Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkan Yardımcısı Özdemir'den 9 Mayıs Avrupa Günü mesajı

Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkan Yardımcısı Özdemir'den 9 Mayıs Avrupa Günü mesajı

CHP İstanbul Milletvekili, AB Uyum Komisyonu Üyesi, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkan Yardımcısı Dr. Sibel Özdemir, 9 Mayıs Avrupa günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, AB'nin Koronavirüs salgını sırasında yaşadığı dayanışma eksikliği nedeniyle tartışmalı bir süreçten geçtiğini belirterek, "Türkiye-AB ilişkileri bağlamında ise zaten tarihte hiç olmadığı kadar kötü durumda olan ilişkilerin yakın bir gelecekte düzelmesi ve hatta mevcudu koruması dahi mümkün görünmemektedir" dedi.

AB'nin ekonomi politiğinin tekrar gözden geçirilerek daha korumacı bir ekonomiye ve ortak sağlık politikası geliştirilmesine ihtiyaç duyduğunu belirten Özdemir, "Krizinin ilk günlerinde ulus devletler ön plana çıksa da AB, ilerleyen süreçte yeniden birlik olmanın, dayanışmanın ve kapsayıcılığın gereklerini geç de olsa 23 Nisan toplantısının ardından yerine getirmeye başladı" ifadelerini kullandı. Özdemir'in açıklaması şu şekilde:

"Avrupa bütünleşmesinin temelini oluşturan Schuman Deklarasyonu'nun 70. yıl dönümü Avrupa Birliği’nin ve üye ülkelerin Covid-19 salgın krizi ile mücadele ettiği çok sancılı ve çalkantılı bir dönemde kutlanıyor. 1985 Milano Zirvesi kararıyla 35 yıldır her 9 Mayıs’ta Avrupa Günü’nü kutlayan AB, zaten çoklu krizler yaşadığı bir dönemde bu yıl birlik içinde dayanışma eksikliğinin tartışıldığı bir süreçten geçiyor. Türkiye-AB ilişkileri bağlamında ise zaten tarihte hiç olmadığı kadar kötü durumda olan ilişkilerin yakın bir gelecekte düzelmesi ve hatta mevcudu koruması dahi mümkün görünmemektedir.

AB kurumları ve üye ülkeler korona krizine çok sancılı bir dönemde denk geldi ve hazırlıksız yakalandı. İlk vakanın 25 Ocak’ta Fransa’da görüldüğü korona salgını AB’nin içinde bulunduğu sorunların su yüzene çıkmasına ve daha alevli tartışılmasına yol açtı. Türkiye’de özellikle iktidara yakın çevrelerin de aralarında olduğu ve Birliğe şüphe ile bakan çevreler, ‘Bütünleşme sona mı eriyor?’ ‘AB dağılıyor mu?’ sorularını ortaya attı.

Korona krizi ilk ortaya çıktığında AB kurumları hızlı hareket edemezken üye ülkeler önceliği kendi vatandaşlarına verdi. Özellikle Almanya, Avusturya gibi birkaç üye ülke dışında İtalya ve İspanya gibi diğer üye ülkeler bu süreçte çok zorlandı. Kuzey ve güney ülkeleri arasındaki farklılıklar, krize karşı alınan veya alınamayan önlemlerle ortaya çıktı. AB modelinin ekonomi politiğinin tekrar gözden geçirilerek insani konularda daha korumacı bir ekonomiye geçilmesi ve ortak sağlık politikası geliştirilmesi ihtiyacı tartışılmaktadır.

Krizinin ilk günlerinde ulus devletler ön plana çıksa da AB, ilerleyen süreçte yeniden birlik olmanın, dayanışmanın ve kapsayıcılığın gereklerini geç de olsa 23 Nisan toplantısının ardından yerine getirmeye başladı. 4 Mayıs tarihinde aşı konusunda Dünya Sağlık Örgütü ile ortak bir çağrıda bulundu ve 7,5 milyar Euro fon oluşturulması amaçlandı. Bu adımla bütünleşmenin ve dayanışmanın sadece kendi içinde değil kıta dışına açılması da sağlandı. Bu adımlar AB’nin yeniden bir toparlanma sürecine girildiğinin somut işaretleri olarak görülebilir. Ancak 2020 ekonomik öngörüleri açıklayan Avrupa Komisyonu'nun Covid-19 salgını nedeniyle bu yıl Euro Bölgesi'nin yüzde 7,7 daralacağı öngörüsünde bulunması birliğin çok daha ciddi önlemler alması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Avrupa bütünleşmesi fikrinin tohumlarını atan Schuman Deklarasyonu’nun 70. yıl dönümü vesilesi ile Türkiye açısından 57 yıllık üyelik süreci ve 15 yıllık tam üyelik müzakerelerindeki mevcut durumu değerlendirmek gerekirse maalesef geriye gidişler hızla devam etmektedir. Türkiye'nin başından bu yana sahip çıktığı AB projesi, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün de hedef gösterdiği çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma yolundaki en önemli ulusal stratejik devlet politikası oldu. Ancak AB’nin resmi aday ülkesi olan ülkemiz bugün evrensel kabul görmüş demokratik değerlerden, hukuk devleti ilkelerinden, hukukun üstünlüğünden ve bağımsız işleyen kurumsal yapılar olan Kopenhag Siyasi Kriterlerinden maalesef uzaklaşmış durumdadır. Korona krizi ile Avrupa’ya yapılan tıbbi yardımlar ve 2020 yılı Temmuz ayında Almanya’nın AB dönem başkanlığını devralacak olması ile siyasi iktidarın Türkiye-AB ilişkilerinde ilerleme kaydedileceği yönündeki beklentisi boşunadır. Türkiye, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, güçler ayrılığı ilkesi, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve insan hakları gibi temel alanlarda yapısal reformlar yapmadığı sürece bir ilerleme yaşanması mümkün değildir.

Korona krizi, ülkeler ve uluslararası kuruluşların önemini ve dayanışmayı bir kez daha öne çıkarmıştır. Bu anlamda AB, bugün karşı karşıya kaldığı tüm zorluklara ve çoklu krizlerine rağmen sadece Avrupa için değil Türkiye ve Dünya için de önemini korumaktadır. Oysa Türkiye-AB ilişkilerini 18 yıldır tek başına yürüten mevcut siyasi iktidar ve liyakatsiz kadrolar ile içinde bulunduğumuz tarihin en kötü aşamasından bir adım ileriye gitmek bir yana mevcut durumda dahi kalmamız mümkün değildir. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği yolunda adaylık sürecini başlatan CHP olarak; hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, güçler ayrılığı, güçlü parlamenter sistem, düşünce ve ifade özgürlüğü ve insan hakları gibi evrensel kabul görmüş değerler ortak paydasında buluşan tüm çevreler ile birlikte AB’ye tam üyelik sürecini tamamlayacağımıza olan inancımız tamdır. Tüm vatandaşlarımızın ve Avrupa vatandaşlarının 9 Mayıs Avrupa Günü'nü kutlu olsun."