T24 Haber Merkezi Çeviri: Gonca Tokyol
Türk Lirası, ABD Doları karşısında dünkü kapanışa göre yüzde 12’ye yakın değer kaybederek 6.30 ile tüm zamanların en düşük düzeyini gördü. TL’nin yıl başından bu yana dolar karşısındaki kaybının yaklaşık yüzde 40’a ulaşması ve hükümetin kurdaki düşüşe dair adım atmakta ‘isteksiz davranması’ yatırımcılar arasında alarma sebep oldu.
TIKLAYIN - İşte döviz kurundaki son rakamlar
Financial Times’tan Jonathan Wheatlkey’in Türkiye’nin TL’deki kaybın önüne geçmek için atabileceği adımları 5 başlıkta topladığı makalesinin çevirisi şöyle:
Yatırımcılar için daha da panik yaratacak olan şey, enflasyon yüzde 15 dolayında olmasına rağmen Merkez Bankası’nın faizi artırmaması.
Yatırımcılar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yüksek faizler ve tam olarak ne olduğu tanımlanmamış ‘faiz lobisi’nden şikayet etmesi sebebiyle yıllar boyunca Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunda şüphe duydu. Bu tarz kaygılar, Erdoğan’ın piyasalara güven verme beklentisiyle mayıs ayında Londra’ya yaptığı ziyarette para politikası üzerinde daha fazla kontrol kuracağını söylemesi ve yüksek faizlerin enflasyona sebep olduğunu ilan etmesinin ardından derinleşti.
TIKLAYIN - Erdoğan: Ekonomik savaşı kaybetmeyeceğiz
Haziran ayında kazandığı zafer, elindeki gücü artırdı. Geçen ay, Merkez Bankası faiz oranlarını sabit tutarak piyasa beklentilerini yıkıma uğrattı.
Capital Economics’in gelişmekte olan piyasalar ekonomisti William Jackson, faiz artırımının masada olduğunu ancak bunun uzun süreli bir çözüm sunmayacağını söylüyor:
“Liradaki düşüş geçmişte acil durum çıkışlarına sebep olan aynı gidişatı izledi. Asıl soru, Erdoğan’ın buna izin verip vermeyeceği.”
Faiz artırımının etkili olup olmayacağını da değerlendiren Jackson, “Mayısta bir tane yaptılar ve birkaç ay sonra yine aynı durumdayız” dedi.
TIKLAYIN - İşte TL'nin üzerindeki aşağı yönlü baskının daha da artmasına neden olan Financial Times haberi
Bazı analistler, Arjantin’in haziranda yaptığı gibi Türkiye’nin de IMF’den yardım isteyebileceği önerisinde bulundu. Ancak bu, Türkiye’nin daha sıkı para ve finans politikalarını kabul etmesini gerektiriyor.
Bunun gerçekleşeceği konusunda çok ufak bir işaret var. Hazirandaki zaferinin ardından Erdoğan, ülke ekonomisinin başına piyasaların saygı duyduğu bir isim ve hükümetteki az sayıda ortodoks sesten biri olan Mehmet Şimşek’in yerine damadı Berat Albayrak’ı atadı.
TIKLAYIN - Economist: Türkiye'nin diplomatik krizi hızla ekonomik krize dönüşüyor
Albayrak’ın cuma günü yeni bir ekonomik plan açıklaması bekleniyor. Analistler, bu programın enflasyonla ve Türkiye’nin mevcut cari açığıyla mücadelede çok az şey yapmasından endişeleniyor.
Rabobank stratejistlerinden Jane Foley, “Erdoğan’ın piyasa baskısına boyun eğmesi ve piyasa dostu önlemler alması imkansız değil” diyor ve ekliyor:
“Ancak Erdoğan’ın mali kontrolü IMF’ye vermeyi kabullenmesi olası görülmüyor. Bunun aklının ucundan bile geçtiğini düşünmüyorum.”
TIKLAYIN - Kırmızı cuma; ekonomistler, Türk Lirası'nın değer kaybını nasıl yorumladı?
Kriz hissi, ABD ile gerilimin artması ve daha fazla yaptırım uygulanması tehdidinin ufukta görüşmesinin ardından tetiklendi. Bu hafta, Türkiye’den bir heyet Washington’ı ziyaret etti ancak bu görev şimdiye kadar başarıya ulaşmadı.
Foley’e göre, yaptırım ihtimalinin etkileri yabancı piyasalarda da yaşandı: “Politikalarının ABD tarafından dikte edilmesini istemeyen, otoriter bir lider var. Şimdiye kadar herhangi bir fedakarlık yapılmadı ve insanlar Türk Lirası satmaya devam ediyor.”
Ankara, ülkeden sermaye çıkışını engelleyerek liradaki kötüye gidişi durdurmayı deneyebilir. Ancak bu, uygulanabilir bir çözüm gibi görünmüyor.
Capital Economics’ten Jackson’a göre, sermaye kontrolleri ancak devletin finans sektörü üzerinde sıkı kontrolünün olduğu durumlarda ve hedef, vatandaşların dışarı para göndermesinin engellenmesi olduğunda işe arayabilir:
“Türkiye’deki akışın büyük bölümü, ülkede yatırım yapan ya da borç veren yabancılardan kaynaklanıyor. Sermaye kontrolleri ancak yeni borç vermelerin önüne geçebilir.”
TIKLAYIN - Türk Lirası'nın değeri rekor seviyelere gerilerken; Türkiye'nin risk primi artıyor
Analistler, şu anda bunun en olası seçenek olduğunu düşünüyor.
Jackson, yüksek enflasyon ve ısrarlı cari açığa rağmen durumun hâlâ yönetilebilir olduğunu düşünüyor: “Mali politikalar gevşek olsa da bu durum Türkiye’nin borçlarını ödeme yeteceğine dair endişeleri artırmıyor. Asıl problem, bu gevşek politikanın talebi artırması ve bunun da enflasyonun daha da artmasına sebep olması.”
Jackson, Türkiye’nin kamu finansmanındaki basıncı azaltacak daha yavaş bir büyüme ummabileceğini söylüyor. Ancak Maliye Bakanlığı GDP’nin gelecek yıl yüzde 3 ila 4 arasında artmasını bekliyor.
Diğer analistler ise Türk şirketlerinin yabancı kurlardaki borçlanmalarına dikkat çekiyor. Liradaki düşüşle birlikte bu borçların ödenmesi gittikçe zorlaşıyor. Merkez Bankası da son raporunda Türkiye'de mali sektör dışındaki şirketlerin döviz borçlarının 337 milyar dolar olduğunu açıkladı.
Foley, bu eylemsizliğin daha fazla lira ve Türk varlıklarının satışı anlamına gelebileceği uyarısında bulunuyor:
“Varlıkların ucuz göründüğünü düşünebilirsiniz ancak daha da ucuzlayıp ucuzlamayacağına emin olamazsınız. Zaman içinde gördük ki, otoriter liderlerin yönetiminde işler iyiye gitmeden önce çok daha kötüye gider.”