Türk spor tarihine geçen Fatih Arda İpcioğlu... "C" ile!

Türk spor tarihine geçen Fatih Arda İpcioğlu... "C" ile!

Güney Kore'deki Kış Olimpiyatları'na katılmaya hak kazanarak Türk spor tarihine geçen Fatih Arda İpcioğlu, bundan yaklaşık üç hafta önce Almanya'daki bir Kıta Kupası yarışı sırasında DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada hayalini şu sözlerle dile getirmişti:

"Olimpiyatlar benim için en büyük hayaldi. Ve şu an buna ulaşmaya çok az kaldı."

Türkiye Kayakla Atlama Milli Takımı'nın 20 yaşındaki sporcusu Arda, artık bu hayalini gerçekleştirdi.

Aylardır katıldığı Kıta Kupası yarışlarında topladığı puanlar sayesinde hafta başında olimpiyat biletini kapan Arda, kayakla atlama sporunun çok az sayıda insan tarafından takip edildiği Türkiye'nin Twitter gündeminde saatlerce TT (trending topic) olmayı başardı. Ancak yanlış soyisimle: İpçioğlu. Zira yayın organlarının büyük bölümü Arda'nın soyadını İpcioğlu yerine, İpçioğlu diye yayınlamıştı.

Fakat Arda, başta Şubat'taki Kış Olimpiyatları olmak üzere, önümüzdeki turnuvalarda elde edeceği başarılarla soyadının doğru yazılışını da insanların hafızalarına kazıtacak anlaşılan.

DW Türkçe'ye konuşan Arda, "Hayaldi, şimdi gerçek oldu. Bundan sonraki hedefim, Pyeongchang'da da iyi bir atlayış çıkarmak. Ondan sonra da Dünya Kupası puanı almak" diyor.

Arda'nın bir sonraki hedefi ise uçuş rampasından atlayan ilk Türk sporcu olmak:

"Uçuş rampasına katılabilmek için tekniğinizin gerçekten hatasız olması gerekiyor. Çünkü bu rampalarda yapabileceğiniz en ufak bir hata, büyük kazalara neden olabiliyor. Bahsettiğim rampalar 200-230 metrelik rampalar. Benim şu ana kadar atladığım en yüksek rampa, 150 metrelik bir rampa."

Babası daha Arda doğmadan yolunu çizmiş

Erzurumlu Arda, kayağa 40 yıldır bu sporu yapan babası sayesinde başlamış. Erzurum'da halı ve tekstil üzerine bir dükkânı olan Muhittin İpcioğlu, daha Arda doğmadan oğlunu kayakçı yapmayı kafasına koymuş. Arda, kendisine çizilen yolu şu sözlerle anlatıyor:

"Babamın küçüklükten beri hoşlandığı bir spor. Erzurum'da kayak tesisleri olduğu için küçüklüğünden beri yaptığı bu spora beni ve ablamı da babam başlattı. Zaten daha biz doğmadan söylüyormuş, 'Çocuklarım olursa kayağa yollayacağım' diye. Yani biz doğmadan önce yapılmış planlar."

2002 yılında bir kulübe bağlı lisanslı sporcu olarak Alp disiplini kayağına başlayan Arda'nın kayakla atlama branşına geçişi ise büyük bir tesadüf eseri olmuş:

"2007 yılında kulübümüz Aras EdaŞ, kulüpler arası Türkiye şampiyonasında birinci oldu. Kulüpte kutlama yapılırken, 2011 Dünya Üniversiteler Kış Oyunları seçmeleri için tanımadığımız iki adam geldi kulübün önüne. Biz de dışarıda yemek yiyorduk. Kulak misafiri oldum. Ertesi gün kayakla atlama için seçmeler olacağını konuşuyorlardı. Aradıkları fiziksel özellikleri saydılar. Ama kulübümüzdeki hocalarımızdan olumsuz yanıt aldılar. Kulak misafiri olduğum bu diyaloğu evde babama anlattım. Ertesi gün de kulüpten habersiz seçmelere gittik. 10 gün sonra bir telefon geldi ve seçildiğimi söylediler."

On yaşındaki Arda, artık bir kayakla atlama sporcusuydu. Hayal meyal hatırladığı yaşlardayken TRT 3'te izlediği bu sporu yapacağını hiç düşünmemişti o yıllarda. Ama onu seneler içinde Erzurum'dan Güney Kore'deki Olimpiyatlar'a kadar götürecek yola koyulmuştu işte.

Ailesi her zaman arkasında oldu. Ta ki 11-12 yaşındayken Slovenya'daki bir antremandaki atlayış sonunda ayağını dört yerden kırana dek. Ama geçirdiği sakatlığın ardından bu sporu bırakması için baskı yapan ailesini de ikna etti Arda. Çünkü pes etmeye niyeti yoktu. Küçük yaşta yaşadığı o zor günleri şöyle anlatıyor:

"Epey zor dönemler geçirdim. Yurt dışında ameliyat oldum, beş gün hastanede kaldım. İngilizce de büyük bir sorundu. Çünkü o zamanlarda yes-no'yu bile bilmiyordum. Bundan sonra bırakmamı istediler. Ama ben yine de devam ettim."

Aklı gelecek nesillerde

Ancak aradan geçen yıllarda Arda sadece kayakla atlama becerilerini değil, İngilizcesini de geliştirdi. Hem kendisi hem de milli takımdaki diğer arkadaşları, Fin hocalarıyla kusursuz bir şekilde anlaşacak derecede İngilizce öğrendiler. Hatta kayakla atlamanın inceliklerini öğrendikleri Fin hocalarıyla keyifli Avrupa seyahatlerinde İngilizce şakalaşacak noktaya dahi geldiler. Bu sohbetlerinden bazılarına Almanya'daki yarışlarda şahit olduğumuz Arda, üstelik bunu hiçbir dil kursuna gitmeden başardıklarını söylüyor:

"İngilizce'yi tamamen yurt dışına çıkarak öğrendik. Küçükken bizi çalıştıran Türk hocalarımız da İngilizce'nin ne kadar önemli olduğunu biliyordu. Bize ezberlememiz için kelimeler veriyorlardı. Ondan sonra sürekli yurt dışına gide gele bir konuşma dilimiz oldu. Hiçbir kurs almadık. Tamamen kendimiz çalışarak öğrendik."

Fakat Arda, ulaştığı noktada kalmayı düşünmüyor. Olimpiyat hayalini gerçekleştirdiği için çok mutlu. Ama daha fazla çalışmaya ve elde edeceği yeni başarılarla bu sporu sonraki nesillere sevdirmeye kararlı:

"İçimde bir rahatlama var. Çünkü son 1-2 aydır epey stres yaşıyordum. Ama hiçbir zaman, 'Bunu da başardım. Bu kadar yeter' demiyorum. Her zaman daha iyisi için çabalıyorum. Önemli olan bundan sonrası. Tabii ki çok sevindik. Fakat Önemli olan bizden sonraki neslin teşvik edilmesi."

Cengiz Özbek

© Deutsche Welle Türkçe