Türkiye: AB ile Gümrük Birliği görüşmelerinde akıl ve sağduyu galip gelmeli

Türkiye: AB ile Gümrük Birliği görüşmelerinde akıl ve sağduyu galip gelmeli

Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) Daimi Temsilcisi Büyükelçi Faruk Kaymakçı, Gümrük Birliği'nin güncellenmesine dair görüşmelerin başlaması konusunda Brüksel'in kararının beklendiğini ve müzakerelerin bir an önce başlamasını umduklarını söyledi.

Brüksel'de BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Büyükelçi Kaymakçı, Gümrük Birliği'nin güncellenmesiyle ilgili görüşmelere başlama konusunda alınacak kararın, aynı katılım müzakerelerinde olduğu gibi 'ulusallaşması ve siyasileşmesinin' kimseye yarar getirmeyeceğini belirtti.

Kaymakçı, "Gümrük Birliği'nin güncellenmesi iki tarafın da yararına olan bir süreç. Bizim 'Gümrük Birliği güncellensin' diye yalvaracak halimiz yok. İlla güncelleyeceğiz diye atmamamız gereken hiçbir adımı atmayız… Aklın, mantığın ve sağduyunun galip gelmesini bekliyoruz. Umarız Gümrük Birliği güncelleme süreci bir an önce başlar" dedi.

Türkiye ile AB, 1996 yılında imzalanan Gümrük Birliği'nin güncellenmesi konusunda uzlaşmaya vardı. Avrupa Komisyonu, görüşmelere başlamak için AB Konseyi'nden yetki talep etti. Ancak bu yetki henüz verilmiş değil.

AB kaynakları, Türkiye'nin Güney Kıbrıs'ı tanımaması ve siyasi kriter getirilmesi konusunda yaşanan uzlaşmazlıklar nedeniyle yetkilendirmede gecikme yaşandığını söylüyor. Avrupa Parlamentosu, bu hafta kabul ettiği raporunda Gümrük Birliği görüşmelerine siyasi kriter getirilmesi çağrısı yaptı.

Yetkinin verilmesi halinde müzakerelerin bu yıl sonu ya da önümüzdeki yılın başında başlaması öngörülüyor.

Büyükelçi Kaymakçı, AB'nin özellikle de kamuoylarından gelen baskılar sonucunda üçüncü ülkelerle imzaladığı anlaşmalarda insan hakları, sosyal haklar, çevre ve bitki hakları gibi konuları da gündeme getirdiğini ve Türkiye'nin bu tarz kriterlerle hiçbir sıkıntı yaşamayacağını belirtti.

Ancak Büyükelçi, "Burada dengeli olmak ve teşvik edici bir süreç benimsemek lazım" dedi.

Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği mevcut haliyle sadece sanayi ürünlerini ve işlenmiş tarım ürünlerini kapsıyor. Kaymakçı, 21 yıldır yürürlükte olan bu anlaşma sayesinde Türkiye'yi bir bakıma 'AB'ye tam ticari üye' olarak tanımlıyor.

Büyükelçi'nin verdiği bilgiye göre, Gümrük Birliği'nin güncellenmesinden Türkiye'nin üç beklentisi bulunuyor:

Türkiye'nin bir diğer beklentisi de Gümrük Birliği'nin - Kaymakçı'nın deyimiyle 'adım adım'- hizmetlerin serbest dolaşımı, çiftçilerin eşit derecede korunması halinde tarım ve kamu alımları gibi alanlara da genişletilmesi.

AB'nin bu süreçte özellikle üzerinde durduğu konu ise ihtilafların çözüm mekanizması. Doğacak ticari anlaşmazlıkların çözülmesi için bir mekanizması geliştirilmesi öngörülürken, AB de bu noktada Türkiye'deki yargı bağımsızlığıyla ilgili sıkıntıları gündeme getirmeye hazırlanıyor.

Gümrük Birliği'nin güncellenmesi konusunda taraflar, 18 Mart 2016'da varılan mutabakat kapsamında uzlaşmaya varmıştı.

Bu mutabakat, ikili ilişkilerde yaşanan sıkıntılı dönemin ve AB'nin katılım müzakerelerinde yeni fasıl açmama kararının ardından ilişkilerin de gidişatı üzerinde önemli bir yol haritası olma özelliği taşıyor.

Gümrük Birliği'nin güncellenmesinin yanı sıra göç anlaşması, vize serbestisi ve terörle mücadele konusunda daha yakın işbirliği de bu mutabakatta yer alan diğer konular.

Büyükelçi Kaymakçı da iki tarihe özellikle dikkat çekiyor. Bunlardan ilki 18 Mart 2016'da varılan mutabakat ve ikincisi de bu mutabakata her iki tarafın da sadık olduğunu beyan ettiği 25 Mayıs'taki görüşmeler.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 25 Mayıs'ta Brüksel'de AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile bir araya gelmiş ve ikili ilişkilerde atılacak adımlar ele alınmıştı.

Kaymakçı bu görüşmeden önce Türkiye'nin 15 Temmuz darbe girişiminde AB'den beklediği net tavrı görememesinin 'ciddi bir güven krizine' yol açtığını ve başta Avusturya olmak üzere bazı Avrupa ülkelerindeki seçimlerde Türkiye'nin 'günah keçisine dönüştürülmesinin' ilişkileri çok gerdiğini belirtti.

