Türk basınının “Son Mohikan”ı, usta gazeteci, Takvim gazetesi yazarı Arda Uskan (67), uzunca bir süredir tedavi gördüğü karaciğer yetmezliği sebebiyle hayatını kaybetti.
Nokta Dergisi'nin efsane yayın yönetmeni olarak da bilinen, uzun yıllar "Son Mohikan" başlıklı köşesinde yazılar yazan Arda Uskan'ın cenazesi, yarın öğlen Teşvikiye Camisi'nde kılınacak cenaze namazına müteakip Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilecek.
Arda Uskan'ın Takvim gazetesinde 28 Ağustos 2014 tarihinde yayımlanan son yazısı şöyle:
Artık biliyorsunuz, iki seksen yatmaktayım. Zihnim ise faal mi faal.
Tıp literatürüne geçer mi bilmem mesela dün şunu keşfettim; sürekli ağzınız kuruyorsa aman dikkat, kötü bir hastalık olabilir! Nitekim kuruyan akarsularımız misali benimki de böyle başlamıştı.
Şimdi katlanarak devam ediyor.
Çare olarak da serum takılacak dendi. Peki kim takacak? 'Dilekçe vereceksiniz, sağlık memuru yollayacaklar' denildi bu kez. AK Parti Hükümeti'nin,'yaşlı hastaların ayağına doktor yollama' hizmeti başlattığını biliyorum da 'serum bağlamanın' buna dahil olduğunu duymamışım.
İşte bunun üzerine burnumuzun dibindeki Sait Çiftçi Hastanesi'ne müracaat edildi, form dolduruldu ve sıraya girdim. Yalnız en erken on gün sonra gelebilirlermiş. O arada düşündüm 'Acaba benim şu hayatım boyunca hiç bir avantajını kullanmadığım sarı basın kartım bir öncelik sağlar mı?' I-ıh sağlamazmış.
Bu kez mesleği değil dostlukları araya sokmayı denedim ve bağlı bulunduğumuz Şişli Belediyesi'nden sekreter can kız Pelin'i aradım. Pelin eski Başkanımız Sevgili Mustafa Sarıgül'ün birinci adamıydı. "Arda abi merak etme seni sulamaya hemen bir arasöz yolluyorum, yalnız tek seferlik ve belediyemizin bir jesti" dedi.
Gerçekten de Sağlık Memuru arkadaş geldi ve Teyzemiz Dicle'nin de yardımı ile tesisatı koluma taktılar.
Dicle'den size bir iki gündür bahsediyorum. Hani her ailenin bir hastabakıcı ferdi vardır ya bizimki de işte bu muhteşem kadın. Hatta sülalenin tüm yaşlılarını yıkayıp-yuğup gömdüğü için kendisine 'cenazeci başı' bile diyebiliriz.
Zaten bir Dicle bir de Sevgili Mustafa Sarıgül, nerede bir tabut bu ikisi orada. Tabii sonsuz vefa duygularından kaynaklanıyor, eksik olmasınlar.
Bu arada 'digitürk'ün 444. aşk şarkıları kanalını' değiştirmeyi başardım dostlarım, artık haber dinleyebiliyorum. Ve duyuyorum ki Hürriyet'in başına Sedat Ergin atanmış.
Ben de diyorum ki, "Keşke Mehmet Yılmaz'ı düşünselerdi!" Nedenleri için ayrı bir yazı başlığı gerekecek, her ne kadar anlatacaklarım 'günlüğümden' seçilmiş notlar olsa da...
Önce, gazete yazarlığı öğrenilebilir ve öğretilebilir bir meslektir ve ahım şahım yetenekler gerektirmez. Gözlemci olursunuz, aklınızı kullanırsınız, deneye deneye sağlam bir üslup edinir ve yazarsınız. Ama bir yazarı diğerinden ayıran en önemli özellik, mesleki ahlakıdır. Temelini insanın kendi nüvesinden aldığı ve köşesine taşıdığı en büyük erdem. Hele de yönetici gazeteciyseniz? O zaman işin içine ister istemez ego, kompleksler vs. girer ve sizi istenen veya istenmeyen adam kılar. Sedat Ergin'i az çok ama Mehmet Yılmaz'ı iyi tanırım. Ve bilirim ki, ikisi benzer mesleki vasıflar taşımakla beraber, farklı kişiliktedirler. Mesela Sevgili Mehmet asla tek kaş havada biri olmamıştır. Onun yöneticiliğinde makamı yoktur, odası vardır. Hayati bir not bıraktığınızda sekreteri ile cevap yollamaz, bizzat ilgilenir. Bu yüzden birinin emrinde çalışırsınız, diğerinin mesai arkadaşı olursunuz.
