Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, asgari ücrete yapılan yeni zamma ilişkin olarak, "Enflasyon devam ettiği sürece alacağın zammın bir önemi yok. Bana zam ver, arkadan ekmeğe peynire zam yap, önemi yok. Bana zam da verme enflasyon da olmasın" görüşünü savundu.
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Habertürk TV'de Fatih Altaylı'nın Teke Tek programında soruları yanıtladı. Atalay, EYT, geçici işçi ve taşeronda çalışanların durumunun bu sene çözüleceğine inandığını söyledi. Çözülmediği takdirde ise "Sendikacılığımızı noksansız yaparız" diye konuştu.
Sözlerinin başında "1 milyon 270 bin işçiyi temsil ediyoruz. Yüzde 14'ü sendikalı Türkiye'de. Maalesef son çeyrek asırdır rakam bu. Biz kamuda 200 bin civarındayız, geriye kalan özel sektörde. Büyük firmaların tamamına yakın örgütlüyüz. Tablo Türkiye'de yüzde 14 sendikalı. Bu tablo Türkiye'ye yakışmıyor. İktidar veya muhalefet partisinden biri çıkıp söylese 'örgütlenin' dese. Kazanıyorsan vereceksin, kazanamıyorsan vermeyeceksin. Malına çökecek halimiz yok. Geçen gül tekstli firmasında bayram öncesinde 100 kişi işten atıldı. Aynı şekilde Denizli'de bu tablo Türkiye'ye yakışmıyor" diye konuşan Türk İş Başkanı Ergün Atalay, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ben işçiye yakınım, Türkiye'ye yakınım. Ne delegeliğim ne üyeliğim ne de adaylığım var. Bunu üyelerim de bilir. Biz o dönemde asgari ücretli üye sayımız yüzde 1'i geçmiyordu. Sarı Yelekliler gündemdeydi. Basın mensupları sordular, 'ne düşünüyorsunuz' dediler. 'Ben sarı marı bilmem bizde tulum var' dedim. Demediklerini bırakmadılar. Bir sendika başkanı 'Bu ülkeyi karıştırıyor' dedi. Ben orada asgari ücretin geçinemediğini anlatıyordum orada"
Atalay'ın açıklamaları şöyle:
2019 senesinde 17 Ağustos'ta bir siyasi partimizin genel başkanı çıktı konuştu. Gittim kendisine anlattım. Ben hiçbir sözleşmede tarım için, enerji, metal, güvenlik, havada yetkili değilim. Ben orada temsil noktasındayım. Bir karar verdik. Dediler ki 'yüzde 7'yi bulduğun zaman imza at'. Zehra Hanım bakandı. Taşerondan işçilerin kadroya geçmesi lazım olduğunu söyledim. Onlara da zammı söyledim. Aradan 4 saat geçti. Anlaşmama noktasına geldik. Benim başkanlar dedi ki, 'Başkan bu taşeron sözleşmesi değil kamu sözleşmesi'. Mikrofon zaten açık, konuşuyorum. Önümde basın mensupları var. Ben işçi neredeyse, Türkiye'nin çıkarları neredeyse oradayım.
Ben hiç ikramiye almıyorum. Türk İş'te çalışan iki işçinin maaşını alıyorum. 25 bin 750 TL alıyorum. Türkiye'nin hiçbir yerinde Adapazarı dışında evim yok. Ankara'da, İzmir'de, Antalya'da evim olmadı. 48 yaşında kaloriferli ev gördüm hayatımda. Afyon'da bir dükkan hissesine girdim 2 bin 500 TL kira alıyorum. Ne bankada param ne de arabam var. Hiç bisikletim bile hayatımda olmadı. Bunu sendikacı arkadaşlarım bilir, Adapazarlılar bilir. Ödemiş'teki adam ne bilsin. Her ay Türk İş'ten temsil giderim var. Haftada 15 gün 10 tane düğüne gidiyorum. Her ay temsil gider hakkım var. Hayatımda hiç kullanmadım. Harcırahlarımı hayatımda kullanmadım. Aksi kanıtlansın Türk İş'e gelmem, Adapazarı'ndaki evimden çıkmam. Demiryollarında işçimin iki misli maaşını alıyorum.
