Türk Tabipleri Birliği, uygulamaya konulan Sağlıkta Dönüşüm Programı’na ilişkin bir rapor hazırladı. "Prim ödeme gücü olmayan yurttaşlar hizmet alamıyor" denilen raporda, hekimlere baskı yapıldığı ve maliyetlerin arttığına dikakt çekildi. Aile hekimlerine ilişkin oalrak da, "Koruyucu sağlık hizmetlerinden uzaklaştırılıp, polikliniklere hapsedilen aile hekimleri; çok reçete yazmaya, olur olmaz tetkik istemeye mecbur bırakıldı" dendi.
Cumhuriyet'ten Şeyma Paşayiğit'in haberine göre raporda dikkat çekenler unsurlar şöyle:
* Hükümetin “hastanelerdeki gereksiz yığılmaları ve sağlık israfını azaltacağı”nı iddia ettiği sevk sistemi, 2007 yılındaki genel seçimler öncesinde kaldırıldı. Geçen bir yılın ardından küçük illerde pilot uygulama olarak tekrar başlatılan sevk sistemi, 15 gün dayandı. “Aile hekimliği birimlerinde çok fazla hasta olması ve aile sağlığı merkezlerindeki işlerin içinden çıkılmaz bir hal alması” nedeniyle sistem, ikinci kez kaldırıldı. Yine bir yılın ardından IMF’ye “Sevk sisteminin kurulması ve farklılaştırılmış oranlarda katkı payı alınması uygulamasının bir an önce hayata geçirilebilmesine yönelik teknik hazırlıklar devam etmektedir” ifadeleriyle niyet mektubu gönderilse de sistem tarihe karıştı. Hastanelerdeki gereksiz yığılmaların, israfların, aile hekimliği birim başına düşen nüfusun azaltılması vaatlerinin hiçbiri gerçekleştirilemedi.
* Aile hekimliği sistemine geçildiği 2011 yılından bu yana aile hekimliği birimi sayılarındaki artışa rağmen, 2011 yılında birinci basamağa müracaat oranı, toplam poliklinik sayısının yüzde 40’ıyken, bu rakam 2016 yılında yüzde 31’e düştü. Yaygınlaştırılması gereken birinci basamak sağlık hizmetleri azaltılmış oldu.
* Aile hekimine kayıtlı kişi listesine dayanan aile hekimliği sistemi, herhangi bir aile hekimine kayıtlı olmayan ve kapsam dışı kalanların sağlık hizmetine erişimini engelledi. Mevsimlik işçiler, göçmenler, nüfus kaydı olmayanlar başta olmak üzere aile hekimlerinin kayıtlı kişi listesinde yer bulamayanlar, sağlık hizmeti alamadı. Özellikle kırsal alanda aile hekimliği hizmetlerinden yararlanma ile ilgili eşitsizlikler arttı. Sağlık hizmetlerinde çığır açacağı iddia edilen aile hekimliği sistemi, sorunları çözmek yerine çeşitlendirerek çoğalttı.
* Kurulan sistemle aile hekimleri, performansa dayalı sözleşmeli çalışmaya zorlandı. İş güvencesinden yoksun kalan aile hekimlerine, mesleki bağımsızlığı ortadan kaldıran istismara açık ceza puan sistemiyle sözleşme feshi baskısı kuruldu. Koruyucu sağlık hizmetlerinden uzaklaştırılıp, polikliniklere hapsedilen aile hekimleri; çok reçete yazmaya, olur olmaz tetkik istemeye mecbur bırakıldı.
* Genel Sağlık Sigortası’nın “sağlık harcamalarının maliyetini düşürüp koruyucu hekimlik uygulamalarının teşvikçisi olacağı ve sağlık giderlerinde gittikçe artan oranlarda yer işgal eden ilaç ve tıbbi malzeme israfını azaltacağı” vaat edilmişti. GSS, sağlık hizmetlerinin maliyetini artırırken 2010-2016 yılları arasında bazı hastane faturaları 3 katına kadar çıktı. Sigorta yasasının tam olarak yürürlüğe girdiği 2012’den 2016’ya kadar devlet hastanelerine ödenen SGK fatura tutarı yüzde 39, üçüncü basamak devlet hastanelerine ödenen SGK fatura tutarı yüzde 61, özel hastanelere ödenen SGK fatura tutarı yüzde 25, üniversite hastanelerine ödenen SGK fatura tutarı yüzde 49 ve toplam ödenen fatura tutarı yüzde 41 oranında arttı.
* “Vatandaşların ödeme gücü ile orantılı olarak katkıda bulunacakları ve hizmetleri ihtiyaçları ölçüsünde kullanabilecekleri bir sigorta modeli” olarak sunulan sistemde; pirimi ödeyemeyenler ve borcu olanlar, sağlık hizmeti alamaz hale geldi.