Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Sinan Adıyaman, sağlık personelinin ekipman sorunu bulunduğunu belirterek, “Ankara’nın en eski üniversite hastanelerinden birinde bir haftalık, maske, eldiven stoğu kalmış durumda. Dezenfektan kalmayan yerler var. Dört bir yandan, farklı illerden arkadaşlarımız arıyor. Aile sağlık merkezleri, aciller ve polikliniklerde sıkıntı büyük. Sağlık personelini koruyamazsanız, toplum sağlığı bütünüyle tehlikeye girer. Sağlık Bakanlığı’na da yazı gönderdik, yeniden gönderiyoruz. Bir an önce bu ekipmanlar ihtiyaç bulunan tüm yerlere dağıtılmalı. Her yerde test yapılmalı. Test yapan hekimlerin N-95 denilen filtreli maske kullanmaları gerekiyor. Bunlar temin edilmeli” dedi. Adıyaman, lokantaların, bazı sosyal alanların hala açık olduğuna da dikkati çekerek, “Buraların da çalışanlarına ücret ödeneceği garantisi verilerek, en az 3 hafta kapatılması lazım. Kendimizi izole etmemiz gerek. En büyük zorunluluk bu” diye konuştu.
T24’e konuşan Adıyaman, dün yaptığı, corona virüs tespit edilen hasta sayısının belirtilenden yüksek olduğuna yönelik açıklamasından sonra bazı kesimlerden tepkiler geldiğini ancak Sağlık Bakanlığı’nın akşamki açıklamasının da bunu gösterdiğini kaydetti.
Sağlık personelinin korunmasının hem sağlık çalışanlarının birey olarak gözetilmesi hem de toplum sağlığı açısından büyük önemi olduğunu söyleyen Adıyaman, şöyle devam etti:
“Bunun için de ekipman gerekiyor. Sağlık Bakanı’na biz bunu söyledik. Maske sorunu değil sadece. Ankara’da en eski üniversite hastanelerinden birinde bir haftalık stok kalmış, maske ve eldiven. Dezenfektanın kalmadığı yerler var. Malzemeler çalınıyor hastanelerden. Bir arkadaşımızın annesinin başındaki dezenfektan, üstelik kendilerinin aldığı dezenfektan çalınmış. Bununla baş etmek için toplumsal duyarlılık gerekiyor. Başka illerden arkadaşlar arıyorlar. Sağlık merkezlerinde dezenfektan, eldiven ve maske verilmemiş yerler var. Önce hazırlıklı olmamız gerekiyor. Hazırlıklı olmamız gerekirdi ama değiliz. Daha önce yazı gönderdik. Bir daha yazı gönderiyoruz Sağlık Bakanlığı’na. Aile sağlığı merkezlerinde, polikliniklerde, acillerde, maske, sterlik, dezenfektan ihtiyacı var, bunların giderilmesi gerekiyor. Biz sağlık personelini koruyamazsak, toplum sağlığı tehlikeye girer. Hekimler, hasta muayene ettikçe bu salgının büyümesine yol açar. Bu hastalığın şu anda tedavisi yok. Bulaşma zincirinin kırılması lazım. İnsanların birbirine yakın olmaması lazım. Bunun için de ekipmanların tam olması lazım. Dört bir yandan arkadaşlarımız arıyor. Ekipman yokluğundan şikayet ediyorlar.
Çok büyük sıkıntı var ekipman konusunda. Kolay giderilebilir aslında. Eksik yerler saptanır ve dağıtım yapılır. Eldiven, sterlik, filtreli maskeler var şu an var Türkiye’de. Hastanın ağzından alınacak numune sırasında bunu alacak olan hekimin mutlaka N-95 denilen filtreli maskeden takması gerekiyor. Çünkü bundan sonra artacak test sayısı. Salgının başından beri Türkiye’nin bütün illerinde yapılmasını ısrarla istiyorduk. Nihayet dün bakanlık açıklama yaptı. Bunun da takipçisi olacağız. Test sayısı daha da artmalı. Hekimlere de bu maskeler verilmeli. Test konusunda biraz geç kaldık ama test yapmaya karar verildi nihayet. Bu yüzden bir an önce malzeme eksiklerinin temin edilmesi, bol miktarda bulunması gerekiyor. Normal maske koruyamaz hekimi.