İlk asgari ücret artışıyla ilgili açıklama 16 Mart'ta AK Parti Grup Başkanvekili yaptı. 18 Mart'ta Çanakkale'de kardeşimize sordum. Dedi ki, 'ileride olabilir' diye laf etti. Sonra 'Sayın Bakanım böyle bir şey var mı' dedim. Bakan 'Aralık'ta' dedi. Her ayın 4'ünde enflasyon açıklanıyor. Her ay açıklanan ayda bize verin eşel mobil gibi diye. Mart, Nisan, Mayıs geçti. Cılız sesler çıkıyor. Sokak, pazar, marketteki işçinin alım gücünün düştüğünü görüyorum. Sonra 16 Haziran'da Cumhurbaşkanından randevu istedik. O gün Soma'dan 153 işçi çocuğu geldi. Onlara Türk İş'te konuşma yapacağım. O arada sayın Cumhurbaşkanımız bize randevu verdi. Televizyonlarda altyazı geçiyor. Çıktım basın mensuplarının önüne olanı anlattım. 'Cumhurbaşkanımıza problemleri anlattım' dedim.
Cumhurbaşkanımız da 'Çalışma Bakanım yurda dönsün, konuşalım, sana haber veririz'. Aradan 1 hafta geçti, bizi çağırdılar. Aynı komisyonu yolladık oraya. İşveren sendikası başkanı, bakanım ve ben oradayım. Bakan Bey 'Fiyat artışları ortada, bir şey yapmamız lazım, ne düşünüyorsun' dediler. Türk İş üyelerinin yüzde 3'ü asgari ücret alıyor. Bu DİSK'te de böyle, Hak İş'te de böyle. Ben sayın Bakan'a 'enflasyonu istiyorum' dedim. Oturduk, aradan zaman geçti. Ertesi gün bir daha oturduk. Son noktada 'Sayın Cumhurbaşkanı İspanya'dan dönüyor, İstanbul'a gidelim' dendi. 'Türk İş'in kırmızı çizgisi yüzde 30' dedim. Özel sektör ben masaya oturmam diyor. Ben de oturmazsam nasıl çıkacak bu asgari ücret? Mecburuz, kanun var. Asgari ücret yeterli mi, değil, davul çalınır mı, değil. Bu bir ara zam. 50.47 aldık Ocak ayında. Kimseden duymadım 'Türk İş iyi yaptı' diye.
İstanbul'da Bakana 'Ben yüzde 25'e masaya oturmam' dedim. İşverenin başında Özgür Bey var. 'Sizinle masaya oturur, bedel öderim' diyor. Süper bir şey değil ama bu geçiş döneminde yapılan bir şey. İşvereni de ikna ettik. 100 kişi işten atılmıştı. Cumhurbaşkanı telefonla aradı, 'Bayram yaklaşıyor bunları işe alın' dedi. Burada yüzde 30 aldık. Aralık ayı geldiği zaman ne kadar kayıp varsa onları almadan ne masaya oturur, ne de o işe müsaade ederiz. Enflasyonun üstüne çıkarız. Bizim yapacağımız masayı işvereni oturtmaktı. İşveren oturmasaydı o zam çıkmazdı.
Türk İş'te bir uzman kardeşimiz araştırma yaptı. Açlık 5391 TL, yoksulluk 20 bin lira. Bunu asgari ücret öncesi açıklayalım dedim. Benim elim güçlensin diye. Burada arkadaşlarımızın çalışması bu. Bununla ilgili tereddüt var mı? Ben ekonomist değilim, işçiyim. Bu işçi aldı beni Türk İş Başkanı yaptı. Bayram sonrası ekibi toplayıp yeniden bakmalarını isteyeceğim. 2014 model Türk İş'in arabasına biniyorum. Beni Türk İş delegesi seçiyor. Ben demiryollarının başkanıyım. Hizmet etme bakalım sana oy verirler mi? Ben ne milletvekili ne de zengin olacağım. Zaman zaman günahım olmamasına rağmen bedel ödüyorum.
