Türk Sineması'nın çınarı, Ömer Lütfi Akad ölümünün 6'ncı yılında anıldı

Türk Sineması'nın çınarı, Ömer Lütfi Akad ölümünün 6'ncı yılında anıldı

Türk sinemasının öncü yönetmeni ve senaristi Ömer Lütfi Akad, vefatının 6. yılında anıldı.

Sinema dünyasında "Ustasız Usta" olarak işaret edilen Akad, 2 Eylül 1916 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. İlk eğitimini Fransız Sainte Jeanne d'Arc Okulu'nda tamamlayan ünlü yönetmen, 1938'de Galatasaray Lisesi'nde, 1942 yılında ise İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu'nun maliye bölümünde eğitim aldı.

Askerliği sonrasında bankacılık, yapım amirliği ve muhasebecilik alanlarında çalışan Akad, gençlik yıllarında çeşitli Halkevleri'nin tiyatro oyunlarında dekoratör ve amatör oyuncu olarak, sinema alanında ise yardımcı asistanlık ve yapım yönetmenliği gibi birçok görev üstlendi. Aynı zamanda sinema alanında çeşitli yazılar kaleme alan yazar Akad, fikir ve sanat dergisi "Beş Sanat"ı okurlarla buluşturdu. Dergide edebiyatın yanı sıra sinema, resim, tiyatro ve müzik sanatlarıyla ilgili birçok yazıya yer verildi.

 

"Vurun Kahpeye" ile yönetmen koltuğuna oturdu

 

Akad, ilk yönetmenlik deneyimini, 1946 yılında Şakir Sırmalı'nın yönettiği "Domaniç Yolcusu" adlı filmde yapım yönetmenliği ile Seyfi Haveri'nin "Damga" filminin yarım kalan sahnelerini çekerek tamamladı.

Türk sinemasında tiyatro geleneğinden sinema tekniğine geçişi başlatan ünlü yönetmen, 1948 yılında Halide Edip Adıvar'ın aynı adlı romanından uyarlanarak beyazperdeye aktarılan "Vurun Kahpeye" adlı yapımda ilk kez tek başına yönetmen koltuğuna oturdu.

Türk tiyatrosuna da önemli katkılar sağlayan Ömer Lütfi Akad, 1950 yılında senaristliğini ve yönetmenliğini üstlendiği "Lüküs Hayat" adlı müzikali sahneye koydu. Ardından "Tahir ile Zühre", "İngiliz Kemal Lawrens’e Karşı" ve "Arzu ile Kamber" filmlerini yönetti. 1952 yılında ise gerçek bir hikayeden uyarlanan ve başrolünde Ayhan Işık‘ın yer aldığı "Kanun Namına" filmiyle Türkiye sinemalarında polisiye türünün başlamasına öncü oldu.

Ünlü yönetmen, sanat hayatı boyunca mesleğini halk masalları uyarlamalarıyla sürdürdü ve polisiye filmleriyle sinema dilini geliştirmeyi başardı. Filmlerinde dekor yerine mekan kullanan Akad, kendisinden sonraki sinemacılara bu tutumuyla örnek teşkil etti.

Filmlerinde iç göç sorunlarını da ele alan Akad, "Anadolu Üçlemesi" olarak nitelendirilen ve folklorik öğelerin yoğun şekilde kullanıldığı, 1973'te "Gelin", 1974'te "Düğün", 1975'te ise "Diyet" adlı filmleriyle, topluma eğilen bir sanat anlayışının savunucusu oldu. "Gelin" filminde Yozgat'tan İstanbul'a taşınan bir ailenin büyük kentte yaşadıkları sorunları, "Düğün" filminde de Şanlıurfalı bir ailenin aynı eksende başına gelenleri, "Diyet"te ise emekçilerin dramını anlattı.

Akad, senaryo yazarlığı, sinema ve tiyatro yönetmenliğinin yanı sıra, belgesel, televizyon filmleri ve birçok diziye de imza attı. 1964 ve 1974 yılları arasında 10'a yakın belgesel ve televizyon filmi çeken Akad, bu tarihten sonra sinema piyasasında yaşanan sorunlar dolayısıyla bir daha film çekmedi.

 

Yüzlerce sinema öğrencisi yetiştirdi

 

Türk sinema tarihinin önemli süreçlerini ele aldığı "Işıkla Karanlık Arasında" adlı bir deneme kitabı da kaleme alan Akad, TRT adına Ömer Seyfettin'in "Ferman", "Pembe İncili Kaftan", "Diyet" ve "Topuz" adlı öykülerini filmleştirdi ve Faruk Erem'in "Bir Ceza Avukatının Anıları" adlı eserinden kısa televizyon filmleri çekti. Televizyonda yer alan son çalışması ise "Dört Mevsim İstanbul" başlıklı belgesel oldu.

Sinema alanında yüzlerce öğrenci yetiştiren Akad, 1974'de Türkiye'de ilk defa İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi bünyesinde Film Arşivi tarafından başlatılan eğitim çalışmalarına katıldı ve sinema kurslarında öğretmen olarak görev aldı. Daha sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Sinema Televizyon Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak eğitim verdi.

Usta yönetmen, kendinden önceki sinemacılardan farklı olarak geliştirdiği sinema tekniği ve diliyle, sinema tarihi yazarları tarafından belirlenen "Muhsin Ertuğrul'dan Sonraki Sinemacılar" veya "Yönetmenler Kuşağı" başlıklı dönemlerin öncülerinden oldu.

Ulusal ve uluslararası alanda birçok ödülün sahibi olan Akad'a, sinemaya katkı ve hizmetleri dolayısıyla 1988 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından "Kültür ve Sanat Büyük Ödülü", 1998 yılında da Cumhurbaşkanlığı tarafından "Kültür ve Sanat Büyük Ödülü" verildi. Akad, 1997 yılında ise Mimar Sinan Üniversitesi Senatosu kararı ile "Onursal Profesörlük" unvanını aldı.

Ömrünü Türk sinemasına adayan Ömer Lütfi Akad, 95 yaşında 19 Kasım 2011'de İstanbul'da vefat etti. Cenazesi Ulus Mezarlığı'na defnedildi.

Sanat hayatı boyunca birçok başarıya imza atan Akad'ın aldığı ödüllerden bazıları ise şöyle:

"Hudutların Kanunu" ile 4. Antalya Film Festivali'nde , "En İyi İkinci Film Ödülü", "Vesikalı Yarim" ile "Antalya Film Şenliği"nde "En İyi İkinci Film Ödülü", "Yaralı Kurt" ile 4. Adana Film Festivali'nde "En İyi İkinci Film Ödülü", "Irmak" filmi ile "4. Adana Film Festivali"nde "En İyi Üçüncü Film Ödülü", başyapıtlarından "Gelin" ile "5. Adana Film Festivali"nde, "En İyi Film Ödülü", "Düğün" ile "11. Antalya Film Festivali" kapsamında "En İyi Film Ödülü" ve "En İyi Yönetmen Ödülü", "Canım Kardeşim" ile 5. Adana Film Festivali'nde "En İyi İkinci Film Ödülü"