Tuncay Özkan: Ben en çok Eyüp Can'a kızgınım

Tuncay Özkan: Ben en çok Eyüp Can'a kızgınım

Hülya Karabağlı / ANKARA

CHP’nin Cezaevleri İnceleme ve İzleme Komisyonu’nun Silivri ziyaretinde İzmir Milletvekili Mustafa Balbay,  “Ergenekon Davasından tutukluyuz diye sohbet hakkımız verilmiyor”  dedi. 

Silivri Cezaevi’nde bin kişiden sadece biriyle görüşebildiğine dikkat çeken Balbay, “Herkese verilen sohbet hakkı bana neden verilmiyor. Diğer cezaevlerinde ve bu cezaevinde kalan mahpuslar birlikte grup etkinliğine katılabilirken, birlikte top oynayabilirken bizim, Tuncay Özkan dışında kimse ile görüştürülmemize izin dahi verilmiyor”. “ Günde 50 litre sıcak su hakkımız var, o da 120 saniyede bitiyor”  diyen Balbay, “Meclis’teki tüm milletvekillerine sorsunlar bakalım, kendileri günlük hijyenlerini ne kadar su ile yapıyorlar” göndermesinde bulundu.

 

'18 Şubat mütalaa duruşması öncesi görüşme'

 

Cumhuriyet Halk Partisi’nin Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Muğla Milletvekili Nurettin Demir,  İstanbul Milletvekili Melda Onur’dan  oluşan Cezaevleri İnceleme ve İzleme Komisyonu Üyeleri, Silivri Cezaevi’nde Ergenekon davası  tutuklusu Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Fatih Hilmioğlu, Hikmet Çiçek,  Deniz Yıldırım,  Turhan Özlü  ile 18 Şubat 2013 günü  yapılacak mütalaa duruşması öncesinde görüştü. CHP heyetinin görüşmelere ilişkin raporunun ‘genel değerlendirme’ bölümünde , mahrem yerlerin elle aramasına  dikkat çekildi.  Raporda, şöyle dendi:

 

'Kadın ziyaretçilerin mahrem yerlerine elle arama’

 

Görüşülen mahpuslar genel olarak Cezaevi personelinden infaz koruma memurlarından memnuniyetlerini belirtmişlerdir. Ancak Cezaevi Yönetmeliğinin uygulamada yaşattığı sıkıntılar özellikle kadın ziyaretçilere büyük zorluklar yaşattığını söylemektedirler. Yakınlarını ziyaret eden kadınların güvenlik aramasından geçtikten sonra en mahrem yerlerine kadar “elle arama” yöntemine maruz kalmaları ziyaretçileri rahatsız ettiği gibi tutuklu ve hükümlüleri de rahatsız ettiği söylenmiştir. 

Raporda, Ergenekon davası tutuklularıyla görüşme notları  rapora şöyle yansıdı:

 

Balbay: Sohbet hakkımız verilmiyor

 

 Mustafa Balbay: Ergenekon Davasından tutukluyuz diye sohbet hakkımız verilmiyor.“Tüm Türkiye’deki cezaevlerinde olan sohbet hakkı sadece burada, o da Ergenekon Davasından tutuklu olmamız nedeniyle, yok!  Herkese verilen sohbet hakkı bana neden verilmiyor. Diğer cezaevlerinde ve bu cezaevinde kalan mahpuslar birlikte grup etkinliğine katılabilirken, birlikte top oynayabilirken bizim, Tuncay Özkan dışında kimse ile görüştürülmemize izin dahi verilmiyor. Yani düşünün, burada 1000’e yakın kişi var, neredeyse cezaevindeki 1000 kişiden sadece 1’isi ile görüşebiliyorum. Ve bu haksızlık sadece bize yapılıyor. Hiçbir sosyal faaliyete katılamıyoruz. Sinema, kurs, hiçbir şey yok.

