2005 yılında yapılan Türk Ceza Kanunu'nu yazan hukukçular arasında yer alan İstanbul Üniversitesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer, MHP’nin Meclis'e taşıdığı af teklifine sıcak bakmayan AK Parti’nin düzenlemesini ve akademisyenlere yönelik göz altıları değerlendirdi. Adem Sözüer, "Yetkili makamlar hukukun gerektirdiği şekilde, zamanında ve etkin müdahale yapmaz ise, işte o zaman 'provokasyonlara' uygun zemin doğar” vurgusu yaptı. Öte yandan Sözüer, Cezaevi doluluğunun nedeninin, cezası kesinleşmiş mahkûmlar değil, yargılaması süren tutuklular olduğuna dikkati çekti.
2004’te Türk Ceza Hukuku reformunun mimarlarından olan Prof. Dr. Adem Sözüer, Hürriyet'ten İpek Özbey'e konuştu. Sözüer, TCK’nın yeni bir reforma ihtiyacı olmadığını aksine, var olan reformların hayata geçmesi gerektiğini ifade etti. Öte yandan Sözüer, bu reformlar hayata geçirilirken sorunları çözmek yerine, yeni sorunlar üreten kanunlar yapıldığını kaydederek, "Davetiye ile çağrılacak insanların, gece evlerine baskın yapılıyordu ve biz o zaman da bunu eleştiriyorduk. 'TCK reformuyla ‘Bir gece ansızın gelebilirim’ hukuku sona ermelidir' diyorduk. Ancak aradan 10 yıl geçti, bu zihniyet sürüyor" dedi.
Sürekli cezaların arttırıldığını aktaran Sözüer, gelinen noktada suçları önlemek için ceza arttırımının yanlış olduğunun ortaya çıktığını, şimdi ise "Bu suçlara ilişkin cezaların uygulamasında, adaletsizlikler var, cezalar çok arttı. Cezaevleri doldu, afla boşaltalım" denildiğini belirterek kanunlar ve reformun tam olarak uygulanıp, sonuçlarının beklenmesi yerine sorunları arttıran yeni kanunlar yapıldığını savundu.
Mevcut kanunların doğru uygulanmadığını ifade eden, Adem Sözüer, "Uygulamadaki yanlışlıkları değiştirmek yerine, kanunları değiştirmek yeni sorunlar doğurmakta. Cezaları ölçüsüz arttırmak, her sorunu ceza hukukuyla çözmeye kalkışmak yanlıştır. Ceza hukuku 'can yakar', o nedenle sadece zorunlu olduğunda uygulanmalı. Cezaevi doluluğunun nedeni, aslında cezası kesinleşmiş mahkûmlar değil, yargılaması süren tutuklular. Şu anda Türkiye’deki tutuklama uygulamasındaki yanlışlıklar düzeltilsin infaz kurumlarında aşırı doluluk olmaz. Tutuklama yerine adli kontrol sistemi var, çözüm budur" değerlendirmesinde bulundu.
Adem Sözüer, Tutuklu insan hakları eylemcisi, iş insanı Osman Kavala'nın başkanı olduğu Anadolu Kültür AŞ'ye yönelik soruşturma kapsamında Cuma günü gözaltına alındığı açıklanan 13 akademisyene ilişkin, "Bu anlayış en temel anayasal hak olan suçlu sayılmama ilkesi ve ölçülülük anlayışını hiçe sayıyor. Son günlerde yaşadığımız süreç de yargımızın maalesef aynı kabusu insanlara yaşatmaya devam ettiğinin bir göstergesi
Ortada işlenen bir suç var da suçu işleyen kaçarken mi yakalanmış? Hayır? Yani suçüstü hali yok. İfade için çağrılmışlar da gelmemişler mi? Hayır. Kanun gereği davet de edilmemişler zaten. Geçmişte de bugün de kanaatim, ilgili makamların başta Adalet Bakanlığı, Hakimler ve Savcılar Kurulu olmak üzere bu tür uygulamaların önüne geçebileceği yönünde… Herkesin geçmişte yaşananlara bakıp daha sorumlu, özenli davranması gerek. Yetkili makamlar hukukun gerektirdiği şekilde, zamanında ve etkin müdahale yapmaz ise, işte o zaman 'provokasyonlara' uygun zemin doğar" dedi.
Sağlıkta şiddet yasasının, hekimi korumak, yerine, tartışan hasta yakınını, gözaltına alacak tutuklatacak bir görüntüye neden olduğunu işaret eden Adem Sözüer şunları söyledi: "Biz hekimlerimizi böyle mi koruyacağız? Her mesleğe ayrı ceza muhakemesi kanunu mu çıkaracağız? Bir hekim öldürüldü, o kişi onun yanına kadar silahla nasıl gelmiş? Bunu önlemeliyiz… Her sorunu karakolda, savcılıkta mahkemede çözemeyiz. Öncelikle sağlık çalışanlarının çalışma koşullarını, hasta-hekim ilişkisinin koşullarını düzeltmek gerekir"
Hürriyette'ten İpek Özbey'in "Sorun kanunlar değil uygulamada" başlığıyla (19 Kasım 2019) yayımlanan söyleşisinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz