Türkiye: AB İlerleme Raporu'nda Cumhurbaşkanımıza yönelik değerlendirmeler kabul edilemez

Türkiye: AB İlerleme Raporu'nda Cumhurbaşkanımıza yönelik değerlendirmeler kabul edilemez

Avrupa Birliği Bakanlığı, AB'nin 2015 Türkiye İlerleme Raporu'yla ilgili açıklama yaptı. Açıklamada, "İlk kez halkoyuyla doğrudan seçilen Sayın Cumhurbaşkanımızın Anayasa’nın kendisine verdiği yetkileri kullanmasına ilişkin değerlendirmelerin kabul edilmesi mümkün değildir"  dendi.

Yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğüne yönelik eleştirilere de değinen AB Bakanlığı'nın açıklamasında "Yargı süreci devam eden davalara ilişkin olarak genellemelere dayalı yorum ve tespitlerde bulunmanın en başta yargının bağımsızlığı ilkesine ters düşeceği açıktır" ifadesi yer aldı.

"Paralel yapı" iddialarına ilişkin eleştirilere de yanıt veren bakanlık açıklamasında "Raporun bazı bölümlerinde paralel yapıya atıf yapıldığı görülmektedir. Türkiye,  milli güvenliğini tehdit eden, kamu düzenini bozan ve yargının iç bağımsızlığını zedeleyen, iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten bu yapıya karşı yürüttüğü mücadeleyi  kararlılıkla sürdürecektir. Bu itibarla AB’nin paralel yapı ile ilgili gerçekleri doğru okumasını ve hukuk dışı bu yapıya ve faaliyetlerine karşı gerekli hassasiyeti göstermesini bekliyoruz" dendi.

AB Bakanlığı'ndan yapılan açıklama şöyle:

Avrupa Komisyonu bugün 2015 yılı Genişleme Paketini açıklamıştır. Bu çerçevede Genişleme Strateji Belgesi ve Türkiye dâhil tüm aday ve potansiyel aday ülkeler için İlerleme Raporları yayımlanmıştır. Türkiye İlerleme Raporu, 1998 yılından bu yana ülkemiz için hazırlanan 18’inci İlerleme Raporudur.

Son on yıllık dönemde çoklu krizlerle mücadele eden Avrupa Birliği (AB), geçtiğimiz yıl, önce “Yunanistan ve Avro Bölgesi krizini”, sonra da düzensiz göç krizini geç de olsa kontrol altına almaya çalışmıştır. Göç krizi AB’nin bugüne kadar karşılaştığı en önemli sınamalardan birini teşkil etmektedir. Bu dönemde üye ülkeler arasındaki farklılıkların su yüzüne çıktığı ve zaman zaman AB’nin kurucu değerlerinden uzaklaşıldığı dahi görülmüştür. Öte yandan, uluslararası alanda ve özellikle Ukrayna, Suriye ve Libya başta olmak üzere AB’nin komşuluk coğrafyasında yaşanan krizler de AB’yi doğrudan etkilemiştir.

Kritik bir coğrafyada, benzeri görülmemiş sınamalarla karşı karşıya olan Türkiye ve AB’nin birlikteliğinin önemi son birkaç ayda açık biçimde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Tecrübelerimiz, karşı karşıya kaldığımız sınamaları dayanışma içerisinde hareket ederek daha kolay aşabileceğimize işaret etmektedir. Türkiye-AB ilişkilerinin kriz yönetiminin ötesinde vizyon odaklı olmasının değeri artmıştır. AB’ye katılım sürecimizde yeni bir ivmenin sağlanmasına olan ortak ihtiyaç daha belirgin olmuştur. Zamanın ruhu bizi stratejik bir anlayışla bütünlük ve uyum içerisinde “birlikte” hareket etmeye sevk etmektedir.

Nitekim son dönemde AB ile yoğunlaşan üst düzey temaslar, Türkiye-AB ilişkilerinin ileriye taşınması konusunda her iki tarafta da var olan siyasi iradenin güçlenerek devam ettiğini gözler önüne sermiş, ilişkilerimizin tüm boyutlarıyla geliştirilmesi için elverişli bir zemin yaratmıştır.

Türkiye-AB ortak gündeminin esasını teşkil eden katılım müzakerelerinin ilerletilmesinin yanı sıra, Vize Serbestisi Diyaloğu, eskiden olduğu gibi Türkiye’nin AB Zirvelerinde yer alması, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, başta enerji olmak üzere stratejik alanlarda yakın işbirliği ve son dönemde gündemimizin başına yerleşen düzensiz göçün yönetilmesi konularında kararlı ve hızlı adımlar atılması, her iki taraf için de, her zamankinden daha önemli hale gelmiştir.