Mehmet enstrüman filan da çalmaz ama ne güzeldir ki yüreği her türlü aşka açıktır.
Sinsi değildir, acımasız hiç değildir, vicdanlıdır, vefalıdır, insan kıymeti bilir. En önemlisi de kadın düşmanı olmayıp, özellikle de çocuklara tapar. Hele de bir yılbaşı üstü, evladı hasta bir köşe yazarını, sırf eski yayın yönetmenine duyduğu nefret yüzünden işten kovmaz. Mecbur kalsa da, telefonu emrinde sandığı birilerine açtırmaz, kendi yapar.
Bir de Mehmet Yılmaz 'yazar' ayırımı yapmaz. Buna haftasonu eklerindeki kadın arkadaşları da dahildir. Hatta der ki, "Onlar biz erkeklere göre hayata çok daha geniş yelpazeden bakıyorlar, bu yüzden daha zengin bir fikriyata sahipler!"
Anlayacağınız, Sevgili Mehmet'le bu gün fikren ayrı kulvarlarda olsak da hala çok değer verdiğim eski bir dosttur ve başarılı bir idarecidir. Diğer yanda Sedat Ergin, Hürriyet'in satışını arttırabilir ama benim gözümdeki tirajı???!! Neyse, bunları bir zamanlar Nokta gibi bir dergiyi yönetmenin verdiği hakla ve tecrübeyle söylediğimi unutmayın lütfen.
Arda Uskan, 1947 yılında İstanbul’da doğdu. Lise yıllarında amatörce müzikle uğraştı. İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nde okurken son sınıftan ayrıldı. Sonra sinemaya merak sardı. Sinema okumak için İngiltere’ye gitti, iki sene Londra ve Paris’te eğitim almadan geri döndü.
Arda Uskan daha yirmi yaşına gelmeden müzisyen olmayı kafasına koymuş, bir “Vahşi Kediler” adında grup kurmuştu. Moda, Caddebostan semtlerinde konserler veren bir amatör guruptu.
1970 yılında gazeteciliğe stajyer olarak Milliyet gazetesinde başladı.
1972 yılında da kadrolu başladı. Sonra Doğan Şener’in yayın yönetmeni olduğu “Hey” Dergisini rahmetli Yener Süsoy ile birlikte çıkardılar. Adını Arda Uskan’ın koyduğu "Hey" dergisi o günlerin efsane haline gelmiş bir müzik dergisi oldu.
Fikret Kızılok ile birlikte gittikleri Sivas’ın Sivralan köyünde Aşık Veysel ile yaptığı röportaj ile, Milliyet gazetesinin röportajcısı oldu. Ünlü Gediz depremi sırasında bölgeye ulaşan ilk gazetecilerden biriydi.
Altı yıl Milliyet’in müzik sayfasında çalıştıktan sonra sinemaya geçmek için gazeteden ayrıldı. İki film, pek çok fotoroman çekti, 34 film senaryosu yazdı, 3 tanesini de yönetti.
1973 yılında Aytaç Arman ile Seyyal Taner’in başrolde olduğu, kendi imkanları ile “Felek” adlı ilk filmini çekti. 70’li yılların sonunda bir fotoroman salgını vardı; Arda Uskan’da ayda en az iki fotoroman çekti. Ajda, Muazzez Abacı, Barış Manço, Güngör Bayrak, Nilüfer bu fotoromanların yıldız oyuncularıydı. 1976 yılında ikinci filmi Çizmeli Kedi’de yine Seyyal Taner oynadı.
70 yılların ikinci yarısında rejisör Temel Gürsu ile tanışıyor. Ve bugüne kadar süren senaristlik macerası başlıyor. Pek çok senaryo yazan Arda Uskan, televizyon dönemi başladığında da İbrahim Erkal’ın 120 bölüm süren “Canısı”, Kadir İnanır’ın “Kader Yolcuları” dizisi, Karaoğlan gibi birçok diziye de senaristlik yaptı.
Bu arada gazeteci olarak her yıl Cannes film festivallerine gitti.
