikinci yüzyılını gören ilk insanlarız. Ben ikinci yüzyılın ilk belediye başkanıyım. Bununla nasıl gurur duyuyorsam bu gururun yüklediği bir büyük sorumluluğun da farkındayım. O cumhuriyeti ikinci yüzyıla taşımak gibi bir mecburiyet yani cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak gibi bir mecburiyet. Bunu yapmak için, iz bırakmak için canla başla çalışmaya devam edeceğiz. Emin olun başka bir Türkiye mümkün. Hepimizin barış içinde, huzur içinde el ele, sağlıkla, güler yüzle bu topraklarda yaşaması mümkün. Kişi başına düşen milli gelirin bambaşka bir noktaya çıkması mümkün. Adalet, hukukun üstünlüğü, barış mümkün. Birbirimizle insani ilişkiler kurabilmek mümkün. Hakaret etmeden, suçlamadan, barış içinde yaşayabilmek mümkün. Bütün bunları mümkün kılan cumhuriyete ve onun erdemlerine sahip çıkmamız gerekiyor. Bugüne kadar bunu yeteri kadar yaptık mı, biraz kuşkuluyum. Ama eğer şimdi yapmazsak çok geç.”