Biz açıklama yapınca tepki gösterildi ama bakanlık da akşam paralel açıklamalar yaptı. Hasta sayısı uymuyordu ve bunu gündeme getirdik. Bakanlık, akşam bunun doğru olduğunu söyledi. Biz sahayı takip ediyoruz. Bakanlıkla maalesef çok yakın çalışamıyoruz ama biz elimizden geleni yapıyoruz. Biz gerekirse emekli personeli çağırın dedik. Gerekirse güvenlik soruşturması bekleyen sağlık personelinin yeniden çağrılmasını istedik. Ancak o noktada değiliz. Şu aşamada hekimden çok ekipmana ihtiyaç var.
Hamile sağlık çalışanları var. Onların mutlaka idari izinli sayılmaları gerekiyor. Beş yaşından küçük çocuğu olan sağlık çalışanı anne ve babalardan birinin de izinli sayılması gerekiyor. Yeteri kadar doktor var, o dönemde değiliz henüz. Bu bir savaş, düşmanı biliyoruz ama neler yapabileceğini tam olarak bilmiyoruz. Onun için sağlık çalışanları yalnız bırakılmamalı. Toplumun da söylenenleri doğru uygulaması gerekiyor. Hala görüyoruz ki bazı lokantalar açık. İçkili olup olmaması mühim değil. Sosyal izolasyon önemli. Bir metre mesafe olması lazım. Kafeler, kıraathaneler, barlar kapandı ama lokantalar açık. Bunların da kapanması lazım. Üç hafta kadar kapanması lazım. Devletin de buradaki çalışanlara ücret ödeneceği garantisini vermesi lazım.”
Hastaneler havalandırma sistemi olarak kabaca iki farklı yapıda inşa edilir. 1. Doğal Ventilasyonlu binalar. Bunlar bizim eski tip, penceresi açılan, hatta balkonu olan hastaneler. 2. Merkezi havalandırmalı binalar. Bunlarda pencereler açılamaz. Genellikle döner kapı ile girilen binalardır. Bu tür binalarda, bina içerisindeki hava ısıtılır/soğutulur ve tüm bina içerisinde sirküle edilir. Enfeksiyon kontrolü açısından bir odadaki bulaş etkeni (bakteri, virüs, mantar vb) merkezi havalandırma ile tüm binaya yayılabilir. Bu nedenle de bazı odaların ve bazı yoğun bakım yatakları, negatif ventilasyonlu "izolasyon odaları " olarak inşa edilir. Mimari olarak, yoğun bakım ünitesi dışarıdan tek bir klinik gibi görülebilmesine rağmen, izole odalar yoğun bakım ünitesinin bir köşesinde, buradan izole ve ayrı bir antresi olan kapalı izolasyon odalarında, bulaşıcı hastalığı olan hastalar tedavi edilebilir. Buradaki hava negatif basınçlıdır ve emilen hava HEPA filtreden geçerek, ana hava dolaşımına katılır. Hemen yanında yer alan yoğun bakım tarafındaki yatak ve çevresi merkezi havalandırma ile drene olduğu için buraya bulaştırıcı hastalığı olan hasta yatırılamaz. Şimdi Türkiye'de son yıllarda yapılan özel hastane, şehir hastanesi gibi yapıların önemli bir kısmı, merkezi havalandırma ile yapılmıştır ve devasa binalarda sadece 2-3 izolasyon yatağına ancak bir COVID-19 hastası yatırılabilir. Diğer yoğun bakım yatakları kullanılamaz. Bu nedenle, COVID-19 salgını için yoğun bakım yatağı hesaplamasında bu mutlaka göz önüne alınmalıdır. Bu küçük ayrıntı nedeniyle, COVID-19 hastaları ancak, eski tip pencereli doğal ventilasyonlu hastane binalarında ister yoğun bakım olsun, ister servis takibi olsun yatırılabilir. Bu hastanelerin her bir odası izolasyon odasıdır. Bu nedenle de Ankara'da Zekai Tahir Burak Hastanesi ilk kafile için kullanılmıştır. Bu bilgi doğrultusunda sağlık sistemi ve yoğun bakım yatağı gereksinimi projeksiyonu yapılmalıdır.