Türk dizilerinin Borsa İstanbul'a açılması yatırımcının ilgisini çeker mi?

Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Karadağ, geçen günlerde yaptığı açıklamada Türk dizilerine ilişkin projelerin borsada satılmasına yönelik bir model üzerine çalıştıklarını duyurdu.

Himmet Karadağ, "Prestij projeleri satmak için çalışıyoruz. Popüler diziler ve köprüler dahil, onların getirisini yatırımcıyla paylaşabileceğimiz modelleri çalışıyoruz" açıklamasında bulundu.

Henüz detayları belirli olmasa da ilk olarak TRT'de yayınlanan Diriliş Ertuğrul ve birkaç dizi ile görüştüklerini duyuran Karadağ, modeli kısaca şöyle anlatıyor:

"Bizim satmamız için diyelim ki 40 bölüm bir hacim olması lazım. Diyelim ki A dizisi 2 yıllığına 40 bölümlük diziyi, kanalla bölüm başına 2 milyon liraya anlaşıyor.

"2 yıllık hibrit bono gibi düşünelim; 80 milyon lira. Onun indirilmiş nakit akımı, yüzde 50'sini satsak, 40 milyon liralık büyüklük yapıyor. Onu alan yatırımcı vade sonunda, bir, o sabit getiriyi alacak; iki, belki reyting veya yurt dışı satışa duyarlı bir gelir dilimi de koyacağız."

Karadağ en son Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamada ise en çok izlenen yarışma programlarından Survivor'ın da Borsa İstanbul'a açılması için Acun Ilıcalı ile görüşeceklerini belirtti.

Yapımları Latin Amerika'dan Orta Doğu'ya dünyanın dört bir yanında ilgi çeken Türkiye, satış yaptığı ülke sayısı açısından ABD'den sonra dünyanın en büyük dizi ihracatçısı konumunda.

2016 yılının sonunda Türk dizi sektörünün yıllık satış geliri 350 milyon dolara ulaştı.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Üyesi İlhan Soylu ise 2023 sonuna kadar bu rakamın 1 milyar dolar olmasını hedeflediklerini söylüyor.

Peki dizilerin Borsa İstanbul'a açılması, yapım şirketlerinin dizileri fonlamasına yardımcı olur mu; yerli ve yabancı yatırımcının ilgisini çeker mi?

Global Menkul Değerler Kıdemli Strateji Müdürü Gökhan Uskuay, konuşulan modeli açıklarken öncelikli olarak bunun bir hisse senedi olmadığına dikkat çekiyor.

'nin sorularını yanıtlayan Uskuay, modelin özünü bir yapımcının diziyi hayata geçirmek için ihtiyaç duyduğu sermayeyi ihraç edeceği "yapılandırılmış bono" ile edinmesi olarak anlatıyor:

"Dizi yapımcısı belirli bir özkaynak, sponsor geliri ve kredi ile bir diziyi (yapımı) gerçekleştiriyorsa, yapımcı bankadan dizi için çekilen banka kredi finansmanı yerine iskontolu bonoyu halka arz ederek finansman sağlayabilir.

"Başkan'ın açıklamalarına bakarsak başarı bonuslarının vade sonunda bono getirisine eklenebileceğini görüyoruz. AB grubu yada tüm izleyici grubuna bağlı olarak elde edeceği gelirin bir kısmı verilebilir."

Dünyada buna benzer 10 farklı model olduğunu söyleyen Gökhan Uskuay, çoğunun kazançlı bir şekilde sonuçlanmadığını belirtiyor.

Uskuay, bu projeleri sigortalayacak ve yatırım yapacak yatırım bankalarını bulmanın zor olduğunu, borçlanma maliyetlerinin yüksek olduğunu vurguluyor.

"ABD gibi Hollywood'un olduğu bir ülkede bile geçmiş tecrübeler nedeniyle bu finansman modelleri için dolar bazlı yüzde 25-30 borçlanma maliyetleri var" diyen Uskuay'a göre Netflix'in doğma sebebi bile bu.

Çünkü internette film ve dizi izleme sitesi olan Netflix, abone sistemi ile yeni film ve dizilere finansman sağlayabiliyor.

Gökhan Uskuay'a göre birçok yapımcı için bu model yeni dizilerini fonlama imkanı yaratsa da, yüksek sigorta maliyetlerinin ve beklenmedik masrafların eklenmesiyle yatırımcıya yüksek getiri sağlamayabilir.

Uskuay, diğer yatırımlar ile kıyaslandığında bu tarz bir bononun tercih edilmeyebileceğini, "Mevduat getirisi aylık yüzde 13-14 iken, özel sektör ve kira sertifikaları ile devlet tahvili yüzde 5 üzerinden ihraç edilirken bu tür bonoların getiri ve fiyatlama nedeniyle ilgili çekeceğini düşünmüyorum" diyerek özetliyor.

