Turgut Kazan, 12 Eylül'ü hatırlattı: 'Tek tip'i dayatanlar utanç içerisinde, bu yanlıştan dönün!

Turgut Kazan, 12 Eylül'ü hatırlattı: 'Tek tip'i dayatanlar utanç içerisinde, bu yanlıştan dönün!

Eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan, 696 sayılı kanun hükmünde kararname (KHK) ile getirilen "tek tip kıyafet" uygulamasına tepki gösterdi. "Bunu bir Kenan Evren uygulamasında gördük bir de şimdi görüyoruz. Kenan Evren uygulamasında bunu uygulayanların hepsi büyük bir utanç içerisinde" diyen Kazan, Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) çağrı yaparak "Bu  yanlıştan dönün" ifadesini kullandı. 

Gazete Duvar'dan Hacı Bişkin'e konuşan Kazan, şunları söyledi:

“Cezaevindeki insanların ne giyeceği sorunu cumhurbaşkanının sorunu değildir. Dünyanın hiçbir yerinde de örneği gösterilemez. Tek tipin gerekçesinde ‘havalı gelme’ deniliyor. Yargılanan insanların masumiyet karinesi uyarınca suçsuz olabileceği düşünülerek yargılanması gerek. Havalı gelmesi demek kravat takması demek. Bu onun en doğal hakkı. Bize hukuk derslerinde tutukluların kendi giysilerini giyme hakkı öğretildi. Yargılama aşamasındaki tutuklular için böyle bir şey düşünülemez. Bunu bir Kenan Evren uygulamasında gördük bir de şimdi görüyoruz. Kenan Evren uygulamasında bunu uygulayanların hepsi büyük bir utanç içerisinde. Ben Orhan Apaydın’ın, Ali Sirmen’in, Erdal Atabek’in, Barış Derneği Başkanı Mahmut Dikerdem’in o elbiselerle kelepçeli olarak binbaşılar tarafından cemselerden indirildiğini gördüm. O binbaşılar bile utanıyordu. 695 ve 696 sayılı kararnamelerle Anayasa Mahkemesi’nin yanlış kararları nedeniyle kötüye kullanıldığını görüyoruz. Bir çeşit yasama organının  görevlerinin devralındığı Anayasa’ya aykırı bir biçimde uygulamaların hayata geçirildiği gibi hukuka aykırı durumlarla karşı karşıyayız. Tek tip elbise de bu durumlardan bir tanesi. Çünkü olağanüstü hal kararnamesi ancak olağanüstü halin gerektirdiği düzenlemeler yapılabilir. Burada da toplantı, temel hakların kullanılması gibi durumlar olur. Ama taşeronun olağanüstü halle ilgili bir ilgisi yoktur. Bu yasama organının yetkilerini almaktır. Türkiye bu koşullarda seçime gidecektir ve asla hiç kimsenin güven duymayacağı bir seçim süreci gerçekleşecek. Bu keyfi yönetime son demek için Anayasa Mahkemesi yanlış içtihadından vazgeçmesi gerekir.”