Tuncay Özkan: Bir insanı korkutmak utanç verici, Cumhuriyet Mitingleri'yle korkuttuklarımızdan özür dilerim

Tuncay Özkan: Bir insanı korkutmak utanç verici, Cumhuriyet Mitingleri'yle korkuttuklarımızdan özür dilerim

Ergenekon davasında yargılanıp tahliye edilen CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, geçen hafta Meclis’teki bütçe görüşmeleri sırasında Cumhuriyet mitingleriyle ilgili özeleştiride bulunarak "Korkuttuğum insanlardan özür dilerim" dedi. Bu açıklamasıyla ilgili Habertürk'ten Kübra Par'a konuşan Tuncay Özkan, "Kürsüden bakınca 5 milyon kişi görüyorsunuz. Hepsi sizi omuzlamaya hazır. O ortamda kibirlilik değil olgunluk gerekiyor. Biz olgun olmadığımızı göstermişiz. İnsanların bir kısmı o günkü duruşumuzda kibir görmüş. Şimdi o olgunluğa ulaşmışız ki özür diliyoruz. Bir insanı korkutmuş olmak çok utanç verici. Buna hakkımız yok" dedi.

Kübra Par'ın Tuncay Özkan'la yaptığı söyleşi şöyle:

Bütçe görüşmeleri sırasındaki konuşmanızda “Cumhuriyet mitinglerinde korkuttuğum insanlardan özür diledim” demişsiniz. Ne anlama geliyor bu sözleriniz?

Yaşadığımız ülkeye ve yaşam biçimimize dair bazı tehlikeler görüyorduk. Bunu değiştirme iddiasındaydık. Büyük bir kitle toplamıştık. O ortamda insanın yanlışa düşmesi çok doğaldır. Çok daha büyük kitleleri kucaklayabileceğimi Ergenekon nedeniyle içeriye alındığımda anladım.

Nasıl?

Cezaevine düştüğümde, rahmetli Necmettin Erbakan eski dostluğumuzun hatırına bana avukatlarını yolladı. Avukatlarına “Allah cezalandırmaz, korur. Demek ki büyük bir felaketten korunuyor. Öyle düşünsün. Paraya ya da başka bir şeye ihtiyacı olursa söylesin” demiş. Çok teşekkür ettim. Avukat ikinci kez geldiğinde, Hoca’nın kadın ve gençlik kollarına bana mektup yazmaları için talimat verdiğini söyledi. Bir süre sonra mektuplar gelmeye başladı. O mektupları okurken insanların Cumhuriyet mitinglerindeki üslubum nedeniyle benden korktuklarını anladım. Onlara kötülüğümün dokunabileceğini düşünmüşler.

Onları korkutan üslubunuz muymuş yoksa söyledikleriniz mi?

İçerikte korkutacak bir şey yoktu. O mitingler büyük bir demokrasi şöleniydi. Ama sonradan kendi konuşmalarımı izledim. Gerçekten de çok sert konuşmuşum. O kadar sert konuşmuşum ki “Bu kalabalıklar üzerimize gelir mi?” kaygısını yaşamışlar. Oysa biz “Laiklerin demokrasi düğünü” olarak değerlendiriyorduk. Mektuplara verdiğim cevaplarda onlardan özür diledim.

O mitinglerde yaptığınız konuşmalarda sizin gibi düşünmeyenlere karşı ötekileştirme ve tepeden bakma vardı sanki...

Vardı doğru... Kibir de vardı. Kürsüden bakınca 5 milyon kişi görüyorsunuz. Hepsi sizi omuzlamaya hazır. O ortamda kibirlilik değil olgunluk gerekiyor. Biz olgun olmadığımızı göstermişiz. İnsanların bir kısmı o günkü duruşumuzda kibir görmüş. Şimdi o olgunluğa ulaşmışız ki özür diliyoruz. Bir insanı korkutmuş olmak çok utanç verici. Buna hakkımız yok. Benim aşk anlayışım eksiğin tamamlanmasıdır. İnsanlara aşkla bakarken, eksiklerini tamamlamaya çalışırken, diğer insanları korkuttuğumu gördüğümde çok üzüldüm. Çıktığım günden beri fırsat buldukça o insanlardan özür diliyorum.

Cumhuriyet mitinglerinin antidemokratik olduğuna, AK Parti’ye oy veren insanları “Gerici, yobaz, tehlikeli” diye aşağıladığına dair eleştiriler var. Özeleştiri yapıyor musunuz?

