Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Antep'in Şahinbey ilçesinde Akkent Camii inşaat çalışmaları için kurulan iskelenin çökmesi sonucu inşaat mühendisi Korkut Küçükcan'ın yaşamını yitirmesi üzerine cami inşaat sahasında teknik incelemede bulunup, tanıklarla görüşmeler gerçekleştirdi. TMMOB, tespit ettiği bulguları yayımladı.
Rapora göre, Akkent Camii İnşaatının 2012 yılında başlamasına rağmen statik projesi ve ruhsatının bulunmadığı tespit edildi.
Olay yerinde yapılan inceleme sonucunda, inşaata ilişkin levhada ruhsat, proje müellifi gibi Yapı İşlerinde İş Sağlığı Güvenliği Yönetmeliğinde belirtilen bilgilerin olmadığı sadece “Şahinbey Belediyesi Akkent Camii İnşaatı” ibaresinin bulunduğu görülmüştür. 2012 yılında yürürlükte olan Yapı İşlerinde İş Sağlığı Güvenliği Yönetmeliğinde de zorunlu olan bu bilgilerin olmaması, birçok hususu boşlukta bırakmakta ve dolayısı ile inşaatın bir mühendislik ürünü olmadığı belirtildi.
TMMOB heyetinin tespit ettiği bulgular şu şekilde:
"Betonarme yüzeylerde ”segragasyon” tespit edilmiştir. Yani, betonarmeye bakıldığında demir donatının görülmemesi gerekirken binanın neredeyse tamamında donatılar, kolon, kemer, kuşak gibi her türlü taşıyıcı elemanda gözükmektedir.
Yapıda sökülmemiş olan kalıp sistemleri incelendiğinde, kalıpta kullanılması gereken malzemelerin kullanılmadığı, kalıp sistemlerinin denetlenmediği ve onay alınmadan ilkel bir şekilde yapıldığı tespit edilmiştir.
Cami inşaatına 2016 yılında ara verilmiş ve inşaatta kubbe imalatı henüz tamamlanmamış olduğundan yapı içerisindeki, iskele, kalıp, donatı gibi yapı malzemeler ortam koşullarına açık şekilde bırakılmıştır. İnşaata yeniden başlamak için gereken planlama ve fizibilite çalışmaları sırasında bu malzemelerin durumları hiçbir şekilde kontrol edilmemiş ve yapıya giriş çıkışlar da kısıtlanmamıştır.
Çöken iskele, 50-60 metre yükseklikte ahşap iskeledir. Yaklaşık olarak 3.000 metre kare alana oturmaktadır. Ahşap olarak kullanılan malzeme kavaktan mamul olup, her kesitte malzemenin kullanıldığı, iskele dikmelerinin 5-10 cm’lik 5X10 parçalarla çivilenerek tutturulmaya çalışıldığı, iskelenin ankrajlarının seyrek olarak bağ telleri ile yapıldığı görülmüştür. İskelenin statik hesabı ve projesi de bulunmamaktadır. Bu koşullarda iptidai olarak kurulup yıllarca ortam koşullarına maruz bırakılan ahşap iskelenin çökmesi hiç de şaşırtıcı değildir.
50-60 metre yüksekliğindeki iskeleler ahşap iskele olamaz. Bunun yanında 13.50 metrenin altında kullanılabilecek olan ahşap iskele malzemesinin TS EN 12811-2 standardına uygun olması şarttır. Adı geçen iskele standardında ahşap malzeme gerekleri ENV 1995-1 -1 ( Eurocode 5 :Design of timber structures- Part1-1: General- Common rules and rules for buildings) standardını sağlamalıdır. İskelede kullanılan kavaklar kesinlikle bu nitelikte değildir.
İskelenin, betonarme yükünü de taşıyacak şekilde bir yük iskelesi olarak planlandığı bilgisi edinilmiştir. Çöken iskelenin iş iskelesi olarak dahi kullanılamayacağı görülmekte iken inşaatın sürdürülmesi durumunda inşaat yüklerinin de iskeleye taşıttırılmaya çalışılması çoklu ölümlerle sonuçlanacak daha büyük bir faciaya da yol açabilirdi.
34 saat süren arama-kurtarma çalışmaları, İstanbul Kartal’da çöken Yeşilyurt Apartmanının çalışmalarında da görüldüğü gibi kriz ve acil durum yönetiminde hazırlıksız olunduğunu, kurtarılabilecek insanların ekip, ekipman, bilgi ve koordinasyon yetersizliği ile yitirildiğini bir kez daha göstermiştir.
Yapıların projelendirilmesinden bitirilmesine kadar olan her aşamasının mühendislik bilimine uygun olarak sürdürülmesi, mühendislik hizmetlerinin de meslek odalarınca denetlenmesi gerektiği halde, gerekli olan bu denetim mekanizmaları ortadan kaldırılmaktadır."
TMMOB'un yaptığı açıklamada, tespitlerin cami inşaatının bir mühendislik ürünü olmadığını gösterdiği belirtildi. "Gerekli mühendislik hizmeti alınmayan yapılarda iş cinayetlerinin yaşanması kaçınılmazdır" denilen açıklamada, "Cami inşaatı da bütün yapılar gibi bilim ve teknik esaslara, uyulması zorunlu olan mevzuata göre yapılması gereken bir yapıdır. Bilimsel teknik esaslara ve ilgili yasalara uyulmadan yapılan işlemler Gaziantep örneğinde olduğu gibi can kayıplarına yol açmaktadır.
İş kazaları “kader” değildir. İş kazalarını, meslek hastalıklarını “işin doğal bir sonucu” olarak görülmesi, yeni iş cinayetlerine davetiye çıkarmaktadır. Sağlıklı ve güvenlikli bir ortamda çalışmak her çalışanın hakkıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması öncelikle devletin ve işverenin görevidir." ifadeleri kullanıldı.