Türk Dış Politikası konferansı

Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, 11 Eylül 2001'den sonra dünyanın barış ortamından savaş ortamına geçtiğini, bu durumdan da en iyi Rusya'nın yararlandığını belirterek, "İflas etmiş Rusya, 11 Eylül'den sonra en güçlü ekonomiye sahip ülke oldu" dedi. Arıboğan, Antalya'nın Alanya ilçesinde, Bahçeşehir Alanya Koleji'nin düzenlediği, "Türk Dış Politikası" konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı. Arıboğan, burada yaptığı konuşmada, Türk dış politikasının 'zamanın ruhu', 'mekanın ruhu', "varlığın ruhu" olmak üzere 3 farklı zeminde analiz edilmesi gerektiğini söyledi. Öğrenciyken edindiği bilgilerin, deneyimlerin ve mutlak doğru olarak kabul ettiği argümanların tamamen geçerliliğini yitirmiş durumda olduğunu belirten Arıboğan, internet sayesinde coğrafyasız toplumlar oluştuğunu, inanılmaz bir tüketim çılgınlığı yaşandığını, artık insanların kendi gerçeklerinden çok, sunulan şeylerin gerçekliğinin geçerli olduğunu ve hedeflerin, hareketlerin bu doğrultuda şekillendiğini dile getirdi. Türkiye'de, yaşayan kişi sayısından fazla cep telefonu bulunduğunu, kapitalist sistemde birilerinin para kazanmak için yeni sektörler yarattığını anlatan Arıboğan, şunları söyledi: "Bu yüzden 40 - 50 yaşındaki kadınlar, 20 yaşında gibi olmak için uğraşıyorlar. Hepimizin vücudu aynı olacak diye belirlenmiş. Güzellik ve estetik ölçüsünü kendimiz belirleyemiyoruz. Birileri bu işten para kazanıyor. Dünyanın en çok para kazanan endüstrisi güzellik ve sağlık endüstrisidir. Eskiden hamamlar vardı ama şimdi SPA merkezleri ortaya çıktı. Deniz bittiyse yerine bir şeyler geliştireceksiniz satmak için. Mesela, Alanya'nın oksijeninin dünyanın diğer bölgelerindeki oksijenden 3,24 miligramlık daha fazla buhar barındırdığını tespit edip, bunu dünyaya deklare ederseniz, oksijenin, insan ömrünü en az 2 yıl uzattığını ve erkeklere ekstra güç sağladığını yayabilirseniz, turizmi de geliştirirsiniz. Artık burada önemli olan bilgiyi ya da ürünü satabilme biçimidir." Dünyanın her yerinde olduğu gibi, Türkiye'nin içinde de devlete karşı duran aktörler olduğunu ifade eden Arıboğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Liberal arkadaşlar sürekli (devlet küçülsün) diyor televizyonlarda. Devleti sevmiyorlar. Bunları destekleyen aktörler var. ABD içinde de çeşitli küresel aktörler var. ABD Küresel aktörleri ile devlet otoriteleri arasında bir çatışma var. 11 Eylül 2001'den sonra dünya, barış ortamından savaş ortamına geçti. Bu durum, barış sektöründe üretim yapan şirketler için problem oldu. ABD'de George Bush'u destekleyen grup, petrol ve silah endüstrilerinin desteklediği guruplardır. Bu yüzden 11 Eylül'e rağmen 2. dönemini de kazandı. İflas etmiş Rusya, 11 Eylül'den sonra en güçlü ekonomiye sahip ülke oldu. Bu ortamdan en iyi yararlanan devlet olmuştur: petrol ve doğal gaz sayesinde." Ekonomik krizlerin, devletleri çok rahatsız etmediğini öne süren Arıboğan, devletin bu ortamlarda istediğini kurtardığını, istediğini de batırdığını iddia ederek, "Ekonomik krizler, devletleri rahatsız edecek bir kriz değildir. Devlet istediğini kurtarır, istediğini batırır. İstediğine CEO atar, istediğine vergi denetimi yapar. Bunu bütün dünya dünya devletleri için söylüyorum. Türkiye'de de hükümet ekonomik krizden rahatsız değil. Bu krizler, hükümet için sadece seçim ortamında rahatsızlık yaratır. Kriz, ekonominin yeniden dizayn edilmesi anlamında devletin çok güçlü bir biçimde bütün ekonomik faaliyetlerin içine girişini sağladı. Şimdi canının istediğin batıracak istediğini kurtaracak. Kim biat ederse o kalkınacak" diye konuştu. Özellikle Avrupa ve ABD'de, bütün dünyada liberal ekonomilerin kenara bırakılmaya başlandığını ve önümüzdeki dönemde daha devlet kontrollü bir ekonomik modele geçişin söz konusu olabileceğini anlatan Arıboğan, şöyle konuştu: "Türkiye de kendisini böyle bir modele doğru yerleştirecek sanıyorum. Türkiye'de kabinedeki revizyon da hem ekonomide hem dış işlerinde etkili olabilir. Bu modele uyum sağlayacak bir değişiklik yapmak istiyorlarsa ekonomik duruş ve dış işlerinin duruşuna bakıldığında bir önceki döneme uyumlu dışişleri ve ekonomi bakanı var. Bu yeni dönemin şartlarına ya kendilerini adapte edecekler ya da başka adaylar getireceklerdir diye düşünüyorum." Arıboğan, konuşmasının ardından, konferansı katılanların sorularını da yanıtladı. "Türkiye'nin Kuzey Irak politikasını doğru buluyor musunuz" şeklindeki bir soruyu yanıtlayan Arıboğan şunları kaydetti: "Kuzey Irak politikası çok zorlu bir politika. Çünkü Kuzey Irak'ta esas aktör Türkiye değil, Amerika'dır. Yani Bush döneminde zücaciye dükkanında gibi davrandılar. Belirli bir düzeni yıkmak konusunda karar verdiler, yerine ne kuracakları konusunda çok kararlı değildiler. Irak'a gittiler işgal edip, savaşı kazandılar. Ama fevkalade de zor durumda kaldılar. Benim genel gözlemime göre Türkiye'nin dışarıda durmasının avantajlı olduğudur. Çünkü ne yaptığını bilmeyen bir grupla ittifaka giremezsin." Türk ordusunun gerektiğinde Kuzey Irak'a girmesinin normal olduğunu belirten Arıboğan, zaten dönem dönem operasyonların yapıldığını vurgulayarak, ama asla savaşçı gücü olarak girilmemesi gerektiği görüşünü savundu.