6 yıl boyunca çok büyük özeleştiri yaptım. Çok şükür bu ülkede herkes aynı fikirde değil. Cumhuriyet mitinglerini 3 şey üzerine kurduk. Cumhuriyeti sevmeyen, cumhuriyetçi olduğuna inanmadığımız Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasını istemedik. Parlamento iki partili sisteme düşmesin, böylece başkanlık sistemi gelişmesin istedik. Bir de ortak Anayasa bilincinin gelişmesini istedik. Saydığım bu 3 şeyi o zaman için başarmıştık. Ortak sloganımız “Ne şeriat ne darbe, tam bağımsız Türkiye” idi. Bugün de aynı şeyi söylüyorum. Cumhuriyet’in kazanımlarını yok sayarsak geleceğimiz olmaz.

Nihal Bengisu Karaca özrünüzle ilgili bir yazı yazdı. Cumhuriyet mitinglerinde, “Başı örtülü kadınlar doktor olamaz”, “Çankaya’da başörtülüye geçit vermeyeceğiz” gibi sloganlar atıldığını hatırlattı...

Bu, Cumhuriyet mitinglerinin değil genel Türkiye eleştirisinin bana yöneltilmiş halidir. Bizim dile getirdiğimiz laiklikle uygulamadaki arasında dağlar kadar fark var. 28 Şubat’ta da başörtüsünün her yerde olması gerektiğini savundum. Ama bir başörtülü yaptığı işte bunu bir sorun olarak görüyorsa eğitim eksikliği vardır. Nihal Bengisu Karaca’nın başörtüsü konusunda yaptığı bazı eleştirilere katılırım. Askeri kışlalara başı bağlı insanların alınmadığını sonradan öğrendim. Başı bağlı bir annenin evladı teğmen oluyor. Anneyi kapıdan içeri sokmuyorlar. Bu faşizmdir, zulümdür.

Cumhuriyet mitinglerinin Kürtleri de ötekileştirdiği düşünülüyordu...

Terör bu ulusun ve insanların vicdanını çürüttü. Şunu kabul ediyorum, Cumhuriyet mitingleri kardeşliğin inşasında yetersiz kaldı. En büyük üzüntüm Cumhuriyet mitinglerinin kardeşliği sağlayamamasıdır. “Diyarbakır’da miting yapalım” dediler. Korktum, gitmedim. Oysa Kürt sorunu çözülmeden bir adım ileri gidemeyiz.

Cumhuriyet mitinglerinde Avrupa Birliği karşıtı söylemler de vardı.

“Ne ABD ne AB” bizim değil, mitinglere katılan bir grubun sloganıydı. İşçi Partisi, Avrupa Birliği projesine inanmadı. O arkadaşlarla bugün de fikir ayrılığım var. İçimizde farklı unsurlar vardı.

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı da hâlâ kulaklarımızda...

Mustafa Kemal’in askerleriyiz demek, Kuvayı Milliye demek. Bu ulus için, bu insanların tarih sahnesinden silinmemesi için toprağın altına kefensiz yatmayı kabul etmek demek. Uygarlığın, bilimin ve çağdaş birikimin yolcusu olmak demek. Bunlar bizi Mustafa Kemal’in askeri yapıyor.

Meclis’teki konuşmanızda “Karanlık günlerimin dostlarından biri Sayın Necmettin Erbakan’dır” dediniz. Erbakan’la ilk tanışıklığınız ne zaman?

İlk fikir paylaşımımız 12 Eylül sonrasında gerçekleşti. Onlar yasaklıydı. Biz o yasağa itiraz ediyorduk. 80’li yıllarda arkadaş olduk. Hiç yazmadığımız ama karşılıklı konuştuğumuz konular var.

Ne konuşuyordunuz Erbakan ile?

Askerlerin demokrasiye ve sivillere karşı tutumu üzerine çok sohbet ettik. Bir gün Ankara’dan çıkıp Nevşehir’e gittik. Yeşil bir Mercedes’i vardı. Kendisi kullanıyordu. Yanında oturuyordum. O zamanki yolları düşünün, ibre son hıza değdi. Araba bazen havalanıyor, 10 metre sonra yere düşüyordu. “Biraz hızlı gidiyoruz. Yavaşlasak mı Hocam?” dedim. “Tuncay kardeşim Allah’ın izniyle hiçbir şey olmaz. Motorun hakkını vermek lazım” dedi!