Yapımcı Ergün Erdem ise bir dizinin fonlanmasının daha fikir aşamasında zorluklarla karşılaştığını, Türkiye'de sadece güçlü şirketlerin yapımları hayata geçirebildiğini anlatıyor.

"Aslında dizi ve sinema yapımcıları kendilerini fonlamanın türlü yollarını buldular şimdiye kadar. Yani halka ya da yatırımcıya açık olmayan daha küçük 'borsa'larda işlem gördü yıllardır yapımlar" diyen Erdem, yapımcı, kanal, reklamcı ve izleyici ekseninde bir dizinin fonlanması için bugün geçerli olan finansal modeli şu şekilde açıklıyor:

"Ortada iyi bir fikir vardır, kanal alıp yayınlamak ister ama fonlamak istemez. Ancak reklam gelirleri kanallar için günümüz dünyasındaki tek gelir kalemi olduğundan iyi fikri alır, dünya çapındaki büyük reklamcıların (genellikle medya planlama ajansıdır) fonlamasını ister, karşılığında reklamverenler için kullanılabilecek reklam envanteri sağlar. Bu envanter ajans için normal koşullarda alınabilecek değerden daha ucuzdur ve böylece ajans daha çok kazanmanın yolunu bulur."

Ergün Erdem, böylece kanalın para vermeden iyi bir fikri fonladığını, yapımcının ise ön fon bulabildiğini belirtiyor.

Toplam ulusal kanal sayısı ve dizi yayın zamanı göz önünde bulundurulduğunda Borsa İstanbul'a açılma şansı bile verilse yayın imkanı bulan yapım sayısının aynı kalacağını belirten Erdem'e göre bu fikir, dizi sektöründen daha çok sinema sektörüne yararlı olabilir.

Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçıları Birliği'nin (TET) verilerine göre 2016 yılında en çok ihracat geliri elde eden diziler Paramparça, Güllerin Savaşı ve Kara Sevda oldu.

Bu dizilerden Paramparça ile Muhteşem Yüzyıl, Çalıkuşu ve Binbir Gece gibi dizilerin yurt dışına satışını yürüten Global Agency şirketinin Mali İşler Başkanı (CFO) Mert Uzkan, bu modelin işe yarayabilmesi için rakamsal derinliğin sağlanması gerektiğini, markalaşma açısından ise çok iyi olacağını söylüyor.

Mert Uzkan, böyle bir modelin Türk dizilerini yurt dışına satış açısından ise daha cazip bir hale getireceğini düşünmüyor.

Uzkan'a göre bu ancak Türk dizileri Game of Thrones (Taht Oyunları) gibi yapımların karşısına çıkacak kadar bir gelir elde ettiği zaman olabilir:

"Böyle bir etki Türkiye'nin Game of Thrones karşısında bir gelir elde ettiği ve bölüm başı fiyatların 1 milyon doların, 1,5 milyon doların üstüne çıktığı noktada belki mümkün olabilir.

Türk dizilerine rakamsal anlamda baktığımız zaman 200 milyon dolar, 250 milyon dolar bir büyüklükten bahsediyoruz, dizilerin satışına fazla bir etki sağlamayacaktır."

Uzkan, yurt dışı satışı açısından etki yaratmak isteniyorsa ciddi anlamda bir maddi derinliğin olması gerektiğini vurguluyor.

Diğer yandan Mert Uzkan'a göre bu model markalaşma açısından "müthiş" bir sistem olabilir:

"Diyelim ki Muhteşem Yüzyıl borsaya açıldı; birçok yere satılmış bir dizi ama öyle olmadığını düşünelim. Potansiyeli olan bir dizi olduğunu düşündüğümüzde bu olay çok ses getirebilir.

Bu dizinin patlayacağına inanıyorsunuz, hem yatırımcı nezdinde dikkat çekebilirsiniz hem de girilemeyen ülkelerde bir reklamı olur."

Henüz çekilmemiş yapımlar için ise yalnızca çok iyi bir oyuncu kadrosuyla, bilinen bir yapımcının duyurduğu dizinin ihraç ettiği tahvilin ilgi çekebileceğini vurgulayan Uzkan, yine de baştan bunun yatırımcı için riskli olabileceğini aktarıyor.

Bölüm sayısı ve bölüm başına gelirin derin olmaması takdirinde tahvilin çok fazla yatırımcıya ulaşamayacağını ifade eden Uzkan'a göre dizilerin devamına reyting ile karar verilmesi de sıkıntılı.

Uzkan, reyting sisteminin tartışmalı olduğuna dikkati çekerek 'borsa gibi tamamen regülasyona bağlı bir ortamda bu modelin manipülasyona açık bir enstrüman' olduğunu söyleyerek, reyting düştüğü anda yatırımcının diziden çekilebileceğini söylüyor.