1982 yılında Gelişim Yayınları’na girdi ve "Nokta" dergisinin ilk sayısından itibaren Ercan Arıklı'yla çalışmaya başladı. Bir yıl sonra Nokta’nın yayın yönetmeni oldu. “Nokta” dergisi o yılların en önemli haber dergisi oluyor. Sekiz yıl, aralıksız "Nokta"nın genel yayın yönetmenliğini yaptı. Gelişim Yayınları’nın Asil Nadir’e satılmasıyla birlikte o günlerde yeni kurulan bir sektöre, özel televizyonlara geçti.
Star’ın yeni kurulduğu günlerde, ilk özel televizyonun ilk haber müdürü oldu ve “Nefes Nefese” isimli bir haber programı yaptı. Anahtar adlı bir haber program hazırlayıp sundu. Daha sonra Kanal 6’nın kuruluşunda bu kanalda yine haber müdürü olarak görev yaptı.
1995 yılında bir grup arkadaşıyla birlikte “özel haber ekibi” olarak ATV’ye geçti. Daha sonra aynı kanalda program yapımcısı olarak çalıştı. Böylece ilk üç özel televizyonun kuruluşunda yer aldı. 2000 yılında tekrar yazılı basına dönerek "Radikal" gazetesinde köşe yazıları yazdı, "Aktüel" dergisinde “Varyete” ekini çıkardı. Vatan gazetesi kurulurken oraya geçti. "Haftalık" dergisinde yayın danışmanı olarak görev yaptı.
1977 yılında askerliğini Denizli’de yaptı. 1972 yılından 1979 yılına kadar şarkıcı Seyyal Taner ile birlikte oldu.
Arda Uskan, daha sonra Selda hanım ile evlendi, 16 yıl evli kaldıktan sonra 90’lı yılların ortalarında boşandılar. 2001 yılından itibaren de tekrar beraber yaşıyorlar. Ali (d.1981) adında bir çocukları var.
Kitapları:
Güle güle bebeğim (Ercan Arıklı’nın yaşam öyküsü)
Fareli Köyün Kavalcısı
Köpeğin Gölgesi
Senaryosunu yazdığı filmler :
2007 - Dağlar Delisi (TV Dizisi)
2006 - Azap Yolu (TV Dizisi)
2002 - Karaoğlan (TV Dizisi)
2000 - Hanım Ağa (TV Dizisi)
1999 - Umut Yolcuları (TV Dizisi)
1999 - Fanatik (TV Dizisi)
1998 - Şeytanın Gözyaşları (TV Dizisi)
1998 - Sırılsıklam (TV Dizisi)
1997 - Yasemin (TV Dizisi)
1997 - Canısı -2 (TV Dizisi)
1988 - Küçüksün Yavrum (Sinema Filmi)
1988 - Ağlıyorum (Sinema Filmi)
1987 - Yuvasızlar (Sinema Filmi)
1987 - Temas (Sinema Filmi)
1987 - Sevdim Seni (Sinema Filmi)
1987 - Güneşten De Sıcak / Sarı Güneş (Sinema Filmi)
1987 - Annem / Bırakmam Seni (Sinema Filmi)
1987 - Alışırım (Sinema Filmi)
1984 - Yaşadıkça (Sinema Filmi)
1984 - Sevginin Bedeli (Sinema Filmi)
1984 - Kadınca (Sinema Filmi)
1984 - Kader Çıkmazı (Sinema Filmi)
1983 - Zulüm (Sinema Filmi)
1982 - Talih Kuşu (Sinema Filmi)
1982 - Nasıl İsyan Etmem (Sinema Filmi)
1981 - Yaşamak Bu Değil (Sinema Filmi)
1981 - Seni Yakacaklar (Sinema Filmi)
1981 - Olmaz Olsun (Sinema Filmi)
1981 - Mecnun (Sinema Filmi)
1980 - Vurun Beni Öldürün (Sinema Filmi)
1976 - Çizmeli Kedi (Sinema Filmi)(Yönetmen)
1976 - Arzu (Sinema Filmi)
1974 - Gecelerin Ötesi / İster Darıl İster Sarıl (Sinema Filmi)(Yönetmen)
1973 - Çocuğumu İstiyorum (Sinema Filmi)
1973 - Felek (Sinema Filmi)(Yönetmen,Yapımcı)