Ama siyasi çizgileriniz çok farklıydı...

Siyasi görüşlerini desteklemiyordum ama insanların vicdanından daha büyük bir şey yoktur. Söz konusu Türkiye’nin demokratikleşmesi, adaleti, özgürlüğü ve barışıysa benim karşımda kimse yok! Siyasetteki bütün amacım ötekisiz bir Türkiye yaratmak. Belediye başkanlığı döneminde kimse Recep Tayyip Erdoğan’ı televizyona çıkarmazken ben çıkarıyordum...

Erbakan’ı Kanaltürk’e pek çok kez çıkarmıştınız. Amacınız AK Parti’ye karşı Fazilet Partisi’ni güçlendirmek miydi?

Necmettin Erbakan’ın milli bir duruşu vardır. Avrupa Birliği ya da Amerika karşıtlığına katılmıyorum ama içeride yapılanlara karşı çıkma konusunda aynı noktadaydık. Ne Necmettin Erbakan’ın milliliğini ne benim bu vatana, namusa olan bağlılığımı tartışmam.

Cezaevine girdiğinizde Erbakan’ın size avukatlarını göndermesine şaşırdınız mı?

Kadirşinas bir insan olduğunu biliyordum. İlişkimiz nedeniyle şaşırmadım. Çok daha yakın gördüğüm insanlar bunu yapmazken onun bunu yapması beni duygulandırdı.

Cumhuriyet mitinglerinin 27 Nisan muhtırasına yol açtığı görüşüne ne diyorsunuz?

“Ordu göreve” pankartı açılmış bir Cumhuriyet mitingi hatırlıyor musunuz? Cumhuriyet mitinglerini karalamak için iftira atıyorlar.  27 Nisan sivil topluma karşı verildi. O muhtıra, Türkiye’nin en büyük demokratik hareketinin üzerine kapkara bir şal örttü. Bizi kirletmek ve karalamak dışında hiçbir işe yaramadı. AKP’nin oyunu artıran da o muhtıradır.

27 Nisan’a ortam hazırlayan biraz da Cumhuriyet mitingleri olmadı mı?

27 Nisan’a ortam hazırlayan 1 Mart tezkeresi, her gün gelen şehit haberleri, Ballıca, Çukurca ya da diğer baskınlar değil de Cumhuriyete sahip çıkmak isteyen insanların bir araya gelip miting düzenlemesi mi?

Ya Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın “Sözde değil özde laik Cumhurbaşkanı” sözleri?

Bu söz bana değil ki... Neden onlardan hesap sormuyorlar? Kimsenin burnunun kanamadığı mitingleri yapmaktan 6 yıl yattım...

Meclis’teki konuşmanızın sonunu Silivri’ye bağladınız. Ne demek istediğinizi tam anlayamadık...

Gücü eline geçirenler kendilerini yasalarla sınırlamazlarsa başka güç tarafından kırılırlar. Silivri’den Tuncay gider, başkası gelir. Onlar çok güçlüydü. Hukuku hiçe saydılar. Bugün içerideler. Yarın onlar çıkar, başkaları girer. Önemli olan toplama kamplarını ortadan kaldıracak adalet, özgürlük ve barışı getirmektir.

Cemaatçilerin şu anda içeride olmasını eleştiriyor musunuz?

Ben insanların özgür, adil ve hızlı yargılanmasını talep ediyorum. Allah var, kimseye karşı öfke, nefret ve kin beslemiyorum. Bana bu kötülüğü yapan, kızımın 1.5 yıl eğitim hakkını elinden alan insanlar da dâhil...

‘Biz Kaç Kişiyiz?’ diye bir platform kurmuştunuz. Ne oldu ona? Şimdi kaç kişisiniz?

Hâlâ duruyor. Milyonlarca insanız. Bu ülke bir gün Cumhuriyet’ini savunmak zorunda kalırsa inanın o meydanlar “Biz kaç kişiyiz” diye inlemeye devam eder.

Peki, o hareket sandığa neden yansımamıştı? Mitinglerden sonraki genel seçimde AK Parti % 46.7 oy almıştı...

AKP’nin oyunu artıran muhtıradır. Anketlerde CHP yüzde 12-13 civarındaydı. MHP de barajın altındaydı. Biz Kaç Kişiyiz hareketinin yansıması sonucunda CHP % 26 oy aldı. MHP de % 14 oy aldı. Toplumu harekete geçiren bir enerjiydi.