'Türban yasağının buharlaşması AKP'yi hedefsizlik sendromuna mı itti?'

'Türban yasağının buharlaşması  AKP'yi hedefsizlik sendromuna mı itti?'

Sabah gazetesi Başyazarı Mehmet Barlas, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın gündeme getirdiği “öğrenci evlerine devlet denetimi” tartışmasıyla ilgili olarak “Vesayetçi demokrasinin yasaklarından çoğu ve son olarak ‘türban yasağı’ buharlaşınca, kendilerini ‘muhafazakâr demokrat’ olarak niteleyen kesimler de galiba ‘Hedefsizlik sendromu’na girdiler” görüşünü dile getirdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde, kız ve erkek üniversite öğrencilerinin aynı evlerde kalmasının AKP’nin muhafazakar demokrat anlayışıyla uyuşmadığını söylemesi kamuoyunda artışılmaya devam ediyor.

Siyasilerin yanı sıra sosyal medyanın da bir numaralı gündem maddesi olan “öğrenci evi” tartışmasını bugünkü köşesine taşıyan Sabah gazetesi yazarı Mehmet Barlas, AKP çevrelerinin ‘hedefsizlik sendromu’na girmiş olabileceğini ifade etti.

Mehmet Barlas’ın "Hedefsizlik sendromu’ muhafazakârları da etkiliyor” başlıklı yazısı şöyle:

Acaba bu ruh halini "Hedefsizlik sendromu" olarak mı nitelemeliyiz?

Kendilerini "Liberal demokrat" kanattan gören bazı aydınların durumlarını hatırlayalım.

Yakın dönemlere kadar bu kesimin hedefi "Askeri vesayet" üzerinde kurulu düzen değil miydi? Bu düzene dayalı "Resmi ideoloji" solu da, sağı da rejimin tehdidi olarak görürdü... "İç düşmanlar" kavramı siyasetin sürekli çiğnediği sakızdı.

Askeri vesayet, Başbakan Erdoğan'ın liderliğindeki AK Parti iktidarı tarafından sona erdirildi. Cuntacılık, suç oluşturan bir fiil haline geldi.

Anayasa değişikliği ile Anayasa Mahkemesi'nin musluk kapatır gibi parti kapatması alışkanlığı da sona erdirildi.

 

Sendromun yansımaları

 

Bunun da ötesinde "İç düşmanlar" kapsamına giren kesimlerle diyaloga da girildi. Daha ötesi var mı? Kürt realitesine kalıcı ve demokratik bir siyasal çözüm üretilmesi için Abdullah Öcalan'la bile devlet diyalog kurdu.

Bu noktada sözünü ettiğimiz ve kendilerini "Liberal demokrat" kanattan gören bazı aydınlarda "Hedefsizlik sendromu"nun oluştuğunu gözlemlemeye başladık.

Meslek hayatları boyunca sivilliğin ve vesayetsiz demokrasinin mücadelesini veren bazı aydınlar, bu hedefe ulaşılınca, mücadele edecek yeni bir hedef aramaya başladılar.

"Sivil ve vesayetsiz demokrasi"yi fiilen gerçekleştiren Başbakan Erdoğan'ı insafsızca eleştirmeye ve hatta ona "Diktatör" demeye falan başladılar.

 

Barış açılımına karşı oldular

 

Kürt realitesine kalıcı ve demokratik bir siyasal çözüm üretilmesi için yakın geçmişe kadar kendilerini ortaya atan bu kesim aydınlar "Barış Açılımı"na da, aynı "Hedefsizlik sendromu"nun dürtüsü ile karşı konumda yer almaya başladılar. Bunların arasında Erdoğan'ın barış açılımına karşı PKK'nın direnmesi gerektiğini savunanlar bile çıkmadı mı?

Ne var ki "Hedefsizlik sendromu"na düşenler sadece bazı liberal aydınlar değil.

Aynı durum AK Partili bazı kesimler için de söz konusu.

Vesayetçi demokrasinin yasaklarından çoğu ve son olarak "Türban yasağı" buharlaşınca, kendilerini "Muhafazakâr demokrat" olarak niteleyen kesimler de galiba "Hedefsizlik sendromu"na girdiler.

 

Uçurtmalar ve rüzgârlar

 

Çözüm bekleyen bunca sorun varken kızlarla erkeklerin birlikteliğine muhafazakâr bir tepkinin seslendirilmesi, belki de bu sendromun bir yansımasıdır.

Türkiye'yi, devleti, siyaseti askeri vesayetten arındıran Başbakan Erdoğan'ın, gençlik ve özel yaşamlar üzerine muhafazakâr bir vesayeti devlet eliyle sokmayı planlaması akla da siyasetin mantığına da uygun düşmez.

Dilerim Başbakan bu konudaki uyarıcı eleştirileri olumlu biçimde değerlendirir. Siyasetçi için kayıtsız şartsız destek ve övgü, asla eleştirinin yerini alamaz. Saplantısız ve önyargısız eleştiri siyasetçinin en ağırlıklı aktifleri arasındadır. "Uçurtmalar rüzgârla değil, rüzgâra karşı uçarlar" demiş Churchill de...