 

'Günde 50 litre sıcak su hakkımız var, o da 120 saniyede bitiyor'

 

“Bize günlük 50 litre sıcak su hakkı veriliyor o da 2 dakikada ( 120 saniye) bitiyor. Bu sürede ve 50 litrelik su hakkı ile çamaşır mı yıkayayım, banyo mu yapayım, bulaşık mı yıkayayım? Meclis’teki tüm milletvekillerine sorsunlar bakalım, kendileri günlük hijyenlerini ne kadar su ile yapıyorlar? Üstelik, sıcak su hakkımız artsa bile, bunu biriktirip 2. Güne kullanma hakkımız dahi yok. 110-120 saniyede bizden günlük hijyen ihtiyacımızın karşılanmasını bekliyorlar. Ben bir milletvekiliyim ve burada aslında ekstradan bir şey istemiyorum.”

 

Tuncay Özkan: En çok Eyüp Can’a  kızgınım

 

“Ben İbrahim Şahin ile aynı davadan yargılanıyorum. Susurluk süreci ile ilgili yazdıklarımdan dolayı İbrahim Şahin, Susurluk sürecinde Nazlı Ilıcak’ın  evinde saklanırken benim için; “Bu Özkan’a  hesap soracağım” diyor o sırada. Veli Küçük ile ilgili yazılar yazan benim. Şimdi aynı davadayız. Yeşil ile ilgili ilk kez bilgileri ben ortaya çıkardım. Sonra bunu gazetede yazdım. Sonra bunu Yeşil’in kimlik bilgileri Tuncay Özkan’ın arşivinden çıktı diye yazdılar. Bu konuda en çok Eyüp Can’a kızgınım. Çünkü o haberleri ben Radikal gazetesinde yazmıştım. Arşivine bakmış olsaydı bunu görebilirdi. İşte en çok bu yaraladı beni.”

 

'Apoletim yok diye mahkum edilmeyi kabul edemem'

 

“Cumhuriyet mitingleri izinli yapıldı ve vali izin verdi. Bu mitingleri Emniyet izledi. Orada attığımız sloganlar var. Her şeyden haberleri var. Hepsi izinli. Başbakanın Generallerin uzun tutukluluk süreleri ile ilgili söyledikleri deli saçması.  Ben de masumun. Sırf apoletim yok diye mahkum edilmeyi kabul edemem. Şimdi timsah gözyaşları döküyor.”

 

'Benim özgürlüğüm Nazlıcan'

 

“Biz burada Balbay ile en çok birbirimizin çocuklarına düşkünüz. Balbay’ın oğlu Deniz burada büyüdü. Cama tırmandığını ilk kez burada gördük. Benim kızım 14 yaşındaydı,  şimdi 20 yaşında. Benim özgürlüğüm Nazlıcan’dı. Balbay için de  Yağmur ve Deniz.”

 

'Nagehan Alçı’yı günah olarak görmüyorum'

 

“Nagehan Alçı’yı işe ben aldım. Ben vicdanı olmayanı yok sayıyorum ve Nagehan’ı günah olarak görmüyorum kendisi günaha girdi. Önemli olan akıllı insanlar değil, vicdanlı insanlardır. Ben bütün vicdanlı insanları 18 Şubat'taki duruşmamıza bekliyorum.”

 

Fatih Hilmioğlu: Ölümüne yargılanıyoruz

 

“8 yıldan beri kullandığım ilaçlar kronik böbrek hastalığına yol açtı. Şu anda şeker hastalığım, prostat büyümesi de bu hastalıklarıma eklendi. Zaten eskiden beri karaciğer sirozum vardı.  Burada benim en temel insan hakkım olan yaşam hakkım göz ardı edilmektedir. Bu insanlar ölümüne yargılanıyor. Ben bu konuda sadece benim ismimin ön plana çıkartılmasını diğer arkadaşlarıma haksızlık görüyorum. Türkan Saylan,Kaşif Kozin2oğlu, KuddusiOkkır bu süreçte öldüler. Çoğu da sağlığını kaybetti. Erol Manisalı  kanser oldu. Ergun Saygun,  Av. Yusuf Erikelbu süreçte hasta oldular. Burada yapılan şey adil yargılama değil, Ölümüne tutuklamadır, Öldürene kadar tutuklamadır. Burada biz yargılanmıyoruz öldürülüyoruz.”“Malatya’ya yaptıklarımı bilenlere helal ediyorum, bilmeyenleri de Allaha havale ediyorum.”  demiştir.

