"Türkiye-ABD ilişkilerinde son 50 yılın en büyük krizi"

"Türkiye-ABD ilişkilerinde son 50 yılın en büyük krizi"

Türkiye'de bir ABD Konsolosluğu çalışanının tutuklanması, ardından karşılıklı olarak vize işlemlerinin askıya alınması ve Konsolosluk çalışanlarına yönelik gözaltıların sürdüğüne yönelik haberler bir süredir gergin seyreden ikili ilişkilerde yeni bir kriz olarak patlak verdi.

Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü Türkiye Araştırmaları Programı Direktörü Soner Çağaptay, Kıbrıs harekâtı sonrası yaşanan en büyük kriz olarak nitelendirdiği son gerilimde iki tarafın da geri adım atmayacağı görüşünde. Çağaptay, Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanan krizi ve ilişkilerin geleceğini DW Türkçe'ye değerlendirdi.

Türkiye ile ABD arasında patlak veren son krizi ve zamanlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu krizin Türk-Amerikan ilişkilerinde son 50 yıl içinde yaşanan en büyük kriz olduğunu söylemek mümkün. Buna benzer bir kriz en son Kıbrıs savaşı sonrasında yaşanmıştı. O dönemde Amerika Türkiye'ye silah ambargosu koymuştu ve Türkiye'de yükselen Amerikan karşıtlığını içeren sol akımların etkisiyle ilişkilerde ciddi bir kriz vardı 1970'lerde. Ancak o dönemden bu yana bu kadar ciddi bir kriz yaşadığımızı söylemek mümkün değil. Dolayısıyla bu son 50 yılın en büyük krizi karşılıklı ilişkilerde.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump Eylül ayında Washington'da bir araya geldi ve Trump, "ilişkilerin hiç olmadığı kadar yakın olduğunu" söyledi. Bu krize nasıl gelindi?

Birinci sebebi şu: Tabii ki Amerika, Amerikan elçiliklerinde çalışan Türk vatandaşlarının tutuklanmasına karşı tepki gösteriyor. Aslında bunu belki de Trump yönetiminden ziyade Amerikan Dışişleri Bakanlığı bürokrasisinin tavrının ortaya çıkışı olarak açıklayabiliriz. Çünkü Amerikan Dışişleri Bakanlığı kendi kurumlarında çalışan Türk vatandaşlarının gözaltına alınmasını kabul etmiyor, onları korumak istiyor ve dolayısıyla İstanbul'da, Adana'da ve en son olarak İstanbul'da üçüncü bir tutuklama girişiminin olması haberiyle artık belki de Amerika'nın karşı bir tavır aldığını söyleyebiliriz. Bu ciddi bir gerginlik, çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan güçlü lider imajıyla seçimleri kazanan bir lider ve geri adım atmayacak bence. Ancak Amerika da geri adım atmayacak. Çünkü şimdiye kadar Türkiye ile ilişkilerde krizden kaçınan bir ülkeydi. İlk defa kriz çıkmasına meydan verecek bir gelişme yarattı. Demek ki, bu gerginlikten iki taraf da kazanarak çıkmak istediği için ben aslında krizin bir süre sönümlenmeyeceğini düşünüyorum.

Türk tarafı şimdiye kadar ABD ile ilişkilerde bir zamanlar Rusya'ya ya da son dönemde AB ve Almanya'ya karşı sert söylemiyle karşılaştırıldığında oldukça ılımlı bir söylem kullanıyordu. Türk tarafındaki bu gözaltı ve tutuklamaların zamanlaması ile ilgili ne söylenebilir? Ankara niye sertleşti?

Ankara tabii krizin aleni olarak ortaya çıkmasından sonra sertleşti, çünkü Türkiye dış politikada son dönemde yürüttüğü tavırda hiçbir şekilde burnundan kıl aldırmayan bir ülke olarak görüyor kendisini. Ve başka ülkelerle ilişkilerinde eşitlik ilkesi, hatta  eşitlik ilkesinden çok, her zaman haklı çıkma ilkesine dayalı bir dış politika uygulamakta. Dolayısıyla Amerika'nın bu tavrına karşı vereceği cevapta da bence son derece sert olacak Ankara.

Bu gerilimin seyriyle ilgili öngörünüz nedir? Krizin daha da tırmanması olasılığını nasıl görüyorsunuz?

Erdoğan gerilimi tırmandıracaktır. Türkiye'nin Rusya ile Suriye'de vardığı son anlaşma ve AKP yanlısı elitte "ABD bizim düşmanımız" şeklinde güçlenen algıyı da göz önünde bulundurduğumuzda önümüzde ikili ilişkiler açısından zor bir dönem olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye'de son 15 yıldır Erdoğan ve kadroları, söylemleriyle ABD ve Batı karşıtlığını normalleştirdi ve şu an Türkiye'de yaygın Amerikan karşıtı bir hava var. ABD'nin vize kısıtlaması, içten ve dışarıdan saldırı altında olduğuna inanan Erdoğan yanlısı yüzde 50'lik kesimi onun etrafında daha güçlü bir şekilde birleştirecektir. Şu anki noktada Erdoğan'ın söylemini beklemek gerekecek. Uzlaşmacı bir söylem kullanmazsa, 15 yıldır kendi kurduğu güçlü Amerikan karşıtı akımı kontrol etmekte gelecekte kendisi bile zorluk çekebilecektir.