2014 yılı sonunda göreve başlayan yeni Komisyonun ülkemize ilişkin ilk değerlendirmesini de içeren 2015 yılı Genişleme Paketine bakıldığında, İlerleme Raporlarının bu sene farklı bir yöntemle kaleme alındığı görülmektedir. Yeni yöntem uyarınca, yalnızca son bir sene içerisinde kaydedilen gelişmelere yer verilmemiş, aday ülkenin genel olarak her alanda AB’ye uyum düzeyi değerlendirilmiştir. Türkiye, İlerleme Raporlarının daha kapsayıcı olmasını ve evvelki yıllarda yapılan reformları da yansıtmasını birçok kere önermişti. Bu yılki raporun söz konusu önerimizi de dikkate alan bir anlayışla hazırlanmasını memnuniyetle karşılıyoruz.

İlerleme Raporları doğası gereği eleştireldir ve aday ülkelere değerlendirme yapma fırsatı sunar. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Raporun içerisinde yer alan haklı ve makul eleştiriler dikkatle not edilecektir. İlerleme Raporu Türkiye’nin AB sürecinin ve reform çalışmalarının ilerlemesinde yapıcı bir unsur olarak kullanılacaktır. Ancak katılmadığımız ve haksız olduğunu düşündüğümüz tespitler Komisyonun dikkatine getirilecektir.

Raporda, siyasi kriterler çerçevesinde son yıllarda yapılan reformlardan genel olarak olumlu şekilde bahsedilirken, eleştirilerin ağırlıklı olarak hukukun üstünlüğü ve yargı sistemi ile ifade, toplanma ve basın özgürlükleri üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Raporda bu alanlarda yer alan bazı tespitlerin ülkemizin reform çalışmalarını yeterince yansıtmadığı, haksız, hatta yer yer ölçüsüz olduğu ve demokratik hukuk devletlerinde olması gereken özgürlük-güvenlik dengesini göz ardı ettiği değerlendirilmektedir. Yargı süreci devam eden davalara ilişkin olarak genellemelere dayalı yorum ve tespitlerde bulunmanın en başta yargının bağımsızlığı ilkesine ters düşeceği açıktır. Türkiye bağımsız ve tarafsız yargı erkini ve ifade özgürlüğünü güçlendirmek için son yıllarda altı Yargı Reformu Paketi çıkarmıştır. Bu sene güncellenen Yargı Reformu Stratejisi de bu husustaki çalışmaların artarak devam edeceğinin en açık göstergesidir. Ayrıca ilk kez halkoyuyla doğrudan seçilen Sayın Cumhurbaşkanımızın Anayasa’nın kendisine verdiği yetkileri kullanmasına ilişkin değerlendirmelerin kabul edilmesi mümkün değildir.

Raporun bazı bölümlerinde paralel yapıya atıf yapıldığı görülmektedir. Türkiye,  milli güvenliğini tehdit eden, kamu düzenini bozan ve yargının iç bağımsızlığını zedeleyen, iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten bu yapıya karşı yürüttüğü mücadeleyi  kararlılıkla sürdürecektir. Bu itibarla AB’nin paralel yapı ile ilgili gerçekleri doğru okumasını ve hukuk dışı bu yapıya ve faaliyetlerine karşı gerekli hassasiyeti göstermesini bekliyoruz.

Ülkemiz siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar alanında reform çalışmalarını sürdürecektir. 1 Kasım Genel Seçimleri Türkiye’nin demokrasi kültürünün ne kadar köklü olduğunu bir kez daha göstermiştir. Katılım oranının %90’lara yaklaştığı genel seçimler, güvenli ve huzurlu bir ortamda gerçekleşmiş, milletin iradesi sandığa yansımıştır. Önümüzdeki dönemde, ülkemizin dâhil olduğu uluslararası insan hakları mekanizmalarının rehberliğinde, temel hak ve özgürlükler ile hukukun üstünlüğü alanlarında daha yüksek standartlara ulaşılması için gerekli adımlar atılmaya devam edilecektir.

Raporda, terörle mücadele alanında, PKK’nın terör örgütü olduğunun AB tarafından vurgulanmış olması önemli olmakla birlikte, Türkiye’nin PKK, DHKP-C, DAEŞ ve diğer terör örgütlerine karşı mücadelede ayırım yapmaksızın attığı kararlı adımların AB tarafından yeterince anlaşılamadığı görülmektedir. İnsanlığa karşı bir suç teşkil eden terörizm karşısında vatandaşlarının can güvenliğini korumak devletlerin birincil görevidir. Raporda ayrıca, ülkemizin DAEŞ’e karşı uluslararası koalisyona dahil olduğunun da altı çizilmektedir.

