Sözcü yazarı Emin Çölaşan Türk Telekom'un özelleştirilmediğini ifade etti. İhaleyi alan Arap şirketine Türk bankalarının 4 milyar 700 milyon dolar kredi verdiğini belirten Çölaşan, özelleştirmeye ilişkin olarak ''Telekom bir Arap firmasına resmen peşkeş çekildi'' dedi.
Çölaşan, Söz konusu paranın geri ödenmediğini söyleyerek bankaların Rakabet Kurumu'na başvurup “Telekom'un yüzde 55'ini bari biz alalım da, zararımızı biraz olsun azaltalım” teklifini yaptığını belirtti.
Emin Çölaşan'ın ''Göz göre göre Telekom vurgunu'' başlıklı (7 Temmuz 2018) başlıklı yazısı şöyle:
Aslında Telekom özelleşti ama özelleşmedi.
Şimdi haklı olarak bunun ne demek olduğunu soracaksınız. AKP iktidarı tarafından satışa sunulan ulusal varlıklarımızdan biri olan Telekom aslında satılmadı. Ya ne oldu? Bir Arap firmasına resmen peşkeş çekildi. Peki olayın aslı nedir? Telekom'la hükümet arasında satış değil devir sözleşmesi imzalandı. Telekom 2026 yılında yine devlete geçecek. O zaman ne olacak? Hükümet isterse yeni bir ihale açıp bu kurumu satacak, isterse kendisi yönetecek. Önümüzde henüz sekiz yıl var.
Arap Telekom bizim büyük kuruluşumuzu aldı… Ama yeterli kaynağa sahip değildi, parası yoktu. Bankalara başvurdu… Ve hükümetin de gaz vermesiyle üç büyük bankamız bunlara 4 milyar 700 milyon dolar kredi açtı. Akbank, İş Bankası ve Garanti… Bunlar olurken, bu üç banka Arap Telekom'a bu kıyakları yaparken hiçbir ilgili kişi ve kuruluş “Yaa kardeşim siz ne yapıyorsunuz, milletin paraları bu kuruluşa nasıl peşkeş çekiliyor” demedi… Oysa Telekom borçlarını ödemiyor veya ödeyemiyor, kredi aldığı bankalara ödeme yapmıyor veya yapamıyordu. Şimdi o paralar yarı yarıya batık! Durumu gören bankalar Rekabet Kurumu'na başvurup izin istediler: “Telekom'un yüzde 55'ini bari biz alalım da, zararımızı biraz olsun azaltalım!”
Evet, Araplar Telekom'u 2026 yılında devretmek koşuluyla üzerlerine geçirdi. Ancak bu işin, bu vurgunun çok önemli bir püf noktasını unutmayalım. Sözleşme imzalanırken Telekom üzerinde kayıtlı (bizim babadan kalma PTT'ye ait olan) binlerce irili ufaklı taşınmaz mülk vardı. Türkiye'nin dört bir yanında, kırsal kesimde, il ve ilçe merkezlerinde arsalar, araziler, binalar, eğitim tesisleri… Telekom bunları, kendisine ait olmayan ve geçici olarak devredilmiş olan bu mülkleri tek tek ve toplu halde satmaya başladı.
Bu amaçla gazetelere yarım sayfalık ilanlar veriliyordu: “Sahibinden satılık taşınmazlar.” Bu ilanların çoğu Hürriyet'te ve Fetullah'ın gazetesi Zaman'da çıkıyordu. Ancak işin ilginç yanı, Telekom adı kullanılmıyor, sahibinin kim olduğu hiçbir zaman açıklanmıyordu. Meraklılar, satıcının kim olduğunu sadece verilen telefon numaralarından öğrenebiliyordu. Kuruluşun yönetiminde bol maaşlı “Hazine temsilcileri” de vardı. Onlar maaşları cebe attılar, olanları seyretmekle yetindiler. CHP milletvekilleri tarafından verilen dört ayrı Meclis araştırma önergesinden biri gündeme alındı, AKP oylarıyla reddedildi.
Edirne'den Ardahan'a, Antalya'dan Samsun'a, Hakkari'den Çanakkale'ye kadar bütün mülkleri bu yolla sattılar. Geçmişte devletin ve milletin birikimleriyle elde edilmiş olan her şey elden çıkarılıyor ve kurumun içi boşaltılıyordu. Bir gazeteci olarak bu konuda görevimi sonuna kadar yerine getirdim, bu rezaleti burada defalarca yazdım. Bekliyordum ki AKP iktidarının herhangi bir yetkilisi ortaya çıksın, “Gel bakalım Telekom, bu yaptığın yasal değildir. Bu mülkler sana ait değildir, 2026 yılında sen bunları aynen devlete devretmek zorundasın. Sen hangi hakla Telekom'un içini boşaltıyorsun” desin. Aldatılıyorduk, kazıklanıyorduk ve kendi özgür irademizle (!) soyuluyorduk… Yazdıkça yazıyordum, satılan mülkleri tek tek açıklıyordum ama hiçbir hükümet yetkilisinden tık yoktu. Bu satışların izni acaba hangi devlet kurumundan ve hangi yasanın verdiği yetkiyle alınmıştı, Telekom bu satışlardan kaç para kazanmıştı? Soruyordum, yanıt gelmiyordu… Meclis'te önergeler verildi, sonuç değişmedi…
Yazının tamamı için tıklayın.