 

Hikmet Çiçek: İmralı’da sohbet hakkı var ama burada yok!

 

1971’de Uğur Mumcu  ile koğuş arkadaşımdı. Muammer Aksoy ile son röportajı ben yaptım. Şimdi Ergenekon’dan yatıyorum, burada 5. Yılım dolacak. Türkiye’de henüz kimseler “Kürt” kelimesini yazamazken, Kürt sorununu yazan benim. Faili meçhulleri, karanlık olayları yazan bendim. Her yerde sohbet hakkı var. İmralı’da da var sohbet hakkı ama burada yok! İlginç bir durum var. Tutuklandığım maddeden ceza istenmiyor bana. Tutuklu olma nedenim, devletin gizli belgelerini elde etmek, cezam ise terör üyeliği. Avukatım bu gerekçeleri öne sürdü. Mahkeme başkanı kabul etti ve tahliyemi istedi. Eskiden heyet oylamasında 2’ye 1, sonuç çıkardı. Şimdi hep 3-0 çıkıyor. Mahkemede de söyledim, esas örgüt mahkemedir.

 

Mehmet Deniz Yıldırım: Düşman hukuku uygulanıyor

 

“Aydınlık Gazetesi Genel Yayın yönetmeniydim ama şimdi yazamıyorum. Burada sohbet hakkı yok.  Ergenekon Davasında hiç kimseye yazılmayan suç tarifi benimle ilgili geldi. Başbakan, Burhan Kuzu,  Melih Gökçek ve Cüneyt Zapsu’nun bütün Ankara temsilcilerine giden ses kaydı, bana da geldi.  28 Mart’ta herkese giden bu kayıt, Aydınlık Gazetesine 6 ay sonra geldi.  Şimdi, suçlama örgüt üyeliğine delil ve özel hayatın gizliliğinin ihlali 3. Yargı paketinde basın suçu ertelenir denildi ve ara karar verdi. Ama şimdi burada tam  bir düşman hukuku uygulanıyor, çünkü 3. Yargı paketi bize uygulanmıyor.  Herkese uygulanan 3. Yargı paketi bize neden uygulanmıyor? Daha önce, içeriye girmeden ben de Ergenekon ile ilgili acaba böyle bir şey var mı diye düşünüyordum. Ama  şimdi yazdıklarımdan dolayı içerideyim.”

 

Hanefi Avcı: Sözde örgüt üyeleri serbest, ben örgüte yardımdan hala içerideyim

 

“Kitap yazmak örgüte üyelik olarak gösterildi. Sözde örgüte doküman yazan Soner Yalçın, , Barış Pehlivan, Müyesser Yıldız  serbest, ben örgüte yardımdan içerdeyim, yani sözde örgüt üyeleri serbest ben buradayım. 3. yargı paketi ile beraber örgüte yardımdan tek tutuklu ben kaldım. Basın suçu ertelenebiliyor ama bizim suçumuz ertelenmiyor. Hatta bazı sanıklar, ifadeleri dahi alınmadan bırakıldı. Herhalde Mahkeme,  benim durumda olanlarla ilgili Meclis’in aldığı kararları tanımıyor..Bütün bunların ABD’den geldiğinin kanıtı bu durum. TUBİTAK kanıtladı. Bu organizasyonu ABD’nin yaptığını düşünüyorum.  Bir an önce kasetler, dinlemeler ve failler bulunmalı. Bulunmuyorsa bulması gerekenler bu işi yapmıştır. Bu davada birlikte yargılandığım SDP’lilerin de masum olduğuna inanıyorum. Yazdığım kitap yayına verilince tahkikat açılabilir diye aileme söyledim ama bu kadarını beklemiyordum.”