Kaymakçı, "İki tarafta da soru işaretleri doğdu; AB tarafında Türkiye artık üye olmak istemiyor mu sorusu gündeme geldi; Türkiye tarafında ise 'AB samimi mi?' sorusu sorulmaya başlandı. Bu gerçekten belirsizlik yarattı belli bir dönem. Ancak 25 Mayıs'ta liderler görüşmesi aslında bu soruların yüz yüze en üst düzeyde sorulmasına fırsat yarattı" diye konuştu.

Ancak Büyükelçi Kaymakçı, Türkiye ile AB arasında son dönemde iş birliği ve temasların artmasına karşın ilişkilerin belkemiğini katılım müzakerelerinin oluşturmayı sürdürdüğünü de sözlerine ekledi.

Kaymakçı, "Türkiye'nin üyeliği zor ve sancılı bir süreç ve bu aslında yapacağı büyük katkılardan kaynaklanıyor. Avrupa üç ayaklı bir yapı. Biz güvenlik ve savunma ayağının en büyük katkıdarıyız. Ekonomik ayağında önemli bir aktörüz, Gümrük Birliğimiz var ve ticari olarak AB'ye üyeyiz. Bunun siyasi ayağının tamamlanması lazım" dedi ve yeni fasılların açılmasının en önemli teşvik noktası olduğunu vurguladı.

AB katılım müzakerelerinde farklı politika başlıklarının oluşturduğu 35 fasılda görüşmelerin açılması ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasının ardından getirilen kriterlerin karşılanmasıyla birlikte kapatılması öngörülüyor.

Türkiye şu ana kadar 16 fasılda görüşmeleri açtı ve bir fasıl da geçici olarak kapatıldı.

Türkiye Rekabet Politikası, Kamu Alımları ile Sosyal Politika ve İstihdam başlıklarında da müzakereleri başlatmaya hazır olduğunu söylüyor. Diğer başlıklar ise Türkiye'nin Kıbrıs'ı tanımamasından dolayı AB Konseyi ve tek taraflı olarak Güney Kıbrıs tarafından bloke edilmiş ya da Fransa tarafından siyasi gerekçelerle veto edilmiş durumda.

Kaymakçı, fasıllarının açılmamasına ilişkin olarak AB'nin elindeki en büyük teşvik aracını da kaybetmiş olduğunu belirtti.

Son olarak AB Genel İşleri Konseyi, Aralık ayındaki toplantısında 'ortaya çıkan koşullar altında açılması düşünülen yeni başlık olmadığı' yönünde bir karar almıştı.

Aralık 2016'daki Genel İşler Konseyi kararında yargının bağımsızlığı ve işleyişinin yanı sıra ifade özgürlüğü alanında yaşanan geri gidişten özellikle endişe duyulduğu belirtilmişti.

AB'den Türkiye'ye yönelik özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) ve bu dönemdeki kamudan ihraçlar, medya kuruluşlarının kapatılması ve gazetecilerin tutuklanması ile birlikte artan eleştirilere karşı Brüksel'deki muhataplarına nasıl yanıt verdiğine yönelik bir soru üzerine ise Büyükelçi Kaymakçı şunları söyledi:

"AB'de birçok insanın sayılarla sıkıntısı var. Neden bu kadar insan kamudan ihraç ediliyor, tutuklanıyor diyorlar. FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) o kadar eski ve büyük ki aslında bu sayı milyonu bile aşabilir. FETÖ bir kanser.

"FETÖ'yü daha iyi anladıkça önyargılar kırılmaya başladı, ikna olmaya başlıyorlar. Olayın büyüklüğünü daha iyi anlıyorlar. Bu kadar karmaşık bir süreçte hata yapılabilir mi? Evet yapılabilir. Birtakım yanlışlıklar olabilir ki, Türkiye bunu düzeltmek için mekanizmalar kurdu."

Türkiye'nin 15 Temmuz'da bir 'varlık sorunu' yaşadığını ve buna karşı her türlü tedbiri almak zorunda olduğunu vurgulayan Kaymakçı, darbe girişimini 'Türkiye ile AB ilişkilerine en fazla zarar veren olaylardan biri' olarak tanımladı.

Büyükelçi Kaymakçı, darbe girişiminin ardından gündeme gelen idam cezasının geri getirilmesi çağrılarının da 'canı yanan bir toplumun özellikle destek beklediği Avrupa'nın sessiz kalmasına bir tepki' olarak görülmesi gerektiğini vurguladı.

Kaymakçı, "Türkiye, AB'ye aday bir ülke ve müzakere eden bir aday ülke. Avrupa Konseyi'nin kurucu üyelerinden bir tanesi. Avrupa normlarının ve sözleşmelerinin bilincinde olan bir ülke… Şu anda Türkiye'nin gündeminde böyle bir konu yok. İlişkiler normalleştikçe ve FETÖ darbe girişimini aştıkça, Türkiye normal bir döneme girdikten sonra bunun çok büyük bir konu olarak gündeme geleceğini düşünmüyorum" dedi.

İngiltere'nin AB üyeliğinden ayrılma sürecini de değerlendiren Kaymakçı, halkın iradesine saygı duymakla birlikte bu kararın 'talihsiz bir gelişme' olduğunu belirtti.

Kaymakçı, İngiltere'nin Türkiye'nin önemli bir ticaret ortağı ve AB içindeki en önemli destekçilerinden biri olduğuna dikkat çekerek, bu sürecin iki ülke ilişkilerini de etkileyeceğini sözlerine ekledi.