Türk bilim insanları Antartika'da

Türk bilim insanları Antartika'da

Antarktika kıtasında bilimsel araştırmalar yapacak olan Türk bilim insanları, Arjantin’den yola çıkarak önceki gün kıtaya ayak bastı. Arjantin’in en güneyi, aynı zamanda da kıtaya en yakın limanlardan biri olan Ushuaia’dan gemi ile yola çıkan Türk bilim ekibi, dünyanın en zorlu yollarından biri olarak görülen Drake Boğazı’nı aştı.

Habertürk'ten Asena Kübra Şahin'in haberine göre, ekibi taşıyan gemi, 600 deniz mili (bin 100 kilometre) mesafeyi kat etti ve 3 günlük yolculuğun ardından Antarktika kıtasında yarımadaya çıktı.  Ekip, Ukrayna ile yapılan ortak “Bilim Seferi” çerçevesinde Ukrayna’ya ait “Vernadsky Araştırma İstasyonu” na geçti. İstasyonda Ukrayna’nın yanı sıra Türk bayrağı da dalgalanmaya başladı.

Türk ekibinden kaptan Özgür Oktar gemi ve Drake geçidi hakkında bilgi vererek şunları söyledi:“Pasifik Okyanusu ile Atlantik Okyanusu’nu birbirine bağlayan geçit, Amazon Nehri’nin 600 katından fazla debiye sahip. Geçitteki ortalama dalga yüksekliği ise 12 metre yani 4 katlı bir binanın yüksekliğine denk.Bindiğimiz Ushuaia gemisi Amerika Birleşik Devletleri tarafından NOAA (ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi) için 1969 yılında inşa edildi ve denize indirildi.Yıllarca okyanuslarda araştırma yapan bu gemi, yalnızca bu sezon 40’a yakın Antarktika seferini tamamladı.”  Antarktika’ya giden ekipte yer alan Doç. Dr. Burcu Özsoy Çiçek, Türk bayrağı açtı.

 

Beyin dalgaları ve kalp atışları incelenecek

Çalışmaya katılan Prof. Dr. Birol Çotuk, kıtaya doğru yola çıkmalarından itibaren tüm ekipte yer alan bilim insanları üzerinde bazı ölçümler yapmaya başladıklarını, beyin dalgaları ile kalp atım hızlarındaki değişimleri inceleyeceklerini söyledi.

Ekip ayrıca, 3 günlük yolculukta deniz memelilerini, sayılarını ve koordinatlarını da kayıt altına alarak fotoğrafladı. 

Araştırma ekibinden Dr. Bülent Gözcelioğlu'nun Antarktika notlarında da şunlar yazdı:

"Neumayer Kanalı’ndan Bismark Boğazı’na girerek yolumuza devam ediyoruz. Renard Burnu’nu bordalayıp (yan hizada görmek) Lemaire Kanalı’na giriyoruz. Bu kanalın da Antarktika’nın en etkileyici yerlerinden biri olduğu söyleniyor.Kanalda çok sayıda küçüklü büyüklü buzdağları ile karşılaşıyoruz. Bazıları gemimiz için tehlikeli olabilecek boyutta. Ancak tecrübeli kaptanlar ile güvenli biçimde yol alıyoruz.500 metre genişliğindeki ve 7 km uzunluğundaki bu kanaldan geçtikten sonra Penola Boğazı’na varıyoruz. Ukrayna’nın Antarktika’daki araştırma üssü Vernasdsky İstasyonu’ndayız. Adada ilk göze çarpan kayaçlar andezitlerdi. Magmanın yeryüzüne çıkmasıyla oluşan lav akıntılarının soğuması sonucunda meydana geliyorlar. İstasyonda bulunan araştırmacılardan elde edilen bilgiye göre bu kayaçların Mezozik zamandan kaldığı düşünülüyor."

Tüm çalışmalardan sonra örnekler Türkiye’ye götürülecek ve ilk olarak laboratuvarda klasik sınıflandırma yöntemleriyle tür teşhisleri yapılacak. Ardından bu örneklerin DNA’ları izole edilerek belirli gen bölgeleri ortaya çıkarılacak. Daha sonra kıtada bulunan likenlerin diğer akraba türleriyle olan ilişkileri belirlenecek.

 

50 millik alanda 15 günlük araştırma

Araştırma ekibi; İTÜ Kutup Araştırmaları Merkezi (PolReC), İTÜ, İstanbul Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) akademisyenlerinden oluşuyor.

Sefer liderliğini İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Bayram Öztürk yapıyor. Ekip, iklim değişikliği, buzullar, yabancı türler, kirlenme, biyoçeşitlilik, koruma alanları, deniz memelileri ve botanik konularında araştırma yapacak. 

Kıtanın 50 millik alanında 15 gün süreyle araştırma yapacak olan ekipte, tıp doktorları, botanikçi, harita ve jeoloji mühendisleri ve deniz bilimleri uzmanları bulunuyor. 

Ukrayna Ulusal Antarktika Bilim Merkezi (NASC) ile PolReC ve TÜDAV arasında geçen yıl imzalanan anlaşmayla beyaz kıtada uzun süreli işbirliğinin ilk adımlarının atılacağı sefer, aynı zamanda Türk üniversitelerinin kıtaya ortak düzenledikleri ilk sefer olma niteliği de taşıyor.