İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Gediz Nehri'nin kirliliği ve sorunun çözümü noktasında hükûmetin gerekenleri bildiğini belirterek "Benim Körfezim kirleniyorsa, Türkiye’deki tarımsal üretimin yüzde 10’unu yapan Gediz Havzası eğer kirleniyorsa ve bu kirliliğin çözümü için ayırmanız gereken kaynağı buraya değil de Kanal İstanbul’a ayırıyorsanız ben, bu topraklarda yaşayan bir vatandaş olarak, üstlendiğim görev nedeniyle bunun hesabını sormak mecburiyetindeyim" dedi. Soyer, milliyetçilik dediğimiz şeyin hamasetten geçmediğini söyledi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir Körfezi’ni de kirleten, Türkiye'nin en verimli topraklarından birisi olan Gediz Havzası'nı besleyen Gediz Nehri'nin kirliliğe dikkat çekmek ve çözümler üretmek amacıyla Manisa, Uşak, Kütahya ve İzmir illerini kapsayan 401 kilometrelik 4 günlük ‘Gediz Havzası' programına başladı.
‘Temiz Gediz, Temiz Körfez' sloganıyla yola çıkan Soyer, 4 günde 1800 kilometre yol kat ederek konusunda uzman kişilerle çeşitli tespitler yapacak. Programın ilk gününde Manisa'yı ziyaret eden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Saruhan Otel'de CHP Manisa il, ilçe teşkilatı ve partililer ile bir araya geldi.
Saruhan Otel'de düzenlenen buluşmada Soyer, neden Gediz Havzası Programına başladığı hakkında bilgiler verdi.
Sözcü gazetesinden İlker Kılıçaslan'ın haberine göre, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer yaptığı konuşmada, Türkiye'nin suyun vahşi kullanımı ve yeraltı sularının çekilmesi sebebiyle büyük bir kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu altını çizdi.
401 kilometre uzunluğundaki Gediz Nehri’nin doğduğu Murat Dağı’ndan itibaren Uşak, Manisa, İzmir’i kat ederek İzmir Körfezi’ne döküldüğünü hatırlatan Başkan Tunç Soyer, şunları söyledi: “Bu sadece İzmir’in meselesi değil. Gediz Havzası Türkiye’de tarım üretiminin yüzde 10’unu yapıyor. Dolayısıyla Gediz Havzası'ndaki Gediz Nehri'nin kirliliği Ankara'daki ve İstanbul'daki vatandaşı da ilgilendiriyor. Aslında pandemi bize şunu gösterdi. Biz hepimiz birbirimize bağlıyız.
Konuşmasında Gediz Nehri'nin kirliliğinin önüne geçilebilmesi için hem bölgedeki yerel yöneticilerin, sivil toplum kuruluşlarının hem de hükümetin el ele vermesi gerektiğinin altını çizen Soyer söylerine şöyle devam etti:
"Milliyetçilik dediğimiz şey hamasetten geçmiyor. Milliyetçilik dediğimiz şey nehirlerimizi, ovalarımızın bereketini, dağlarımızı, kuşumuzu, ağacımızı korumaktan geçiyor. Onun için milliyetçilik hamaseti kimsenin ekmeğini de büyütmüyor. Gerçek milliyetçilikte o değil zaten."
Konuşmasında Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorununa değinerek Ergene Nehri’ndeki kirliliği örnek gösteren Soyer "İstanbul'da Marmara Deniz'inde ortaya çıkan müsilaj son birkaç yılın meselesi değil. Onlarca yıldır har vurup, harman savurduğumuz zenginliklerimizi, asla sahip çıkmadığımız derelerimizi, zehirlediğimiz Ergene'nin, temiz akıtmadığımız derelerin sonucudur. Bizim başlattığımız bu yolculuk Gediz Ergene olmasın körfez Marmara olmasın gezisidir. Amacımız budur. Temiz deniz, temiz körfez, temiz nehirler atalarımızın bize bıraktığı mirastır. Bizde bunları evlatlarımıza, torunlarımıza tertemiz miras bırakmak mecburiyetindeyiz" diye konuştu.
Konuşmasında belediye başkanlarının asil görevinin seçildikleri bölgelerdeki kültürel, tarihsel ve doğal zenginliklere korumak olduğunun altını çizen Soyer sözlerine sözle devam etti;
"Asfaltta, çöpte, yolda hepsi sonradan yapılır. Asli görevimiz bize bırakılan mirası korumak, ona sahip çıkmak ve gelecek nesillere aktarmaktır. Çünkü hepimiz bir nöbeti yerine getiriyoruz. Görev yaptığımız yerler bizim babamızın malı değil. Görev yaptığımız yerler bizim nöbet tuttuğumuz yerlerdir. Dolayısıyla nöbetin asli unsuru korumak ve sahip çıkmaktır. Asıl milliyetçilik budur. Asıl yurtseverlik budur.”
Gediz Nehri'nin kirliliği ve sorunun çözümü noktasında hükümetin gerekenleri bildiğini söyleyen Soyer, Kanal İstanbul üzerinden hükümete seslendi. Kanal İstanbul'a ayrılan bütçenin Gediz Nehri'nin kirliliğinin önlemesi için ayrılması gerektiğinin altını çizen Soyer şöyle konuştu:
"Aslında devletimizin ilgili kurumlarının bildiği gerçekler. Peki neden yapılmıyor? Tercihler başka yönleniyorda ondan. Siz eğer elinizdeki kaynağı buraya değil de Kanal İstanbul diye bir yere ayırmayı tercih ediyorsanız, bunun hesabını sormak mecburiyetindeyiz.
Benim Körfezim kirleniyorsa, Türkiye’deki tarımsal üretimin yüzde 10’unu yapan Gediz Havzası eğer kirleniyorsa ve bu kirliliğin çözümü için ayırmanız gereken kaynağı buraya değil de Kanal İstanbul’a ayırıyorsanız ben, bu topraklarda yaşayan bir vatandaş olarak, üstlendiğim görev nedeniyle bunun hesabını sormak mecburiyetindeyim.”