TÜİK'in yaptığı açıklama benim de kafama yatmıyor. İyi yapmıyorsa yetimin, kimsesizin malına el koyuyor demektir, Türkçesi budur. Tayyip Bey'i severim. İyi yaparsa hoşuma gider, kötü yaparsa da konuşurum. Türk İş olmasaydı şu anda kıdem gitmişti. Müzakere ile mücadeleyi beraber yaparım. Kıdemle ilgili İzmit'te 140 bin kişiyle miting yaptım. Ben EYT'yi her yerde söylüyorum. Şu anda toplam 5 milyon EYT'li var. Bir yerlerden başlamak lazım. Adama, kadına demişsin ki 'Seni bu zaman emekli edeceğim'. EYT'lileri çıkarmak mecburiyetindedirler. Mikrofon meselesi taşerondan başıma geldi benim.
O yasa çıkarken Binali Bey Başbakan. Gittik anlattık. Yasanın bir bölümü düzeldi. Binali Bey 'Bundan sonra devlet ne zaman işçi alacaksa taşerondan alacak' dedi. Bu sene bitmeden taşeronla ilgili çare bulmak lazım. 70 bin civarında insan. 200 metre tepede karda enerji işçisi bunlar. Bunları kadroya geçirmek zorundalar. 25 sene çalışan geçici işçi var. Erzurum'da kadın hemşire çalışıyor, kocası Diyarbakır'da astsubay. 3 senede bir görüşüyorlar, bu da çözülmesi gereken bir problem. Balerin geçti, sporcusu geçti, enerjici geçmedi. Bir zaman daha bekleriz, oldu oldu, olmadı sendikacı ne yapması gerekiyorsa onu yaparız.
Asgari ücret bu ay zamlı başladı. Ağustos'ta arkadaşlarımız zamlı alacak. Talebim şu; bir evvela işten çıkarmamayla ilgili Bakanlık birim kursun. Bizde kuruyoruz. Kim işten çıkıyorsa bizi arayacak. İki istediğin zammı al, enflasyonun devam ettiği müddetçe zammın bir önemi yok. Muhalefet, iktidar, sivil toplum örgütleri bununla ilgili bir çalışma yapmak durumunda. Bir an evvel bu enflasyonla ilgili iyi bir çalışma yapmak lazım. Bu işin Türkçesi, enflasyon da olmasın, zam da verme. Toplumun, şahsımın, Türk İş'in talebi bu.
İşçinin, memurun sendikası olur. Milletvekilinin, bakanın sendikası olmaz. Bizim sendika diye bir şey yok. İşverenin sendikası, patronun sendikası olmaz. İşveren 'şu sendikaya bırakın, öbür sendikaya geçerseniz', ya da 'sendikalı olmayın size şu kadar zam yaparım' diyor. 'Kendimize göre sendika istiyoruz' diyorlar. İşverenler gidiyorlar bir ilçede bir cami yapıyorlar, okul yapıyorlar. Benim paramla ne okul ne cami yapsın. Millet orada örgütleniyorsa, örgütlensin, işinden işçiyi atmasın. Şu anda örgütleniyorsan kapının önüne koyuyor. Düzgün işverenlerimiz var tabii. Ben sigortasız, sendikasız işçi çalıştırmam diyor.
68 senesinde Demiryolları çırak atölyesine girdim. Bir tarafım Kafkas, diğer tarafım Balkan kökenli. Fabrikaya giriş sebebim 2 ton kömür. Annem 'buraya gir ısınırız' dedi. Fabrikaya girdim bana kefil bulamadılar, 'okuldan kaçar' dedi. Annem bana bir Gürcü amcayı buldu kefil olarak. Kocaman fabrika 'Ben burada müdür olur muyum'... 79'da temsilci oldum, 90'da şube başkanı, 99'da Demiryolları genel başkanı oldum. Türk İş'te mali sekreter oldum, sonra başkan oldum. Benim yaşım bitti Türk İş Başkanı oldum. İş biraz rahatlayınca 'fakir fukaraya nasıl yardımım dokunur' ona bakıyorum.
Memur emeklileri memur zammını alıyorlar da işçi emeklileri zam niye almıyor? Talebimiz bu. Memur emekli sözleşme yapıyor alıyor, işçi emeklisi de alsın. Bunu çözmek zorundalar. Ben muhaleet, iktidar falan bilmem. Hangi genel başkanın işçiden, hangisinin işverenden yana olduğunu iyi biliyorum. Ben siyasete bulaşmadan işçinin, çalışanların derdini anlatıyorum. 6 bin TL maaş alan işçi sene döneminde 700 TL aşağı düşüyor.