Öte yandan, özellikle Suriye krizi bağlamında, daha önce benzeri görülmemiş şekilde, 2 milyonu aşan Suriyeliye yönelik yürüttüğümüz insani yardım çalışmaları ve göçmen akımının oluşturduğu baskıya da dikkat çekilmektedir.

Kıbrıs konusunda, Raporda, Ada’da taraflar arasında BM gözetiminde sürdürülmekte olan görüşmelere yönelik desteğimize atıfta bulunulmakta, ancak Kıbrıs’ta kapsamlı çözüm için çabaların yoğunlaştığı bir dönemde AB beklentilerin aksine tek taraflı bir bakış açısı sergilemeye devam etmektedir. Türkiye, Ada'da iki halkın siyasi eşitliği ve iki kesimlilik temelinde kalıcı bir çözüme ulaşmasını desteklemektedir. AB'nin tek taraflı bu bakış açısından vazgeçmesi Kıbrıs'ta kapsamlı çözüme ulaşılmasına yardımcı olacaktır. AB'nin Kıbrıs sorunu ile ilgili değerlendirmelerini yaparken Ada’daki gerçekleri dikkate  alması, tarafsız  ve çözüm için teşvik edici olması her şeyden önce kendi tutarlılığı ve inandırıcılığı açısından gereklidir. 

Ülkemiz iyi komşuluk ilişkileri hedefine olan bağlılığını kararlılıkla sürdürmektedir. İstikşafi görüşmeler, rapor döneminde tarafımızdan yapılan müteaddit tarih önerilerine rağmen Yunanistan’daki iç siyasi gelişmeler nedeniyle gerçekleşememiştir. Dolayısıyla Türkiye’den kaynaklanan bir irade eksikliği bulunmamaktadır. Ülkemiz, Ege Denizi bağlamındaki tüm sorunlara, tarafların müştereken mutabık kalacakları, BM Şartında zikredilen uyuşmazlıkların barışçıl   çözüm yöntemlerinden hiçbirini dışlamadan hakkaniyete uygun, kapsamlı ve kalıcı çözümler bulunmasını arzulamakta ve bu yönde samimi çaba sarf etmektedir.

Raporda, ekonomik kriterler bağlamında, ülkemizle AB arasında geçtiğimiz bir yıllık dönemde ticari ve ekonomik entegrasyonun yüksek seviyede olduğu ve artarak devam ettiği belirtilmekte, Türkiye’nin işleyen bir piyasa ekonomisine sahip olduğu vurgulanmakta, makroekonomik dengesizliklere dikkat çekilmekle birlikte, rekabet baskısı ve piyasa güçleriyle baş etme kapasitesinin yüksek olduğu ifade edilmekte ve uzun vadeli büyüme için yapısal reformların hızlandırılması tavsiyesinde bulunulmaktadır.

Gümrük Birliği’nden bu yana mevzuatını AB müktesebatı ile uyumlaştıran ülkemizin pek çok alanda AB standartlarına uyum sağladığı gerçeği Rapora yansımıştır. Son bir yıldaki uyum düzeyi bakımından ise, 33 faslın 27’sinde çeşitli seviyelerde ilerleme sağlandığı Avrupa Komisyonu tarafından teyit edilmiştir. Önümüzdeki dönemde yeni fasılların müzakerelere açılması yönünde AB tarafının göstereceği irade ülkemizin AB müktesebatına uyum çalışmalarına daha da ivme kazandıracaktır.

Türkiye’nin AB’ye üyelik tercihi konjonktürel değil, kalıcı ve stratejik bir yaklaşımın ürünüdür. Bu tercih, yüzyıllar içinde şekillenen Avrupa Projesine güç kazandıran ve geniş bir coğrafyada istikrar, refah ve huzura hizmet eden bir anlayışın sonucudur. Ülkemizin demokratikleşme ve çağdaşlaşma seviyesi ile vatandaşlarımızın yaşam standartlarının daha da yükseltilmesi açısından önemli olan AB’ye üyelik hedefi yönündeki reform çalışmalarımız, Reform Eylem Grubu gibi mevcut mekanizmalar süratle işletilmek suretiyle önümüzdeki dönemde daha da kararlı bir şekilde sürdürülecektir.