'Türkiye AB perspektifinde tutulmalı'

'Türkiye AB perspektifinde tutulmalı'

Berlin'de bulunan Hertie School of Governance ve Deutsche Welle (DW) tarafından düzenlenen "Türkiye'yi Anlamak: Kriz, Dönüşüm ve Yeni Başlangıçlar?" başlıklı panelde Türkiye'deki gelişmeler masaya yatırıldı.

DW Türkçe Yayınlar Sorumlusu Baha Güngör'ün sunumunu yaptığı panele Hrıstiyan Demokrat Birlik'ten (CDU) Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Ruprecht Polenz, Sosyal Demokrat Partili politikacı ve yazar Lale Akgün, Milliyet Gazetesi Yazarı ve Uluslararası Basın Enstitüsü Türkiye Ulusal Komitesi Başkanı Kadri Gürsel ile Sabancı Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Işık Özel katıldı.

'Gezi olayları Türkiye'nin demokratik yüzü'

Gezi olaylarının yarattığı toplumsal dönüşümün ele alındığı panelde Milliyet Gazetesi Yazarı Kadri Gürsel, protesto olaylarının temelinde daha önce siyasi tepkisini çok fazla ortaya koymayan orta sınıfın bulunduğunu söyledi.

Lale Akgün de Gezi olayları ile birlikte Türkiye’den dünyaya yeni bir resmin yansıdığını belirterek Türkiye’nin son bir yılda hiç olmadığı kadar dünya ve Almanya için ilgi çekici bir yere dönüştüğünü dile getirdi.

Akgün, "Türkiye’de yaşananlar, Türkiye’deki değişimler, Türkiye’deki çok seslilik ilk defa Almanya'da duyuldu ve görüldü. Yani Türkiye monolitik, geri kalmış bir ülke durumundan çıktı. Türkiye’nin değişik grupları, değişik politik görüşleri ilk defa Avrupa'ya yansıdı, bu tabii ki sevindirici bir durum” değerlendirmesini yaptı.

'Türkiye kendisine de AB'ye de dürüst olmalı'

Akgün, Türkiye siyasetinin bu sivil harekete karşı sert tutumunun da Avrupa tarafından izlendiğine işaret etti. SPD'li siyasetçi, AB yolunda olduğunu iddia eden Türkiye ile hükümetin medya ve hukuk üzerinde artan tahakkümünün birbiriyle örtüşmediğini vurgulayarak şunları söyledi:

“Bir milletvekili ya da bir bakan, 'Yüksek Hâkimler ve Savcılar Kurulu için bize bağlanırsa biz, hukuku çok daha güzel idare ederiz' derse o zaman kuvvetler ayrımına artık saygı gösterilmiyor demektir. Bu şartlar altında izlenen siyaset, AB'ye giden bir yolda olamaz. Türkiye'de bugün Youtube'da Başbakan'ın gazetecileri arayıp da yaptığı baskıların kayıtları dolaşıyorsa, nasıl bir insan çıkıp, 'biz AB yolundayız' diyebilir. Yani gerçekler var, bir de söylenenler var. Söylemekle gerçekler değişmiyor.”£

Almanya Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Ruprecht Polenz de, Avrupa'nın söylenenden ziyade olanlara yoğunlaştığını kaydederek Türkiye'nin alarm sinyali veren ekonomisinin dahi birşeylerin ters gittiğini ortaya koyduğunu söyledi.

Polenz, ”Bunu ekonomide yaşanan güvensizlikte, yabancı yatırımcının tereddütlerinde açıkça görmek mümkün. Dolayısıyla yabancı yatırımcının geriye çekilmeye başladığını ve Türk Lirası'nın da bundan etkilendiğini biliyoruz” dedi.

Polenz, Türk siyasetinin kuru kontrol edebilmek için yeniden gereken güven ortamını sağlaması gerektiğini belirterek ”Bu da pek tabii, siyasetin AB'ye yönelik yapacağı reformlarla mümkündür. Ekonomi doğru okunursa, izlenen yanlış politikaları düzeltmeye yönelik baskıda belirginleşecektir” diye konuştu.

'Demokrasi için Türkiye AB yolunda kalmalı'

Ruprecht Polenz ayrıca, hukuku ve medyayı kendine bağlamaya ve demokrasinin erklerini tek bir elde toplamaya çalışan hükümete karşı Gezi protestolarında demokrasi için mücadele eden sivil toplumu unutmamak gerektiğinin altını çizdi. CDU'lu siyasetçi Türkiye'yi yaşadığı demokrasi krizinden çıkarmanın en iyi yolunun onu AB perspektifinde tutmak olduğunu kaydetti.

"Dışarıdan yapılabilecek en iyi yardım, AB'nin müzakere sürecinde yeni motivasyonlar sunabilmesidir. Mesela adalet, insan hakları ve güvenlik konularını kapsayan 23 ve 24'üncü fasılların açılması çok isabetli olacaktır. Zira bu konular, şu anda Türkiye'nin en tartışmalı konularıdır" diyen Polenz, "Güncel internet yasası Türkiye'nin hukuk reformu konusunda doğru yolda olmadığını gösteriyor ve söz konusu yanlış, ancak AB müzakerelerinin kaldıraç görevini üstlenmesiyle düzeltilebilir” diye sözlerini sürdürdü.